Halkını Kandırmaya Çalışan Hükümet…

Kutlay Erk

Bir hükümetin dış politikası iç politikasının  üst kurumudur ve dolayısıyla yansımasıdır. Yani iç siyasette dengeli, halkı ile barışık, herkesi kucaklayan, sosyo-ekonomik ve sosyo politik konularda gerçekçi programlarla halkının sosyal ihtiyaçlarını ve ekonomik gelişmişliğini sağlayabiliyorsa, dış siyasette de dengeli, dünya halkları ile barışık, diğer ülkelerle iyi ilişkilerde ve sosyo-ekonomik ve sosyo-politik konularda da gerçekçi programlarla yurdunu uluslararası siyasette itibarlı ve güvenilir, etkin bir ülke haline getirebilir.

Türkiye’nin iç siyasetine bakıldığında dış siyasetindeki durum ve konumu kolayca anlaşılabilir. ABD’nin dış siyasetine bakıldığında ise, iç siyaseti kolayca okunabilir. İç siyasette başarısız olan hükümetlerin dış siyasette başarılı olduğu örneği yoktur. Dolayısıyla, KKTC’nin yeni hükümeti de bu genel geçer kavramla yorumlanabilir. Ve dış siyaset üzerinden iç siyasetlerinin ne ve nasıl olacağını anlamak ve kestirmeden söylemek mümkündür: Kandırmaca

Kıbrıs sorunu çözümü için Kıbrıslı Rumlara ve uluslararası topluma bir zamanlar Türk tezi olarak kabul ettirilen ve «BM ölçütleri» olarak BM Güvenlik Konseyi kararına dönüştürülen iki bölgeli – iki toplumlu federal birleşik Kıbrıs modelini şimdiki hükümet benimsemiyor; kendi fikirleri olduğu için değil, bu hükümeti kurduran Türkiye hükümetinin fikri bu olduğu için… Dolayısıyla, ilk çıkarım: «Türkiye söyler biz yaparız, hükümet programı fantezilerimizdir»… Türkiye hükümetinin iyi ve güzel şeyler yapabilme gibi bir kapasitesi olsa, Türkiye’nin iç ve dış siyaset ahvali bu kadar üzücü düzeyde olmazdı…

Hükümet programına göre, yıllarca ve defalarca BM ölçütleri üzerinde çözüm için liderler görüştü ama sonuca ulaşamadı… Kandırmaca girişimi bu… Bu çözüm modelini BM’ye kaydettiren ve hatta bu doğrultuda olduğunu kanıtlamak için Kıbrıs Türk Federe Devletini kuran R. R. Denktaş ve dönemin TC hükümeti, bu çözüm şeklini görüşme masasında yıllarca ve defalarca görüşmekten kaçındı; sonunda da KKTC’yi ilan edip ray değiştirme şansını kullanmayı denedi… Gerçi KKTC ilanının asıl gerekçesi Denktaş’ın yeniden Kuzey Kıbrıs’ın tepesindeki siyasi yönetici olarak seçilmesiydi ama ray değiştirme girişimine zemin yaratmaya da kullanılmıştı… Ne oldu?! Görüşmeler tekleyip durdu Denktaş marifetiyle… O gitti, Kıbrıs Türk tarafı BM ölçütleri rayına döndü, Kıbrıs Rum lideri Papadopulos Denktaş’ın mirasçısı oldu; görüşme masasında BM ölçütlerinde görüşmeye yaklaşmadı… O gitti, Hristofias geldi, Papadopulos’un partisinden destekle seçildiği için Hristofis Kıbrıslı Türk lider Talat’la BM ölçütleri konusunda kaçak güreşen bir tarzla süreci götürmeye çalıştı… Talat gitti, Eroğlu geldi, BM ölçütlerini görüşmemek üzere görüşme masasında yer almakta mahir olduğunu hem Hristofias’a hem de Anastasiadis’e kanıtladı. Eroğlu gitti, Akıncı geldi, Anastasiadis BM ölçütlerini iğdiş etti…

Yani, durumun özeti yıllarca ve defalarca görüşme masasına oturan liderlerin biri BM ölçütlerini görüşmeyi «yapayım da olmasın» tarzı ile görüştü. Tükenen aslında BM ölçütleri değil, liderlerdi; hepsi de bir bir sahneden çekildi çünkü halk onları yeniden seçmedi. BM Güvenlik Konseyi kararı olan ölçütler, iki liderin samimi olarak görüşmesini beklemeye devam ediyor, masada duruyor. Şimdi KKTC’nin yeni hükümet programında bu ölçütlerin tükendiği söyleniyorsa, doğruyu saklamaya çalışıyorlar demektir, bu ölçütler için masaya oturmaya niyetleri yok… Karşı önerileri de gerçeklerle hiç bağdaşmıyor: ‘İki devletli çözüm, AB’de iki ayrı devlet olarak yer almak’… Sanki AB’nin kapısı cami kapısıdır, isteyen girer, isteyen çıkar… Sanki AB kollarını açmış da, KKTC’nin bu yeni hükümeti üzerinden cumhurbaşkanı seçileceğini uman Özersay’ın «Ben geldim» demesini bekliyor… Yani, işin aslı, mümkün olmayanı halka hedef olarak göstererek ve hatta «R. R. Denktaş yapamadı, biz yapacağız» gibi bir iddia ile Kuzey Kıbrıs insanını kandırmaya çalışıyorlar… Sanki Kıbrıs Rum tarafı, BM Güvenlik Konseyi ve AB hep beraber ve sabırsızlıkla Kıbrıs sorununa çözüm için geçerli BM ölçütlerini terk edip, AB üyesi olan iki devletli çözümü masada görüşmek için UBP-HP hükümetini bekliyordu … Kandırmaya kalkışmanın bu kadarına cahil cesareti derler…

Dolayısıyla, bu hükümetin iç siyasette ne yapacağını kestirebilme konusunda ikinci çıkarım: Gerçekleri saklamak, yok saymak ve halkı kandırmaya kalkışmak… Yani, hükümet programında iç siyasete dair yazdıkları da gerçeklerle ilgili ve gerçekleştirmek üzere yazılmış değildir. Yapacaklarının kestirmeden anlatımı: Halkı kandırmaya çalışarak «Yaşasın statüko» siyasetini «Türkiye’de ne varsa KKTC’de de olacak» ile eşleştirmek…

Dolayısıyla, UBP-HP hükümetinin programında iç siyaset konularında yazdığına iyi bakmalı gerek, onlar kandırmacalardır ve tersinin yapılacağı olasılığı da gayet yüksektir. Dış siyaset kendilerini iç siyasette ele veriyor…