Sene 1973.
Kıbrıslı Türklerin siyasetçi ve avukat iki önemli ismi için mahkemede karar verilir:
“500 Kıbrıs Lirası para cezası ya da hapis!”
"Hapis" der iki yürekli insan...
O parayı ödemeyi reddeder!
***
Fasıl 154 Ceza Yasası'ndan açılmıştır dava…
Tanıdık bir suçlama vardır: "Müfsit gayesi bulunan ve Kıbrıs Türk Yönetimi'ni küçük düşürme ve Kıbrıs Türk halkı arasında hoşnutsuzluk yaratma maksadına matuf müfsit gayesi bulunan..."
Sene 1973!
1929'dan kalma bir yasa!
İki yürekli insana çarpar...
***
Dosya numarası: Ceza İstinaf No.19/73 ve 21/73
"Mahkûm 3 Ağustos 1973 tarihinde tasarrufunda müfsit gayesi bulunan beyanname bulundurmak suçundan kabahatli bulunarak..." diye başlıyor.
“Sanık, müfsit gayesi bulunan yayın bulundurmaktan 500 KL para cezasına mahkûm edildi. Sanık para cezasını ödemediği için hapse gönderildi. Sanık Bidayet Mahkemesinden para cezasının ödenmesi için mühlet ve hapislik cezasının geçici olarak kaldırılmasını talep etti. Bidayet Mahkemesinin bu talebi reddetmesi üzerine Sanık red kararını istinaf etti…"
***
"Ankara'ya kafa tutan adam" o isim.
Ahmet Mithat Berberoğlu...
“Kimdir be bunlar” diyen…
Naci Talat!
1973 yılında Cumhurbaşkanı Muavinliği'ne aday olmuş, dönemin TC Büyükelçisi ve Bayraktar tarafından tehdit edilmiş, göz hapsine alındıktan sonra adaylıktan geri çekilmiştir, Ahmet Mithat Berberoğlu.
"Adaylıktan çekildikten sonra Ankara'ya gittim. Orada gazetecileri toplayarak gerekçelerini anlattım. Buraya gelince de broşürler hazırlayıp dağıttık. Ondan sonra bizi (Ahmet Mithat Berberoğlu ve Naci Talat) mahkemeye verdiler. 500 Kıbrıs Lirası veya 300 gün hapislik."
***
İşte yeniden yapmak istedikleri budur!
Elli senelik irade yitimine, tahakküme ve baskıya her kim başkaldırıyorsa sesine, sözüne, ifadesine kelepçedir istenen!
"Müfsit Niyet”
Yine doğruyu söylemiyor 'Cumhurbaşkanı' Tatar ya da yine yanıltılıyor.
İfade özgürlüğüne karşı gündeme gelen yasadaki "hoşnutsuzluk" ya da "soğukluk" yaratmak gibi tanımlar hakkında "Bunlar mevcut yasada var" dedi.
Yok!
Evet, geçmişte vardı.
"Müfsit Niyet Tanımı" diye vardı...
"Cumhurbaşkanı'nın şahsına ve Yasa ile kurulmuş Devlete karşı nefret uyandırmayı veya hoşnutsuzluk veya soğukluk yaratılmasını kışkırtmayı veya Cumhurbaşkanı ile Devleti aşağılamayı veya küçük düşürmeyi veya alay konusu yapmayı" diye uzun uzun bir cümle...
"Sömürge" zamanından kalma tanımlardı bunlar.
1929'da yasaya yazıldı.
70'li yıllarda muhalifler üzerinde baskı kuruldu, bu yasalarla...
80'lerde, 90'larda...
Ancak...
Bu yasa 2007'de değiştirildi.
"Cumhurbaşkanına hakaret" yasada kaldı.
"Hoşnutsuzluk" ya da "soğukluk" gibi maddeler ise yasadan çıkarıldı.
Şimdi o çıkarılan maddeler geri getirilmek isteniyor.
Tatar, “mevcut yasada var” diyor, yalan, yanlış, bilmiyor.
Ceza Yasası'nın mevcut halinin düzenlemeye ihtiyacı olduğu doğru elbette!
Ama "eski"yi ve "köhne"yi dayatarak değil…
Çok daha evrensel düzenlemelerle yeniyi yaratarak…
Niyet "özgürlük" değil "baskı" yine…
Talimatla göreve gelen ve bunu hazmeden bir yönetimden beklenen ne?
Geçim!
Lüks araç vergileri artmalıdır mutlaka…
Bir de…
Özellikle ikinci hatta üçüncü konutlara yönelik “emlak” vergileri!
Hem de katbekat artırılmalıdır.
Buralardan elde edilecek gelir de doğrudan “dar gelirliler” için oluşacak özel bir fonda toplanmalıdır.
Yine “maaş”a gider aksi durumda…
Yine “partizan” istihdama yem olur.
Yine gerekli, gereksiz üst kademe atamalar için kullanılır.
Yine ihtiyaç var, yok ek mesaiye harcanır.
***
Sahi, ek mesai sisteminden vardiyaya neden geçilmiyor halen?
***
Sektörel asgari ücret kaçınılmazdır.
Üniversitede “asgari ücret” seviyesinde maaş verilen öğretim üyeleri var!
“Hayat Pahalılığı” artışı verilirken, maaşa göre kademeli bir düzenleme şarttır.
***
Önce yoksuldan başlanmalıdır, önce güvencesizlerden…