Hani Ya Da Hükümet Sizin İşinizdi?!

Kutlay Erk

23 Ocak erken genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan ve yeni hükümeti kuracağı da kesin olan UBP’nin seçim kampanyaları sırasında en çok kullandığı slogan, “Hükümet Bizim İşimiz” idi. Şimdilerde ise, UBP’nin başkanı hükümet olma işini diğer partilerin sırtına yüklemeye çalışıyor… Neden?!

İstikrarlı hükümet istiyor Sucuoğlu; dolayısıyla ve illa ki da hükümetin milletvekili sayısı ya CTP ile kırk olsun ya da DP ve HP ile 30 olsun… Demek ki işin erbabı kendileri değil, alacakları ortak ile doğru-dürüst hükümet olabilecekler… Ve ortaklarına da ancak iki bakanlık verecekler… HP Başkanı Özersay’ın ise, UBP-HP ortaklığı yirmi yedi milletvekili ile oluşur, meclis çoğunluğu vardır ve iki bakanlığa da razıdır diyor… UBP Başkanı Sucuoğlu bu sayı ile istikrarlı hükümet olmaz iddiasında. Sucuoğlu’nun sorunu aslında nedir?

Uzun süren ve her nitelikte tartışmaların olduğu bir UBP kurultayında partinin başına geçen Sucuoğlu, hemen erken seçim kararı aldı… Neden olarak meclisin toplanamamasını gösterdi. Bunun görünürdeki nedeni ise, kurduğu azınlık hükümetini dışardan desteklemek üzere seçildikleri partilerden istifa edip bağımsız kalan milletvekillerinin şantajları idi.  Ama Sucuoğlu’nun esas sorunu UBP içindeki muhalifleri ile idi; başkan seçilmişti ama koltuğa tam oturamıyor, partinin güçlü ‘Lideri’ olamıyordu… Erken genel seçim kararı ile parti içi muhalefeti pasifize etti… Seçimlerde de meclis çoğunluğunu kazanırsa, parti başkanlığı ‘liderlik’ niteliği de kazanacak ve muhaliflerini etkisizleştirecekti. Olmadı… Şimdi hükümet kuracak ama her bir UBP milletvekili bakanlık talebinde, “Daha önce bakanlık yapmış olanlar dışarda kalsın, hiç yapmamış olanlar atansın” diyenler var; başlarını çeken de İzlem Gürçağ Altuğra destekli yeni milletvekili Ahmet Savaşan… Bir de şu anda bakan olanlara sorsunlar, örneğin Ünal Üstel’e veya Kutlu Evren’e…

Sucuoğlu sadece HP ile ortaklık kurarsa, istikrarsız olacağını söylüyor ya, istikrarsızlığın kaynağının kendi partisinin milletvekilleri olacağını iyi biliyor. HP seçimlerde aldığı ağır yenilginin nedeninin geçen dönemde kaprisleri ile iki defa hükümet bozmuş olduğunu anladı; şimdi yeni bir hükümette munis rolde olacağı kesin, yoksa ilk genel seçimde baraj altı kalacak… Dolayısıyla, HP, mızıkçılık çıkararak istikrarsızlık kaynağı olma şansını tükettiğinin bilincindedir. Ama Sucuoğlu kendi milletvekillerinden endişelidir.

Peki, ortaklığı sadece DP ile kursa gene yirmi yedi olur, niye bunu hiç kabullenmiyor?! DP’nin üç milletvekili var, üçü de bakanlık istiyor… Onlara vermek istediği sadece iki bakanlık… Kendi partisinden bakanlık için baskı yapanlar yetmezmiş gibi DP’lilerle de uğraşmak hiç de kolay olmayacak. Hele ki bir tanesi “Ulusal aileme sevgiler, saygılar” diye kamuoyuna açıklama yapmış ve açıkça bakanlık talep etmişse… Dolayısıyla sadece DP ile hükümet ortaklığı Sucuoğlu için cadı kazanı olur, HP’yi de katarsa kazanın suyu daha az kaynayacak… Ama, CTP ile ortaklık kurar da kırk milletvekilli bir hükümetin başbakanı olursa, cadı kazanı kendi partisi içindeki muhalifleri tarafından kaynatılmaya çalışılsa da etkisi ihmal edilebilir oranda olacak… Onun için Sucuoğlu ısrarla CTP’ye yüklenip, “Elini taşın altına koy – Ne demek yurttaş bana muhalefet görevi verdi, görevden kaçamamalısın” edebiyatı yapıyor… Aslında “Yetiş ya CTP… Beni parti içi muhalefetten kurtar ve dahi onları tertipleyebilmeme imkan ver” demek istiyor.

CTP’nin Sucuoğlu’na can simidi olmayacağı kesin… Dolayısıyla, Sucuoğlu hem parti içi muhalefeti sindirmek hem de olası koalisyon ortaklarını da kendi şartlarını kabul etmeye zorlamak için, yeni bir erken genel seçim tehdidini ortaya atmaya başladı… Kendisi de “Maddi de manevi de yorulduk. Vekiller, adaylar, halk da yorgundur. Bunun dışında ülkenin ekonomisi bunu kaldırmaz” diyor ama istediği istikrarı elde edemezse “Kaçarı yok, erken seçime başvuracağım” demeye getiriyor. İstediği istikrar da ülkeyi yöneteceği hükümetle ilgili değil, partisini yönetebilmekle ilgilidir.

