Önceki gün KKTC Meclisi’nde bir tiyatro oynandı. Anayasa, yasa, tüzük falan tanımayan UBP, Ankara’dan aldığı talimatı yerine getirmek için ortaklarıyla birlikte gereğini yaptı.
UBP’li, DP’li ve YDP’li vekiller, adına yerel yönetim reformu dedikleri bazı belediyelerin kapatılacağı tasarıyı savunmadan, sadece parmaklarını kaldırarak onayladılar.
Bu yapılan reform değil, demokrasimize yapılan darbedir. Tasarının savunulacak hiçbir yanı olmadığı için UBP’li vekiller yasa tasarısını savunmak için kürsüye çıkmadı. CTP’li vekillerin özellikle de CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın hukuk dersi anlatır gibi yaptığı eleştirilere tek bir yanıt verilmedi.
UBP’li vekiller saatlerce sabırla konuşmaların bitmesini ve aldıkları talimat gereği parmaklarını kaldırarak tasarıyı oy çokluğuyla onaylamayı beklediler.
Nihayet sabah 5 sularında amaçlarına ulaştılar ve aldıkları talimatın gereğini yapmanın huzuru içinde rahat bir uyku çekmek için evlerine gittiler.
Yaptığı işin doğruluğunu savunamayan, hatta özel sohbetlerde gereksiz olduğunu söylemekten çekinmeyen bu vekillerin yerinde olmak istemezdim.
İnanmadıkları bir konuda parmak kaldırarak destek vermek zorunda kalmaları gerçekten aşağılayıcı bir durumdur. Hazmedilir gibi değil.
Hele YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın TV programlarında “10 tane belediye başkanının maaşını tasarruf ederek yapılacak bir reform, reform olmaz” dedikten sonra mecliste parmak kaldırması, kaldırmak zorunda kalması koltuk sevdası değilse nedir?
***
Reform halk için yapılır. Yerel yönetim reformu da belde halkının bugünkünden daha iyi ve daha kaliteli belediye hizmetine ulaşması için yapılır.
Bunun için yapılacak reformun neleri içereceği, halkın nasıl daha iyi hizmet alacağı önceden halkla paylaşılır. Halk bilgilendirilir ve halkın reform sürecine katılımı ve katkısı da sağlanır.
Bunun için iyi ve verimli bir çalışma süreci gerekir. Ama halk sürecin tamamen dışında tutuldu. Halka bilgi verilmediği, katkısının istenmediği gibi, soran da olmadı.
Siz benim belediyemi kapatacaksınız ama bana sormayacaksınız. Ya da siz başka bir belediyeyi kapatacaksınız ve o beldeyi benim belediyeme bağlayacaksınız.
Bu nasıl bir anlayıştır?
Bu nasıl demokrasidir?
Üstelik siz de yaptığınız işin eksik, aksak ve bir sürü yanlışlarla dolu olduğunu bildiğiniz halde, sırf talimat aldınız diye onay vereceksiniz.
Önce Anayasa’yı çiğnemek pahasına yerel seçimleri 27 Kasım’a ertelediniz, ardından yine yetişemeyeceğinizi anlayınca “ben yaparım olur” anlayışıyla alel acele meclis çoğunluğunuza dayanarak istediğinizi yapacaksınız.
Sonra da bunun adına demokrasi diyeceksiniz.
Yok bu demokrasi değil. Bunun adı demokrasinin temeli olan halka sormadan yapılan bir meclis darbesidir.
Çünkü siz gücünüzü halktan değil, Ankara’daki iktidardan aldığınız ve onun sayesinde o koltuklarda oturduğunuz için halkın istemlerini takmıyorsunuz. Sizi o koltuklara oturtan güç odaklarının isteklerini talimat olarak alıyor ve yerine getirmek için demokrasiyi katlediyorsunuz.
Ülkeyi halkın seçmediği, ya da zorla seçtirilen kişiler yönetirse bu yöneticiler halka değil, kendilerini o makamlara tayin edenlere hesap verirler.
Böyle bir yapı sürdürülemez.
Güçlü olanın, güç kullanarak istediğini yaptığı, istediğini seçtirerek koltuğa oturttuğu, seçilenleri bir biçimde alaşağı ederek, istediğini koltuğa tayin ettiği bir yapı sürdürülebilir değildir.
Kıbrıs Türk halkı hiç bu kadar aşağılanmamıştı.
Yazık. Çok yazık.