“Halkın yoksullaştığını görüyorlar ama mazeret üretiyorlar”

Hür-İş Federasyonu Başkanı Ahmet Serdaroğlu, YENİDÜZEN ile market gezdi, hayat pahalılığını ve emekçinin alım gücünün nasıl gerilediğini yorumladı: Hükümetle ekonomik krizi atlatmak zor.

Ayşe GÜLER

Hür-İş Federasyonu Başkanı Ahmet Serdaroğlu, Kasım sonu itibariyle aylık açlık sınırının 11 bin 309 TL, yoksulluk sınırının ise 19 bin 409 TL’ye ulaştığını söyledi.

Enflasyon rakamlarının asgari ücret maaşlarına eksik yansıtılması nedeniyle emekçilerin toplam kaybının yüzde 44.93’e çıktığını belirten Serdaroğlu, “İnsanlar, ay sonunu getiremiyor. Siyasiler, halkın yoksullaştığını görüyor, fikir değil, mazeret üretiyor” şeklinde konuştu.

Serdaroğlu, siyasilerin halen pandemiyi bahane gösterdiğini de dile getirerek, “Bu sorunları herkes yaşadı. Ama bizde ne sağlık ne de ekonomi düzelebildi” dedi.

Hükümeti de eleştiren Serdaroğlu, “Mevcut hükümetle ekonomik krizi atlatmak zor… Çünkü akıllarda bunu çözmekle ilgili plan, proje yok. Böyle devam ettiği sürece, alım gücü giderek düşecek. Gerekli tedbirler alınmazsa, yoksullaşma da giderek daha çok genişleyecek” şeklinde konuştu.

Serdaroğlu, geçtiğimiz hafta Çalışma Bakanı Hasan Taçoy ile görüştüklerini de aktararak, bu hafta içerisinde Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasını beklediklerini ilk kez açıkladı.

Sendika başkanı seçildiği dönemde (2018-2019) asgari ücretin 3 bin 400 TL olduğunu, buna rağmen emekçilerin evine daha çok temel tüketim maddesi götürebildiğini ifade eden Serdaroğlu, “Şimdi asgari ücret 8 bin 600 TL. İşçilerimiz o dönemde daha az maaş alırken, cebinden daha az para çıkıyordu. “Cebimizdeki para arttıkça fakirleştik” değerlendirmesinde bulundu.

YENİDÜZEN, Serdaroğlu ile market gezdi, temel tüketim maddelerinin fiyatlarını birlikte inceledi.

Hayat pahalılığı ve enflasyon karşısında durdurulamayan fiyatların emekçinin cebine nasıl yansıdığını yerinde yorumladı.


“Cebimizdeki para arttıkça fakirleştik”

● Hür-İş Federasyonu Başkanı Ahmet Serdaroğlu, göreve geldiğinde 3 bin 400 TL olan asgari ücretin şu anda 8 bin 600 TL’ye çıktığını, buna rağmen emekçinin evine götürebildiği temel tüketim maddesinin oldukça gerilediğini söyledi ve ekledi: “Cebimizdeki para arttıkça fakirleştik. İnsanlar, ay sonunu getiremiyor. Siyasiler fikir değil, mazeret üretiyor.”

➢ Hayat pahalılığı da enflasyon da durdurulamıyor. Emekçilerin alım gücü eriyor. Yüksek enflasyon beklentisi var… İşçi sendikası temsilcisi olarak süreçle ilgili değerlendirmeniz nedir?

“2023 yılında, bu yıl yaşadıklarımızdan daha farklı bir şey beklemiyorum. Yeni yıla karamsar başlamak için söylemiyorum. Ancak, görünen köy de kılavuz istemez. Hükümetin yaptıkları belli. Mevcut hükümetle ekonomik krizi atlatmak zor… Çünkü akıllarda bunu çözmekle ilgili plan, proje yok. Gözle görünür elle tutulur bir şey yok. Sadece mali protokoller imzalanıyor. Onların da ekonomiye ne kadar katkısı olacağı ayrı bir tartışma konusudur. Enerji ve akaryakıtın sübvansiye edilemediği, Fiyat İstikrar Fonu (FİF)in olmadığı için bu tarz fiyatlar hep çarşımıza yansımak zorunda kalıyor.

