Son bahçede uykuya bırakılırken yaşlı adam, çocukları ve torunları toprak atıyordu üzerine...
Bir torunu gelmemişti.
‘En sevdiğim’ derdi hep.
Cebinde gülüşü ile uğurlandı...
---
Dedesinin en sevdiği torun dahil yedi kardeştiler.
Kocaman bir avluları vardı evlerinin önünde...
Hele yortularda anne babaları doyamazdı kokularına...
Altı kardeşin tümü de evlendi.
Hiçbir nişanda, hiçbir düğünde müzik çalmadı.
Hiçbir nişanda, hiçbir düğünde kimse oynamadı.
Altı kardeş evlendiler, en sevdikleri kardeşleri hiçbir düğünde, hiçbir nişanda yer almadı.
---
Anne Teofanu, oğlunun kucakladığı son günü unutmadı hiç...
Larnaka’da kışlada başlamıştı askere...
Darbeyle birlikte Boğaz’a gönderilmişti.
Sonra Kitrea...
---
“Kocam iki gün önce görmüş, iyi olduğunu söylemişti... Ben de görmek istedim” diyordu ana yüreği...
- “Yok” dediler, “tamamdır...”
Ne de olsa askerdi...
- “Bir taksi bulur, giderim” dedi...
Öyle olunca karşı gelemediler...
Oğlunun nişanlısını yanına aldı...
Gitti...
“Aman oğlum dikkatli ol” dedi...
“Sen beni merak etme anne” diye sarıldı boynuna...
Bir daha haber alamadı oğlundan...
Hep bekledi...
Çocuklarını evlendirirken bir bir, babasını toprağa verirken, boğazında her lokma büyürken bekledi.
---
Hani siz “bayram” diyorsunuz ya...
Belki ‘müzik’ çalmaktan utanırsınız bugün...
O altı kardeşin...
Ya da Teofina annenin hatırına...
Ki bugün bir mezarlıkta, toprağa karışmış fotoğrafı var, kim bilir hangi ganimetin derininde kemikleri...
---
Anne Teofanu, en son 19 Temmuz’da görmüştü oğlu Teofanis’i...
20 Temmuz 1974’te terhis olacaktı.
Hep 20 yaşında kaldı.