Burçin Aybars
Yaz tatili sezonunun yaklaştığı dönemlerde, eşimle yeni keşfettiğim bir turizm kenti olan, limanı ve restaurantları ile Akdeniz’de ün yapmış, turistler tarafından Girit Adası’nın en çok tercih edilen kenti Hanya…
Mayıs ayında ruhen ve fiziken dinlenebileceğimiz hem de eğlence hayatı ile stres atabileceğimiz ekonomik bir tatil arayışı sonucunda eşimle benim dikkatimizi çeken ilk yerlerden biri Hanya şehri… Baf Havalimanı’ndan yaklaşık bir buçuk saatlik bir uçak yolcuğu ile ulaşılabilecek şehirde konaklama ve turistlere yönelik uygulamalar dikkat çekiyor.
TAM BİR BUTİK OTEL CENNETİ…
Tarihi, iklimi, mimari dokusu ve birçok özelliği ile Adamızı andıran Girit’in ziyaret ettiğimiz Hanya şehrinde konaklamak insana ayrı bir huzur ve tarihi birebir yaşama fırsatı veriyor. 17’nci yüzyılda Venediklilerin inşaa ettiği şehrin sokakları Girnemizi andırırken binaların tasarımı da bizlere tatilde olduğumuz halde aynı zamanda kendi evimizdeymiş hissi yaratıyor. Ülkenin turizm politikalarının bir sonucu olacak ki, tarihi Venedik binaları özenle, aslına uygun bir şekilde restore edilip butik otellere dönüştürülerek turizme açılıyor. Turistlerin zevkle konakladıkları butik otellerin hemen hepsinde oda dahilinde mutfak ve gereçleri ve kendi banyosu bulunurken eşyaların da tarihi dokuya uygun konseptlerde seçilmeleri dikkatlerden kaçmıyor. Hemen her sokakta ve çok sayıda butik/apart otellerin yer alması turistlerin kendi ihtiyaçlarına uygun biçimde konaklayacağı yerleri seçmelerini kolaylaştırıyor.
Tatile gitmeden birkaç hafta öncesinden tatil siteleri aracılığı ile kolayca otel rezervasyonları yapılırken, bu siteler aynı zamanda otellerin konum ve oda özellikleri hakkında çok detaylı bilgiler de verebiliyor.
Tatilimize kısa günler kala eşimle yaptığım detaylı araştırmalar sonucu hem şehrin en canlı bölgesi olan limana yakın hem de ihtiyaçlarımızı karşılayacak “Old Town Apartments” isimli butik oteli seçiyoruz.
Tatilimizin ilk günü uçak yolculuğunun ardından otobüs ile şehre ulaştığımız zaman otelin sahibi Antonis, otobüs terminalinde bizi karşılıyor. Oldukça kibar bir şekilde bizi karşılamasının ardından kendi aracıyla bizi otele yerleştiriyor. Odayı bize tanıtarak şehir ve gidebileceğimiz yerler hakkında bizlere kısa bilgiler veriyor.
Konakladığımız oda tam bir Venedik mimarisi… Dışarıdan bakıldığında bir evi andıran, üç katlı ve her katında bir oda bulunan otelin odaları yaklaşık 30 metrekare ve odada bir tatilde ihtiyacınız olabilecek, kaşığından tabağına hatta filtre kahve makinesine kadar herşey mevcut. Uygun fiyatı ile de ekonomik sayılabilecek bir durumda.
TARİHİ VENEDİK LİMANI VE YEMEK KÜLTÜRÜ…
Tatilimizin ilk günü odamızdan yürüyerek limanın yolunu tutuyoruz… Yaklaşık 4-5 dakikalık mesafedeki liman, Girnemiz’in kordonboyunu andırıyor. Girne’den farklı olarak bazı uygulamalar ile turistlerin bölgeden daha fazla haz almaları hedeflenmiş. Bunlardan biri de tarihi limandaki yat ve teknelerin limanın devamı sayılabilecek ayrı bir bölüme yerleştirilmeleri. Bu şekilde turist ve yerliler tarihi Venedik limanındaki kafe ve restourantlarında otururken ve yürüyüş yaparken deniz manzarasının tadını çıkarabiliyor. Günde sadece birkaç kez tekne turu için tarihi limandan turist alıp bırakan bir iki yat dışında tarihi limana hiçbir tekne uğramıyor.
