Yaşanan her şeyin bir bedeli var.
Barışın da…
Lakin, cevaplanması gereken soru aslında çok basittir.
Öyle lafı dolandırmaya da gerek yoktur.
Bu memleket bir şeyin sancısını çekecekse neyin sancısını/sıkıntısını çekmeli?
Savaşın? Yoksa barışın mı?
Savaşı iliklerine kadar hissetti bu adanın toplumları…
Çok bedeller ödedi nesiller…
Acılar çektik, acılar yaşadık, izleri hâlâ derinlerde kanamaya devam ediyor.
Bedelini ödedik/ödediler/ödüyoruz.
Artık sıra barıştadır.
İnsanlığa yakışan, barışı sırtlamaktır, barışı kucaklamak.
Evet daha ağırdır sorumluluğu, bedeli, biliyoruz.
Bu memlekette acılar çeken hiç kimse savaşı bir daha yaşamak istemez!
Kim ister evladını koymak sarı toprağa?
Kim ister anasının üzerine yıllar sonra da olsa bir kürek toprak atmak?
Kim ister bebeklerini konuşmayı sökmeden sonsuzluğa uğurlamak?
Barışseverler çok büyük kaygılar duyuyorlar bu günlerde…
Ellerinde olmayan gelişmeler nedeniyle memlekette gerilimler yine tırmandırılıyor.
Elbette haklı bir kaygı bu…
"İki ayrı devlet" naraları, denizde doğalgaz nedeniyle yaratılan savaş provası ve dahası…
Ama madalyonunun öteki yüzüne de bakmak gerekir.
Bu illet siyasi sorunu hiçbir nesil çözemedi.
Hiçbir plan, hiçbir yazılı proje hiçbir yazılı metine tamam demedi siyasiler…
***
Ancak milliyetçiliğin çirkin yüzünü ardında sakladığı savaş dilinin ortadan çekilip gitmesinin tek bir yolu vardır: Barış!
Diyaloğun, ortak yurt aramaya yönelik işbirliği adımlarının başladığı anda yenilen milliyetçilik olacaktır.
Bu artık ne o kesimin, ne bu kesimin...
İnsan olan herkesin zaferidir.
Tarihi günler yaşıyoruz.
Neredeyse 70 yıldır bitmesini beklediğimiz ama itiraf edelim, bitebileceğine hiç inanamadığımız çok çirkin bir dönem sona erecek mi?
***
Toplumsal barışı bir de kendi kalbimizle, kendi zihnimizle idrak etmeyi denemeliyiz.
O zaman anlayacağız ki...
Bazen "yenilgi" de iyidir.
Barış ancak güzel ve kutlu yenilgilerle mümkündür!
İnatlarımızın, hınçlarımızın, öfkelerimizin, affedemeyen ve merhamet duymayan kalbimizin yenilgisiyle...
Ve ardından tövbe gelecek pişmanlıklarla mesela...
Şunu da unutmamalı!
Savaşmak kolaydır.
Zor olan barıştır.
Barışın acısı yok, zorluğu var.
Ve son sorum da bu olsun:
Hangisini tercih ederdiniz?
BİR “GALANIN” DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ [1]
İyi seyirler…
Kimse de çıkıp demiyor ki; sen kim, senin yasan kim, senin başbakanın kim…
Burası bir alt yönetimdir, sırasında “Anavatan isterse” yerel kurallar askıya alınır, uygulanmaz.
TRT dizisinin galası için Ersan Saner’e yüklenmek yanlıştır, hatadır.
Ersan Saner’in yetkisi, etkisi ve bu yönde bir isteği/arzusu yoktur.
İstese bile o etkinliği engelleyemez, pek tabii istemez de!
TRT belli ki Kıbrıs üzerinden bir milliyetçilik tırmandırma siyaseti izliyor/izleyecek.
Bunun doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’deki seçimle ilgilisi olduğu çok açık.
Kıbrıs hamaseti üzerinden milli duygular kabartılacak, konu canlı tutulacak, karşıdaki “düşman” hafızalarda canlı ve diri tutulacak bu yolla da ada üzerindeki algıya müteakip bir adım atılarak bölgede “zafer” ilan edilecek, bu durum da seçimde kullanılacak.
Özetle planlanan büyük resimde bunlar vardır.
Ersan Saner’miş engellesin TRT galasını!
Hadi canım siz de…
Daha önceki güne kadar davet bile almamıştır, basın görevlisi sağı solu arıyordu kimler katılacak diye…
Altını çiziyorum, Ersan Saner’in hiçbir şeyden haberi de yoktur, bilgisi de yoktur, etkisi de yoktur, gücü de yoktur.
Velev ki gücü bulsa; isteği yoktur, bu yönde bir talebi olmaz.
