Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, siyasetteki çürümeye ve kirlenmeye dikkat çekerek, “Halk olarak tek kurtuluşumuz temiz siyasettir” dedi.
Özersay, geçmişte temiz siyasete ihtiyaç olduğunu söylediklerinde kendileriyle alay edenler olduğunu belirterek, “Şimdi bu son yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki ülkemizde en büyük sorun bazı siyasilerdeki ve partilerindeki kirlenme, yozlaşma ve çürümedir. Ancak kimse umutsuzluğa kapılmasın, hepimizin midesini bulandıran bu yozlaşmış kirli ilişkiler teker teker ortaya çıkacak. Halkımıza da büyük görev düşer, bunlara bulaşmış olan siyasileri hayatımızdan çıkarmalıyız. Temiz ve dürüst siyaset anlayışı tek kurtuluşumuzdur, halk iradesinin güvencesidir. Şantaja, tehdide dayalı karanlık ilişkilere ülkemizi ve devletimizi teslim etmeyeceğiz, bu memleket sahipsiz değildir” dedi.
Özersay yaptığı açıklamada; “Umarım tüm siyasilerin aynı olmadığını Halkımız da bu olaylarla birlikte artık görür. Bu türden görüntü ve ses kasetleriyle mafyavari kesimlere bağımlı hale gelmiş olan siyasilerle bu tür ilişkilere bulaşmamış olan siyasiler bir mi, aynı mı? Siyaset dışı aktörlerden ve özellikle kara paraya bulaşmış kesimlerden bağış adı altında aldıkları büyük meblağlar ile iradesini teslim edenlerle her seçimde seçim harcamalarını, her görev değişiminde kamuoyuna şeffaf şekilde mal beyanlarını yapanlar bir mi? Aynı mı? Halkımız da bu farkı görmelidir” ifadelerini kullandı.
“Bu mide bulandıran şantajlarla kime ne menfaat sağlandı?”
Başbakan Saner ile ilgili skandal iddiaları hakkında açıklamalarda bulunan Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
“Asıl sorgulanması gereken şey kimin kiminle ne ilişki yaşadığı değildir, bu tür ses ve görüntü kayıtları bulunan siyasilere uygulanan şantaj ile bugüne kadar kimlere ne menfaatler sağlandığıdır, devletin kaynaklarının kimlere bu şantaj ve tehditler sonucunda haksız yere peşkeş çekildiğidir!”
Yozlaşmanın sadece siyasette değil aynı zamanda toplumsal düzeyde yaşandığına da dikkat çeken Özersay şöyle devam etti:
“Halkın Partisi kurulduğunda gerek siyasette, gerek sivil toplum örgütlerinde gerekse medyada genel anlamda bir kirlenme ve değerler erozyonu yaşandığına dikkat çekilmişti. Yapılan o saptamanın ne kadar doğru olduğu bugün herkes tarafından da çok daha net görülüyor. Bugüne kadar bu görüntü skandalı daha ziyade aile ve kişinin özel hayatı temelinde tartışılmaya çalışılmış ve bu nedenle asıl önemli boyutu da gözden kaçırılmak istenmiştir. Oysa bu gelişmeler bize bir şeyi net olarak göstermelidir: Geldiğimiz noktada ülke olarak ihtiyacımız siyasette ideolojiden öte belirli bazı değerlere sahip yöneticilerdir, asgari değerlere sahip yöneticilerdir”
“Bu çürüme halk iradesini ipotek altına koyar”
Özersay, “Halk iradesini ipotek altına koyan ve tehdit eden en önemli hususlardan biri bazı siyasi partilerin ve siyasilerin yaşadıkları çürüme, kirlenme ve ahlaki erozyondur. Devlette karar verici konumda olan Başbakan, bakan yahut üst düzey bürokratların siyaset dışı aktörlerle kurmuş oldukları bağımlılık ilişkisinin farklı ve mide bulandırıcı örneklerine tanıklık ediyoruz. Halk belirli süreler için iradesini bu kişilere emanet ederken bahse konu yozlaşmış ve kirlenmiş siyasilerse kendi iradelerini kimi zaman aldıkları maddi bağış ve diğer ayrıcalıklar, kimi zamansa şantaj yoluyla siyaset dışı aktörlere, mafyavari kişilere adeta teslim ediyorlar. Böylece günün sonunda Halk iradesi ipotek altına konulmuş ve tehdit edilmiş olunmaktadır” ifadesini kullandı.
“Umarım tüm siyasilerin aynı olmadığını halkımız görür”
Halkın Partisi Genel Başkanı, toplumda bazı kesimlerin kolaya kaçarak tüm siyasileri aynı kefeye koyabildiklerini belirterek, “ Yıllarca siyasetin içinde yer alıp kaşarlanmış olan bazı siyasiler de işlerine öyle geldiği için bu söylemi ve algıyı körüklüyor. Oysa bir yandan bu türden görüntü ve ses kasetleriyle iradelerini ipotek altına koymuş olan, bağımlı hale gelmiş olan siyasilerle bu tür ilişkilere bulaşmamış olan siyasiler bir mi, aynı mı? Siyaset dışı aktörlerden ve özellikle kara paraya bulaşmış kesimlerden bağış adı altında aldıkları büyük meblağlar ile iradesini teslim edenlerle her seçimde seçim harcamalarını, her görev değişiminde kamuoyuna şeffaf şekilde mal beyanlarını yapanlar bir mi? Aynı mı?” diye sordu.