Limanda en çok ilgi kuşkusuz liman boyunca uzanan kafe ve restaurantlara oluyor. Lezzetlerinden herkesin denemesini önerdiğim restraurantlar bilhassa deniz mahsüllerini en taze ve en lezzetli biçimde servis ediyorlar. Akdeniz’de adamıza yakın sayılabilecek Girit, bu kadar geniş yelpazede deniz yemeklerine sahip olurken bizim bu yemek kültürüne neden sahip olamadığımız kafalarımızda soru işaretleri bırakıyor.
Sakin deniz manzarasında bir de tarihi bir mendirek bulunuyor. Venedikliler’in inşaa ettiği mendirekdeki fener de büyülü bir manzara oluşturuyor. 1839 yılında Mısırlılar tarafından restore edilen fener, hiç bozulmadan günümüze dek ihtişamını koruyarak tarihi dokuya büyük bir katkıda bulunmuş oluyor.
Tadına doyulmaz yemekler ve manzaranın ardından şehri keşfetmeye koyuluyoruz… Limanın arka sokaklarındaki labirenti andıran dar sokaklarda yürüdükçe tarihi birebir yaşıyoruz. 17’inci yüzyılda bir gezinti yapıyormuş hissine sahip olurken sokaklardaki kafelerin dinlendirici müzikleri de bizleri baştan çıkarıyor.
SOKAKLARDA GİRİT MÜZİKLERİ VE BİR KARNAVAL HAVASI…
Otelimize yerleşirken otel sahibimiz Antonis kendisinin bir müzisyen olduğunu, hatta geleneksel telli müzik aletleri üreten bir atölyesinin olduğunu bize anlatırken tatilimizin ikinci gününde büyük bir sokak etkinliğinin olacağını bizlere müjdeliyor. Yılda sadece bir kez gerçekleştirilen “Creatan Kantada” isimli etkinliğin yüzlerce yıldır yapıldığından bahsederken bizlere etkinliği şu cümlelerle özetliyor; “Girit’teki müzik anlayışı halkımıza işlemiş durumda, herhangi bir müzisyen bir gece müzik aletini çalarken yürüyerek bir müzisyen arkadaşının evine giriyor. Müziğin sesinden uyanan arkadaşı ise kendi müzik aletini alarak o da müziğe eşlik ediyor. Bu şekilde şehirdeki tüm müzisyenleri yataklarından kaldırarak bir müzisyenler ordusu sokakları dolduruyor. Fakat zamanla eğlencenin şekli değiştirilerek belediye pazarı önünde müzisyenler toplanıp şehri gezmek üzere yürüyüş başlıyor.” Bu güzel etkinlik haberini aldıktan sonra tatil planımıza bu etkinliği de ekliyoruz.
Antonis’in bize söylediği saat ve yere vardığımız zaman 5-6 müzisyenin küçük bir çember oluşturup geleneksel müzikleri yine geleneksel enstrümanları ile çaldıklarını görüyoruz. Kullandıkları müzik aletleri bize oldukça ilginç görünüyor. Çeşit olarak fazla olan enstrümanlardan bizim ud diye bildiğimiz biraz daha farklı tasarımdaki aletlere orada “laouto” deniyor. Kemençenin farklı forumdaki şekli ise orda “lyra” olarak anılıyor. Kısa sürede buluşma noktasındaki müzisyenler 40-50 kişiyi bulurken inanılmaz bir müzik, kollektif olarak şehrin sokaklarını dolduruyor. Yeterli sayıya ulaşan müzisyenler geleneksel müzikleri eşliğinde dostları ile birlikte şehri turlamaya başlıyorlar. Tabii biz de müzisyenlerin arasına girip onlara eşlik ediyoruz. Yürüyüşümüz sırasında geleneksel kıyafetleri ile üç kadın yanımıza gelip bize raki ikram ediyor. Sertlik ve içme şekli bakımından zivaniyaya benzeyen raki isimli içkileri içerek eğlencemize devam ediyoruz. Kalabalığın da artması ile tam bir karnaval havasına dönüşen etkinlikte yeni arkadaşlar da edinerek muhteşem bir tatil gecesi yaşıyoruz.
