Umudu yazmak istiyorum, sevinci, mutluluğu, kaygısızlığı…
Yazabiliyor muyum peki?
Hayır.
Yazmak isterdim, söylemek, anlatmak, yaşamak…
Yapabiliyor muyum?
Hayır.
Yazabilecek miyim, yapabilecek miyim peki?
Neden olmasın!
Bizde (Kıbrıs’ta) niyet varsa, diğer güçlerde anlayış varsa, öncelik Kıbrıs’taki insanlara verilirse, Kıbrıs’ın bulunduğu coğrafyadan istifade edip, bölgenin olanaklarını kendilerine yontmazlarsa neden umudumuz olmasın, neden kaygıları atmayalım, neden normal insanlar gibi yaşamayalım…
***
“Sizden daha kötüleri var, savaş ortamında yaşayanlar, ülkelerini üstlerindeki ile terk etmek zorunda kalanlar var, açlıktan ölenler, bir deri-bir kemik kalmış çocuklar var… Siz durumunuza şükredin…”
Evet, onlar da var ama neden ben durumuma şükredeyim!.. Neden daha iyiyi, daha güzeli, normali istemeyeyim?
Daha kötü örnekler göstererek bir toplumun yerinde saymasını istemek, bununla yetinilmesini savunmak… Neden böyle olsun ki!
“Siz demokrasinize şükredin… Bakın Türkiye’ye… Hiçbir şey söylenemiyor, fikir yürütülemiyor, söyleyenler, yazanlar içeride sürünüyor… Yurtdışına kaçıyor, siz halinize şükredin.”
Neden halimize şükredelim ki! Neden kötü örneklerle kendimizi kıyaslayalım ki, daha iyi örnekler dururken, o daha iyiye ulaşmanın yollarını neden aramayalım?
Neden olanla yetinmek durumunda kalalım?
***
Daha fazla paradan, fazla lüksten, şatafattan, savurganlıktan söz etmiyorum… Daha fazla demokrasiden, daha fazla söz hakkından, kaygısızlıktan, gelecek korkusu yaşamamaktan, normalleşmeden söz ediyorum…
Evet, bunları istiyorum… Ben de, çocuklarım da, torunlarım da, gelecek nesiller de, hepimiz de bu ülkede yaşamanın keyfini çıkartarak yaşasa ne olur ki!
Ekmek parası kazanmak için devlet kapısını aşındırmamak, özelde çalışmayı ikinci sınıf çalışma koşulları olmaktan çıkarmak, meslek okullarında okumayı ‘son çare’ olarak algılamaktan kurtulmak, yurtdışında okuyan gençlerin yurda dönmelerini sağlayacak olanakları yaratmak istiyorum.
Bunları da “halinize şükredin” diyerek elimizin tersiyle bir kenara itmenin bir anlamı yok herhalde… Geçekleştirmek için elimizden geleni yapmamız, bunları yapabilmenin olanaklarını yaratmamız gerekiyor…
Peki şimdiki statükoyla bunlar gerçekleştirilebilir mi! Mümkün değil. Hep “pansuman tedbirler” denir ya, belki onlar uygulanabilir ama onlar da ‘pansuman’ın ‘p’sinde kalır.
Belki yine uzak bir hedef olarak algılanabilir ama Kıbrıs’ta çözümü sağlamanın bu hedefleri gerçekleştirmede büyük bir atılım sağlayacağı da kesin. İşte “halimize şükretmek” yerine önümüze koymamız gereken hedef.
İklim değişikliğine karşı mücadeleyi oyluyorlar
Finlandiya’da dün seçim vardı… Öne çıkan konu ne biliyor musunuz? İklim değişikliği. Bence çok önemli bir konu ama bizim gibi ülkelerde iklim değişikliğinin öne çıkması için acaba kaç yıl geçmesi gerekiyor… Finlandiya nereee, biz nere!.. Finlandiyalıların %70’i yeni hükümetin iklim değişikliğiyle mücadele etmesini istiyor. Partiler seçim vaadi olarak ne öneriyor biliyor musunuz? Sera gazı salımını artıran et tüketiminin azaltılması… Okullar gibi devlet kurumlarında vejeteryan mutfağına ağırlık verilmesi. Merak ettim, et tüketimi sera gazı salımını nasıl artırır diye google’a sordum; Artan et tüketimini karşılamak için çiftçiler, hayvancılar orman ve tarım arazilerini kullanmak durumunda kalırlar ve bu durumda yani ormansızlaşmanın karbon salımını yükselteceği, artan hayvan sayısıyla birlikte bu hayvanların ürettiği metan gazı seviyesinin de yükseleceği, ayrıca daha çok gübre kullanımının küresel ısınmayı daha da hızlandıracağı söyleniyor. Ne ekonomik kriz, ne bizdeki gibi bölünmüşlük, ne paranın değersizliği, ne gelecek belirsizliği, ne işsizlik, ne kamu rahatlığı, ne özel sorunsalı… Varsa da yoksa da iklim değişikliği… Bu kadar da fark olsun yani!...
Cevapsız sorular…
Girne’de antik mezar üstünde dozer kazı yapıyordu. Vatandaş gördü, şikayet etti, durduruldu. O dozer o mezar üzerinde ne arıyordu? Neden kepçeyi mezarın tepesine vuruyordu. Kepçenin mezarın üzerinde kazı yapmasına kim izin verdi? Mezarın üzerinde ne yapmayı planlıyordu? Hemen dibindeki betonlara ek beton mu yapılacaktı? Sorular yine burada kalacak. Muhatabı hiçbir zaman çıkmayacak, biliyoruz ama yazmaya devam edelim…
Sonuç hâlâ yok
Burada bile bekliyoruz… Neyi? İstanbul seçimlerinin sonucunun ilân edilmesini… Ancak olmuyor… YSK, AKP’nin atacağı adımlara göre çalışmaya devam ediyor… Muhalefet, CHP, YP, HDP temsilcileri buna rağmen kullandıkları kelimeleri seçerek kullanıyorlar… Yine de kızdırmamaya çalışıyorlar… Bir de kızdırırlarsa bakalım o zaman ne gibi sonuçlar çıkar!...
İnsanların ne kadar kötü olduklarını görmek beni hiç şaşırtmıyor fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce çok şaşırıyorum.
Goethe