Dövizin dengesiz artışından dolayı oluşacak zamlar, petrolün iniş çıkışları piyasaya yansımak zorunda kalıyor. Çünkü tedarikçi firma devlet tarafından sübvansiye edilemiyor. Dengesiz çıkışlar olduğunda da fiyatlar artıyor. Denetim de olmadığı için inişlerde de fiyatların indiğini görmüyoruz. Böyle devam ettiği sürece, alım gücü giderek düşecek. Gerekli tedbirler alınmazsa, yoksullaşma da giderek daha çok genişleyecek.”

Peki, ne yapılması gerekiyor? Sendika olarak öneriniz nedir?

“Serbest piyasa mantığı ortadan kalkmalı. Serbest piyasa, rekabet durumunda olmalı. Ama serbest piyasa diyerek, fırsatçıların önünü tıkamamak kabul edilebilir bir şey değil. En başta ciddi anlamda bir denetim yapılmalı. Diğer yandan üretime yönelmek gerekiyor. Üretimden giderek uzaklaşıyoruz. Tanınmamışlığın da dezavantajı var. Toplumun ürettiğimiz ürünleri tüketmesi için çaba sarf etmeliyiz.”

 

İki dönemdir sendika başkanlığı yapıyorsunuz. İlk dönemle kıyasladığınızda, yoksullaşma, derinleşen ekonomik kriz anlamında tabloyu nasıl yorumlarsınız? Emekçilerin mücadelesini nasıl gözlemlediniz?

“İşçilerimiz daha az maaş alırken, daha az para çıkıyordu. Emekçilerin cebinde para kalıyordu. Şu anda oluşan hayat pahalılığı karşısında cebimizdeki para miktarı artsa da o paranın 3’te 2’si markette kasada bitiyor. Bir deste para ile markete giriyorsun ama o deste bitiyor. Sıfırlar çoğaldıkça, cebimizdeki para arttıkça fakirleştiğimiz anlamına geliyor. İnsanlar, ay sonunu getiremiyor.”

İlk sendika başkanı olduğunuzda asgari ücret kaçtı?

“2018’de sendika başkanı oldum. 2019’da da ilk asgari ücreti belirlemiştik. O dönemde net asgari ücret 3 bin 400 TL’ydi. 2019 yılındaki asgari ücretli 1 kişinin eve götürdüğü gıda ile şu anda 8 bin 600 TL alan asgari ücretli bir kişinin evine götürdüğü gıda kıyaslandığında, rakam çok daha aza indi. Bu durum da cebimizdeki paranın yükseldiğini ancak piyasada değerinin kalmadığını gösteriyor. Önemli olan rakamın yüksekliği değil, dışardaki işlevi.”

 

Yetkililer, halkın yoksullaştığını görmüyor mu?

“Siyasiler, halkın yoksullaştığını görüyor. Siyaset de bir üretimdir, fikir üretmeleri gerekiyor. Ama şu andaki siyasetçiler mazeret üretiyor. Bütün dünya ekonomik zorluk içerisinde. Evet pandemiyi atlattık. Bu sorunları herkes yaşadı. Bizde ne sağlık, ne ekonomi düzelebildi. Halen, geçmiş olan pandemiyi bahane ediyoruz. Ukrayna-Rusya savaşının halen buraya etki yaptığını söylüyoruz. Sonra da halka her şey güzel olacak ümidini pompalıyorlar.”


“Açlık sınırı aylık 11 bin 309 TL,  yoksulluk sınırı ise 19 bin 409”

● Enflasyon rakamlarının asgari ücretlinin maaşlarına tam yansıtılmaması nedeniyle toplam kaybının yüzde 44.93’e ulaştığını belirten Serdaroğlu, “Kasım sonu itibariyle açlık sınırı aylık 11 bin 309 TL, yoksulluk sınırı ise 19 bin 409 TL” dedi.

Asgari ücret, neden açlık sınırının altında kalıyor?

“Bunun çeşitli nedenleri var. En baştaki nedeni sigorta primi. İkincisi de işverenlerdir. İşverenler Sendikası, çalışanlara yatırdığı primlerden alakalı endişelidir. Bu nedenle de asgari ücretin artmasını istemiyor. Hükümetle de bu konuda sürekli işbirliği yapıyor. Büyük şirketlerde birçok işçi asgari ücretle çalışmıyor. Peki, asgari ücret neden önemli? Yanında çalıştırdığı insana, 15 bin TL maaş bile verse, yatırımlar asgari ücretten yapılıyor. Yatırımlardan ciddi gelir elde ediyorlar. Bunu, kişiyle de anlaşarak yapıyorlar. Bu durum da geçimini sadece asgari ücretle sağlayanlarla zorluklar yaşatıyor.

