Erenköy ( Dillirga) çarpışmalarının yıl dönümü gerçekleşti.
Tarihimizin önemli bir sayfasıdır bu.
1964’ün Kıbrıs’a getirdiği ve bugün hala aşamadığımız çözümsüzlüğün temelini oluşturan en önemli olaylarının yılıdır o yıl…1964.
Bunu Kıbrıs Türk tarafında ya da Rum tarafında tarihsel yüzleşmede hala daha tam anlamı ile yerine oturtamıyoruz. 1964’te rahmetli İsmet İnönü’nün, Türkiye Başbakanı olarak, Kıbrıs Türk liderliğine yolladığı mektup. Ya da Erenköy ( Dillirga) çarpışmalarından sonra, dönemin Yunanistan Başbakanı müteveffa Yorgo Papandreu’nun Makarios’a yolladığı mektupla oluşan siyasi ortam, hala tam anlamı ile bilince çıkamıyor iki tarafta da.
Ancak bugün bu konuyu ele almayacağım. Fakat bu olaylarda hayatlarını kaybeden tüm Kıbrıslı Türk ve Rum, ayrıca Türkiyeli ve Yunanistanlı insanlara, gençlere, saygımı sunmak istiyorum.
Onlar hayatlarını kaybettiler, ama hala Kıbrıs toprağına karşılıklı kabul edilebilir bir barış, çözüm gelmedi.
En son ölüm de, Solomon Solomadi’nin ölümü oldu. O’nun ölüm yıl dönümünde de motorlular sınırları kapattı. Yunan bayrakları ile eylem yaptı.
Elbette ki onun ölümü de bir acıdır.
O da bayrak nedeni ile öldü.
Türk bayrağını direkten indirmek istedi, olmaması lazımdı, ölüm oldu karşılığı..
Şimdi ölüm yıldönümünde de protestoda Yunan bayrakları önde oldu.
Yani, Kıbrıs’ta ayni şekilde Türk ve Yunan bayrakları çatışması üzerinden kin, öfke ve çözümsüzlük sürecek mi?
‘Çözüm’ önde olmalı
Dünü yaşmayan, ama her Allahın günü, dar milliyetçiliğin kendini yeniden üretip de çözümsüzlük temelinde kendini var etme olgusu yüzünden; ana dili Türkçe, ya da Yunanca olsun, başka başka gençler, öfkenin, kinin ötekileştirmenin dili ile konuşup, davranıp da yarın ölsün mü?
İşte artık çözüm olgusu öne alınsın diyor sendikalar. Yeni Hükümetten beklentinin bu olduğunu ifade ediyor.
Erenköy’deki törenlerde ise Erenköy Mücahitler Cemiyeti Başkanı Kutlay Keço kendine has uslubu ile çok cesaretli bir konuşma yaptı.
Sayın Keço ,“Kıbrıs Türk halkı dilenci durumuna düşürüldü “dedi. Bir Erenköy Mücahidi olarak sorguladı, “çekilen zorlukların sonu bu mu olacaktı” demek istedi.
Bu arada, sendika liderleri de Kıbrıs sorununun çözümünün önceliği üzerinde durdular.
Ancak iç demokratik ve ekonomik zorlukların aşılması beklentisini de dile getirdiler.
Sayın Keço’ nun söylediği doğru.
Evet, Kıbrıs Türk halkı dilenci durumuna düşürüldü. Sendikaların söylediği de doğru. Kıbrıs sorununun çözümü önceliklerimiz arasında olmalıdır.
Ancak bir eksiğimiz var
Erenköy Mücahitler Cemiyeti Başkanının söylediği doğru. Yani dilenci durumuna düşmek. Ama bu sorunda, şimdi dünden farklı, cesaretle bu tespiti yapan kesimce meselenin diğer yanı; yani , Kıbrıs sorununun çözümü ile bu ilişkilendirilmiyor. Buna karşı mıdırlar? Bence hayır. Ama Kıbrıs sorununun çözüm sürecini, bu ciddi ekonomik demokratik çıkmaz ile birbirine bağlama konusunda sıkıntıları var.
