Hangi vicdan?

Tümay Tuğyan

 


Kurultay öncesinde Ulusal Birlik Partisi tarafından geçici statüsüyle kamuya istihdam edilen 3 yüzü aşkın personelin sözleşmelerinin yenilenmeyeceğini açıkladı geçtiğimiz hafta, Başbakan Yorgancıoğlu.
Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş ise ‘vicdanım bu kişileri kapının önüne koymaya müsait değil’ diyerek,  konuyla ilgili tavrını ortaya koydu.
Bu tavır, tek başına Serdar Denktaş’ın söz konusu istihdamlarla ilgili duruşunu anlatmıyor aslında.
Bu tavır aynı zamanda, 1974’ten bu yana kurduğumuz ‘ganimet’ düzeninin nasıl da hayatımızın her alanına işlediğini de anlatıyor.
Hukuksuzluğun nasıl meşrulaştırıldığını...
İnsanların yıllardır bu hukuksuzluğa nasıl alıştırıldığını...
Ve hatta zaman zaman arsızlaştırıldığını....
Damarlarımıza işleyen popülizmin bizi getirdiği nokta işte bu!
Oy uğruna her türlü hukuksuzluğu meşrulaştırmayı adet haline getiren siyasetçiler ve bunun sonucunda her türlü ‘haksız kazancı’ kendine hak görmeyi öğrenen vatandaşlar.

***

Kimin vicdanı razıdır ki yüzlerce insanın işten çıkarılmasına?
Ama ya bu ve benzeri ‘siyasi’ istihdamlar nedeniyle hakkı yenen insanların durumu hiç mi sızlatmaz vicdanımızı?
Kendi kendini döndürmekten aciz bütçesiyle zaten beyaz bayrağı çekmiş olan kamuda gerçekten de istihdam ihtiyacı varsa, o zaman gerekli prosedürü yerine getireceksin devlet olarak.
Münhal mı açman lazım?
Açacaksın.
Yazılı mı yapman lazım?
Yapacaksın.
Sözlü mü yapman lazım?
Yapacaksın.
Bütün bu işleri adilane bir biçimde tamamladıktan sonra, hak edeni o göreve yerleştireceksin.
Ama eğer sırf insanların oylarını almak için, onları haksız bir yöntemle istihdam edersen, yani lafın kısası onların oylarını bu şekilde satın alırsan, vicdan zaten en başından yara almış demektir.
Bu ülkede işe ihtiyacı olan binlerce insan var.
Devlet olarak sen bütün vatandaşların için fırsat eşitliği yaratmakla yükümlüsün.
Hem bunu yapmayacaksın, hem de üstüne üstlük gayrı yasal biçimde dağıttığın sözleşmeleri savunup, meşrulaştırmaya çalışacaksın.
Ve aslında bir yandan da vatandaşa, ‘hukuku, yasayı kafana dert etme, biz bir şekilde hallederiz’ mesajını göndereceksin.
Peki bu şekilde işleyen bir sistem içerisinde, adaleti nereye yerleştireceksin?
Adaletsizlik öğrettiğin insanlardan mı bekleyeceksin hukukun üstünlüğünü savunmayı ve korumayı?
Senin ülkende, senin yarattığın bu sistem içerisinde yaşayan insanlar için hukuk, işin ucu kendilerine dokunduğu zaman sarılacak bir kurtarıcıdan öteye gitmeyecek, gidemeyecek.
Senin vatandaşın da yüzsüzleşecek...
Senin vatandaşın da arsızlaşacak...
Tıpkı kendi çıkarını güden siyasetçilerin elinde yüzsüzleşen, arsızlaşan sen devlet gibi!