“Hanno balığı...”

Ünal Fındık

 

Balıkçılar bilir. Oltanın ucuna takılan yeme hemen salan ve böylece yakalanan bir balık türü var. Bizim yerel dilimizde adına “hanno balığı” derler. Ama başka ülkelerde değişik isimleri var. Arama motorundan yaptığım kısa aramada Türkçe’de “hani balığı” da denirmiş. Başka isimde bilenler de var.

Kuşkusuz ismi önemli değil. Önemli olan balığın “bazmoya” hemen salması ve oltanın ucunda kalmasıdır.

KKTC Dışişleri Bakanı sayın Özersay da yeni hükümetle beraber Türkiye Dışişleri’nden aldığı feyz ile yeni rollere soyundu. Özersay geçtiğimiz günlerde Anastasiades ile “sosyal bir yemek”te buluştu.

Crans-Montana sürecini sabote eden Anastasides o günden bu yana sürekli yalpalıyor ve güya yeni alternatifler ortaya koyarak asıl amacı olan “Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinden kurtulmaya” çalışıyor.

Kıbrıslı Türkler için bunu önlemenin tek yolu BM zeminini terk etmeden, BM’yi de yanımıza alarak Anastasiades’i ya suçlu sandalyesine oturtmak, ya da masaya oturtarak eşitliğimizin elimizden alınmasını önlemek idi.

Olmadı. Çeşitli nedenlerle yapamadık. İşte bu noktada Anastasiades atağa kalktı. Kıbrıs adasının etrafındaki doğal gaz yataklarıyla ilgili uluslararası şirketlerle ardı ardına anlaşmalar yaptı. Amerikan Noble Enerji’nin yanına İtalyan Eni ve Fransız Total ortaklığıyla anlaştı, ardından ABD-Katar ortaklığı Exxon Mobil ile anlaştı. Bölge ülkeleriyle ikili-üçlü anlaşmalar yaptı. İsrail ile ortaklaşa çıkacak gazın Mısır’daki sıvılaştırma tesislerine ulaştıracak boru hattı anlaşması yaptı.

Bu sürece Yunanistan’ı da dahil etti. İlgili şirketlerin anavatanları ABD ve Fransa ile üyesi olduğu ve bütün kurumlarında temsil edildiği AB’yi de yanına aldı.

Bu arada bir şey daha yapması gerekiyordu. Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin aslında federal temelde bir çözüm istemediğini, asıl amaçlarının “sahte devletlerini” tanıtmak olduğunu göstermesi gerekiyordu.

Bu anlamda federasyon yanlısı Kıbrıslı Türk lider Akıncı’nın böyle bir şey yapmayacağını herkesten iyi biliyordu. Bunun yerine önümüzdeki seçimde her ne pahasına olursa olsun Cumhurbaşkanı seçilmeyi aklına koyan Özersay’a destek vermesinin daha uygun olacağını düşünerek Özersay’la bir sosyal yemekte buluşmasının faydalı olacağını düşündü.

Özersay’ın KKTC Dışişleri Bakanı olmasının bir önemi yoktu. O iki tolumun siyasi eşitliği temelinde bir federal çözümden kurtulmayı aklına koymuştu. Bunun için gereğini yapacaktı. Çünkü o iyi bir pragmatistti.

Benim asıl üzerinde konuşmak istediğim Özersay’ın nasıl olur da Cumhurbaşkanı Akıncı’ya bilgi vermeden bu gizli görüşmeye gittiği ve döndükten sonra da masada konuşulanlarla ilgili Cumhurbaşkanı’nı neden bilgilendirme gereği duymadığıdır?

Dahası ben eminim bu yemekte konuşulanların tümünü, noktası ve virgülüne kadar TC Dışişleri ile paylaşmıştır. Özersay bu bilgileri Akıncı ile de paylaşabilir, görüş alış verişinde bulunabilirdi. Unutmayın Nisan 2020’ye kadar Akıncı bu toplumun lideri ve aynı zamanda Rum toplum lideri Anastasides’in de eşit muhatabıdır.

Benim anlamadığım ise Kıbrıs Türk toplumunun siyasi eşitliğini kabul edemeyen, içine sindiremeyen Anastasiades’in “AB içinde iki devletli çözümü” nasıl kabul edeceği ve içine sindireceğidir.

Hayal kurmak güzeldir. Kişisel olarak istediğiniz kadar hayal kurabilirsiniz. Ama kimse kusura bakmasın sorumlu koltuklarda oturanlar kendi kişisel hayalleri için toplumsal çıkarlarımızı harcayamaz.

Anastasides bir oyun tezgahlıyor. “Bu tezgah federal çözümü masadan kaldırarak, Kıbrıslı Türklere bölgesel özerklik vereceği ‘Üniter Devlet’ modelini” dayatmaktır.

Anastasides’in bu hayalini gerçekleştirmesine yardımcı olacaklar ise bu küçücük ülkede taksimi kalıcılaştırmak adına topluma yazık edeceklerdir.