Fakat, dünden farklı olarak, yaşadığımız ekonomik, demokratik sıkıntıları bu denli açıktan, hem de resmi bir törende cesaretle dile getirmeleri, son derece önemlidir. Bunun Kıbrıs sorununun çözüm sürecindeki devinimle pekişmesini beklemek ve umut etmekte, hakkımız olsa gerek.
Ayni olgu biraz farklı ve tersten, sol ve sendikal çevrelerde de var. Kıbrıs sorununun çözümü devinimi onlar için doğru bir temelde öncelikler arasındadır.
Ancak, iç ekonomik ve demokratik sorun ve problemlerin çözüm devinimi ise, ayni önceliği sahip değildir, belli anlayışlarda.
Bu yüzden, Kıbrıs sorununun yol açtığı , anti- demokratik yapı ve ekonomik bağımlılığı artıran unsurların giderilmesine dönük çaba kopuk kalmaktadır.
Halbuki, bugün Erenköy Mücahitler Derneği Başkanının söylediği, “dilenci durumuna düşmemiz” ve sendikaların söylediği, Kıbrıs sorununun sorunlarımızdaki belirleyiciliği, bir birbirini bütünleyen olgulardır.
Baksanıza, ABD Başkanı Sayın Barac Oboma, Kıbrıs sorununun çözümünden söz etti. Bir heyecan, bir istek sardı toplumu. Ne güzel deyip durmak mı lazım?
Hani bizim iç dinamiğimiz? En esaslı sorunun çözümünü Obomadan bekleyen bir hal, bilinsin ki iç dinamik yoksa, sonuç çözümsüzlüğe devam halidir.
Bu yüzden eğer Keço’nun ifade ettiği dilenci durumuna düşmek tespitini, yine kendi iç dinamiğimiz ile aşacak, enerjiyi üretmezsek, bilin ki daha da dilenci haline düşeceğiz. Bunu ifade edenler, bu sorunun aşılmasını, Kıbrıs sorunundaki çözüm olgusu ile bağlamazsa, bilinsin ki bu halden yani “dilenci” halinden de kurtulamayacağız.
Yine ayni şekilde Oboma’nın açıklaması ile Kıbrıs sorununun çözümüne dönük umutlanan sol ve demokratik, barışçı kesimler, iç, ekonomik demokratik sorunlarımızın aşılması devinimini üretmezse bilinsin ki, Kıbrıs sorununun çözümüne dair enerji üretiminde eksik kalacağız. Sonuç alamayacağız. Ne dilencilikten, nede çözümsüzlükten kurtulacağız
İşte bu yüzden eğer iç sorunların çözümünde, biz enerji üretmezsek, daha çok Türkiye’den gelen paketlerle yüzleşeceğiz. Bunu başaramazsak da bilinsin ki Kıbrıs sorununun çözümüne dair de ABD’ nin, AB’ nin, Türkiye ve Yunanistan’ın açıklama ve inisiyatiflerinden medet bekler bir halde olacağız.
İç dinamik önemlidir
Bunun için, iç dinamik önemlidir. Dış dinamiği yönlendirecek, etkileyecek olan budur. Bunu, hem ekonomik ve demokratik sorunlarımızın aşılması, hem de Kıbrıs sorununun çözümünde öne almamız gerekir.
Bırakın artık kişiler üstünden konuşmayı. Öze ve esasa gelin . O en eski, ama hala yaşlanmayan, ideolojik bakışlarla politika üretmeye, cepheleşmeden, bunun yol açtığı enerji üzerinden düşünmeye, barış ve kendi kendini yönetme hedefi doğrultusunda program, strateji kurmaya ve bunu yaşama geçirmeye bakın. ….