Ve gene bu bağlamda, yerel seçimleri bir yıl öteleyip, Belediyeler Reformu’nu yapmak gibi bir projeye de sarıldı. Hükümet UBP’nin işidir madem, Belediyeler Reformu yıllardır bekliyor, niye UBP’li hükümetler bu işi zamanında yapmadı da yerel seçimlere beş ay kala konuyu ellemek, yapabilmek için de yerel seçimleri bir yıl ertelemek istiyor UBP’nin Başkanı, Başbakan Sucuoğlu?!… Yani, UBP’nin hükümet işi böyle mi olur?! Ancak, işin aslı gene parti içi sorunlardır. Genel seçim sonuçları yerel seçimleri etkiler. Başarısız UBP’li belediye başkanları son genel seçimin parlayan yıldızı CTP’yi gördüğünde, beş ay sonraki seçimleri önemli ölçüde kaybedeceklerini öngörebiliyorlar. Seçim bir yıl ertelenirse, CTP’nin rüzgârı biraz dinerse, kendileri de belki hükümet ve T.C. Elçiliği desteği ile yatırım yapıp seçime gidebilirler ve kazanabilirler… Şimdi Sucuoğlu’na parti içi muhalefette bir potansiyel unsur da belediye başkanları var demek… Ve belediye başkanları da partinin yerel örgütleri ile çok iç içe olabiliyor. Parti içi muhalif milletvekilleri bu belediye başkanlarını da yanına alırsa, Sucuoğlu için önemli bir parti içi yarış tehdidi olur. Dolayısıyla, onları da yatıştırmak için “Yerel seçimleri de bir yıl erteleyelim” siyasetine yatıyor; meclisten onay alamazsa da suçlu diğerleri olacak… “Hükümet bizim işimiz” diyenlerin iş yapma tarz ve becerisi böyle…

Sucuoğlu yirmi yedi milletvekilli destekli hükümetin istikrarlı olamayacağı iddiasına sarıldı ya, gerçekten istikrarlı olmazlar mı?! Geçmişte örnekleri var, son örnek de Tufan Erhürman’ın başbakanı olduğu Dörtlü Koalisyon Hükümeti’dir; hem de dört ortaklı… İstikrarlı gittiler, ta ki HP’nin başkanı Özersay ortak Cumhurbaşkanlığı adaylığı projesi ile UBP’nin oltasına takılana kadar… Ama on dört aylık görev sürelerinde, hem de ani bastıran döviz krizine rağmen, Türkiye’den mali katkı almadan, üstüne üstlük askeri giderleri de yerel bütçeden karşılayarak hükümette istikrar ile iş yaptılar; hükümeti de ödemeler dengesinde fazlalık ile devrettiler… “Hükümet bizim işimiz” diyen parti geldi, hükümet kurdu; kurduğundan beridir halk hayatın her yolunda, kendileri de parti içi siyasette sürüm sürüm sürünüyor… Şimdi de “Hükümet bizim işimiz” diyen UBP’nin hükümette devam etmesi gereken bir durum var ama meğer hükümet onların işi değilmiş, “Elini taşın altına koy” diye çağrı yaptıkları CTP’ninmiş; “Her ikiniz de isterim ama toplam iki bakanlıktan fazlasını vermem” dedikleri HP ve DP’ninmiş… İstikrar mı?! Konu hükümet etmekteki istikrar değil, UBP’de istikrarlı başkanlık süreci yaşayabilmekte; belli ki gömülen baltaların ucu gösteriliyor…

Sucuoğlu’na bir de anımsatma… UBP ne zaman meclis çoğunluğu elde etmişse, parti bölündü… Onun istikrarı da hiç olmadı…


(Not: Kıbrıs Rum siyasi partilerinden AKEL’in AP Milletvekili Niyazi Kızılyürek’in Kuzey Kıbrıs Bürosu kendisi adına bu köşede yazdığım bir yazıya karşı basın açıklaması yapıp beni Türk milliyetçisi olarak tanımlamıştı. Bugünkü köşe yazımı bu konuya ayıracağımı söylemiştim ama Kuzey Kıbrıs’ın gündemi o kadar yoğun iken Kıbrıs Türk siyasetine dair görüşlerimi yazmayıp da Kıbrıs Rum siyasetinin bir unsuruna cevap vermeyi değer görmedim. Zaten Kıbrıs Türk halkı da benim siyasetteki duruşumu biliyor, Kızılyürek ya beni tanımamış ya da kendini savunmak için doğru olmayan nitelemeleri kullanmak ihtiyacı duymuştur. Ayrıca, Kızılyürek’in Kıbrıs Rum siyasetinde ve akademik mesleğinde bugünlerde yaşadığı konular da onların konusu…)