Emekli maaşından altında maaş alanlar var. Birçoğu, çalışma hayatında asgari ücretin üzerinde maaş aldı. İşçi işveren kötü ilişkisini bozamıyoruz. Böylelikle Sosyal Sigortalar Dairesi de zarar ediyor. Asgari ücretle geçimini sağlayanlar da zarar ediyor. Gelecek için tüm emekçilerin örgütlenmesi gerekiyor. Kayıt dışı ekonomiyi önlemenin yolu sendikalaşmaktan geçer. Sendikalar, devlete hükümet edenlere denetleyici pozisyonda olacak. İşveren işçi arasındaki dengeyi kuracak. Kimse de vergisinden kaçamayacak. Adaletli vergi düzeni de gelecek. Herkes gelirini göstermek zorunda kalacak. Sermaye kesimleri özel-kamu çatışması yaratmak istiyor. Hatırı sayılır iş sahipleri beyan ettikleri vergiyi vermiyorlar. Birçok dönemde kamuda çalışan memur ve işçinin yıllık vergisinden daha az vergi ödeyen kesimler var. Bu pahalık ve enflasyonla kamu da bile çalışsanız, ev sahibi olup, yuva kurabileceğinize inanmıyorum. Bu da hükümet edenlere uyarı olsun. Bu konuda çok ciddi çalışma gerekiyor.”

Bu konuda(açlık sınırı) yaptığınız bir çalışma var mı? Varsa rakamları paylaşabilir misiniz?

➢ “Yaptığımız çalışmaya göre, Kasım sonu itibariyle açlık sınırı günlük 376.97 TL, aylık 11 bin 309 TL’dir. Sadece açlık sınırını söylemek ve bundan yola çıkmak doğru olmaz. Açlık sınırı, kişinin sadece sağlıklı beslenmesi için gereken miktardır. Yoksulluk sınırına da bakmak lazım. Ev kirası, elektrik, su, akaryakıt, ilaç gideri, sosyal aktivite, diğer benzeri vergi ödemeleri dahil, yoksulluk sınırı toplam 19 bin 409 TL olduğunu görüyoruz. (Kasım sonu itibariyle)”

 

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na toplantı çağrısı yaptınız. Yasadaki 15 gün süre doldu, üzerinden haftalar geçti. Şu anda durum nedir?

Çalışma Bakanı Hasan Taçoy, Hür-İş Federasyonu’na bağlı sendika başkanlarıyla birlikte komisyon toplantısı öncesinde geçtiğimiz gün bir araya geldi. Asgari ücretin belirlenmesinin neden geciktiğini sorguladık. Bir an önce komisyonun toplanması gerektiğini vurguladık. Yılbaşına girerken, emekçilerin 2023 yılına daha ümitli girebileceklerini söyledik. Rakamları konuştuk. Başbakan kamudaki maaşlara yüzde 30 artış düşündüğünü açıklamıştı. Şu anda (Haziran sonrası) 5 aylık hayat pahalılığı oranı yüzde 29.38. Aralık ayını öngörerek mi yüzde 30 dedi? Gerçek verilerle yapılırsa Aralık sonu hayat pahalılığı öngörümüz yüzde 34-35 arası olacak. Bu da, yüzde 5-6 fark demek. Bunu göz ardı edemeyiz. Kasım ayı enflasyonu 2.48. enflasyon. 11 aylık enflasyon yüzde 86.14. Bu yılın enflasyonunun asgari ücretliye yansıma oranı yüzde 41. Ret oyu vermemize rağmen, yüzde 56.76’lık hayat pahalılığı göz ardı edilerek, Temmuz ayında asgari ücretliye yüzde 41 artış yapılarak, açlığa terk ettiler. Şu anda sadece hayat pahalılığı oranını telaffuz etmek, doğru değildir. Bu durumda da asgari ücretliye ne kirasını, ödeyebileceği, ne gıdaya ulaşabileceği zemin hazırlayamayız.  

11 aylık hayat pahalılığı ve asgari ücretin Temmuz ayındaki enflasyonun altında kalması nedeniyle asgari ücretlinin toplam kaybının yüzde 44.93 olduğunu gördük. Aralık ayı enflasyonu eklendiğinde bu rakam daha da yukarı çıkacak.”

 

Peki toplantı tarihi belirlendi mi?

“Çalışma Bakanı, hükümetle de konuşması gerektiğini söyledi. Bize en erken zamanda döneceğini belirtti. Bu hafta Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun biraraya gelebileceğini ifade etti. Bekleyeceğiz.”

Röportaj Haberleri