Türkiye adayı kullanarak milliyetçiliği tırmandıracak, özetle karar budur.
Uygulanacaktır.
Gerisi laf-ı güzaftır.
İyi seyirler…
BİR “GALANIN” DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ [2]
Yazık!
Hınca hınç dolu törenler, galalar, etkinlikler, açılışlar…
Yurttaşın ekonomi ile cebelleştiği, virüs ve ekonomik darboğazla yıkıntıya uğradığı bir dönemde…
Kimsenin aklına geliyor mu, tiyatrolar, sinemalar, konserler, festivaller, sanatsal etkinlikler?
1 yıldır kapalı olan sanat faaliyetlerinden haberleri var mı?
Bu dallara mensup bireylerin yaşadıklarını hissedebiliyorlar mı yüreklerinde?
Sanatını icra edememenin, 3 kuruşa muhtaç olman anlamını kavrayabiliyorlar mı?
Görünmeyen bir geleceğin yitirildiğini?
“Toplantınızı, konserinizi, dersinizi online yapın”
Sen de galanı online yap be kardeşim!
Biliyorduk kimselerin bu toplumun sağlığını birinci derecede düşünmediğini de en azından gözümüze sokma bari!
Yazık sanatçılara…
Yazık eğitimden koparılan çocuklara…
Yazık canı boynuna asılı risk altında çalışan sağlık emekçisine…
Yazık ki ne yazık…
Bu kadarı da fazla artık…
Bu kadarı da fazla…
adrese teslim mesajlar...
Resmiye Canaltay… 87 yaşındaki sürücü ters şeride girdi, başka bir araçla yüz yüze çarpıştı… Ehliyet sistemine ilişkin bir değerlendirme yapmanın zamanı gelmedi mi? Hem can veren sürücüye hem de canı riske giren diğerlerine yazık değil mi?
Olgun Amcaoğlu… Aslında her şey “Öğretmenler aşılanmadan okulları açmam” mealindeki iddialı açıklamanızdan sonra oldu… Keşke bu kadar iddialı bir açıklama yapmasaydınız… Hem öğretmenler hem de veliler arasında bu beklentiyi yaratmasaydınız… Keşke…
Koral Çağman… Yenidüzen’deki “İşçi” yazısı dizisinde ülkedeki işçilerin pandemi dönemindeki geçim derdini gündeme getiriyoruz… “Sosyal Güvenlik Bakanı” olarak takip etmenizi öneririm. Karın tokluğuna bile değil, aç günler geçiren insanlar var…
Ersan Saner… TRT dizisi için kapalı alanda kalabalık bir seyirci grubu ile organize edilen “gala gecesi” pandemi şartları için hazırlanan ve uygulanan yasalara ve uygulamalara aykırıdır. Az katılımla yapılmasını sağlamazsanız hiç kimseden kurallara uymasını beklemeyin, ayıptır!
Fikri Ataoğlu… “Mayıs ayında çift PCR testli, çift aşılı kapalı olmayacak şekilde turizm açılımı” iddiasını ortaya koydunuz… Unutmayın ki başımıza ne geldiyse "çift PCR" ile 1 Temmuz 2020’de uçuşları başlattıktan sonra geldi. Sıfır vakadan bu günlere geldik… Aman ha derim, aman ha!
Ünal Üstel… Sağlık her zaman olduğu gibi gündemde, aşı tartışılıyor, öğretmen sendikaları, tabipler, yorumcular herkes bir şeyler söylüyor “sağlıktan sorumlu” bakan olarak neredesiniz? Her şey yolunda mı? Keyifler nasıl? Çıkıp bir iki kelam etseniz keşke… Var mısınız, yok musunuz belli değil…
Erhan Arıklı… Bu üslup ve bu kızgın ruh hali ile giderseniz bu durum hem size hem de siyasete bir şey katmayacak. Kurultayda aday olmak ve iktidar ortağı olmak elbette zor ama icraata yoğunlaşmak, ekonomiye dair işlerle gündemde kalmak daha faydalı olacaktır, benden söylemesi…
Hasan Esendağlı… Gürültülü gündem arasında kaynasın istemem; bireysel silahlanmanın önüne geçecek bir yasa hazırlığı içinde olmanız son zamanların en önemli gelişmesidir bence… Bunu gündemde tutmak, sonuca ulaşmasını sağlamak sizi tarihe geçirecektir… Umarım başarılı olursunuz.
Tahsin Ertuğruloğlu… “Hellim konusunda resmen oyuna geldik” dediniz… Bir tescil meselesinde bile “oyuna geldiyseniz” iki ayrı devleti nasıl kuracaksınız acaba, çok merak ediyorum… O konuda da oyuna gelmeyesiniz sakın! Yoksa hepsi birer oyun mu dersiniz?