Gecenin sonunda farklı tasarımları ile dikkattimi çeken müzik aletlerini otel sahibimiz Antonis ile konuşurken bizi telli müzik aletlerini imal ettiği atölyesine davet ediyor. Ertesi gün bisikletlerimiz ile adresini aldığımız atölyenin yolunu tutuyoruz. Şehirde birçok müzisyenin enstrümanlarını kendisinden temin ettiğini söyleyen Antonis bize laouto isimli uda benzeyen müzik aletini nasıl imal ettiğinden bahsediyor. Aleti imal etmeye başlarken belli bir cins ağacı önceden tespit edip odunundan nasıl bir müzik aletine dönüştürdüğünü özetliyor. Bir müzik aleti üzerinde her gün çalışarak yaklaşık bir ayda ürettiğini bize anlatıyor.
TURİSTLERE YÖNELİK İMKÂNLAR…
Avrupalı turistlerin sayıca fazla olduğu Hanya şehrinde sokaklar tertemiz ve tarihi olduğu kadar modern kurallarla da süslenmiş. Birçok caddede bisiklet yolları bulunurken yayaların rahatlığı için birçok sokağa araçla da girilemiyor. Şehrin bazı noktalarına kurulmuş bisiklet istasyonları kolay ve hızlı gezi imkânı sağlıyor. Bisiklet kiralamanın ilk bakışta karmaşık olduğunu düşünsek de internet üzerinden üyelik sistemi ile bisikletler sağlanabildiğini görüyoruz. Tursitlere bir imkân olarak sağlanan sistemde öncelikle 1 Euro karşılığında internet üzerinden bir siteye üye olunuyor. Ardından bisiklet istasyonunun bulunduğu bir ekrandan üye ismi ve şifre girilerek kiralanmak istenen bisikletin kilidinin açılması sağlanıyor. Bisikletler kullanıcıya üç saatlik zaman sınırlaması ile veriliyor. Süre dolmadan herhangi bir bisiklet istasyonuna bisiklet bırakılabiliniyor. Kullanıcı bıraktığı bisikleti yeniden talep ederek geri alabiliyor ve üç saatlik süreci de tekrar başlatmış oluyor. Üç saatin dolduğu durumlarda ise üyelik başvurusunda verilen kredi kartından cüzi bir miktar ceza olarak kesiliyor.
Tekne turları ile gününüzü renklendirebileceğiniz tatilde yarı-denizaltı formatındaki gezi türünü de deneyimledik. Dıştan tamamen denizaltı gibi görünen bu küçük şirin tekne, suyun altına dalmadan tamamen yüzeyden gidiyor, ancak teknenin su altında kalan yarısında bulunan pencereler sayesinde tamamen su altındaymış gibi hissediliyor. Bu küçük kırmızı denizaltı modeline bindiğiniz zaman denizin içinden sualtı hayatını görebilirsiniz. 45 dakikalık turlarda edindiğimiz tecrübeler, dev kaplumbağalar, bazı balık türleri ve mendireğin sualtından görünümü oldu. Üst bölümü su üstünde kalan yarı-denizaltıda isteyen yukarı çıkarak sahili de izleyebiliyor. Tarihi limanı bir de denizden izleme fırsatı bularak farklı bir tecrübe edinmiş oluyoruz.
Kısacası, biraz kafanızı dinlemek, biraz tarihle bütünleşmek ve farklı lezzetleri tatmak istiyorsanız uygun fiyatlı uçak seferleri aracılığı ile Hanya şehrini ziyaret edebilirsiniz.