Dilek Öncül Kodan
Merhaba!
Gelin bu Pazar, kahvemizi, Murathan Mungan’ın Harita Metod Defteri’nden alıntılar eşliğinde yudumlayalım…
Mungan’ın hayatından kesitleri içeren kitabın arka kapağında şunlar yazıyor: “Ömrümün yıllarla ölçülen süresi ‘kaç ortalı’ olursa olsun, yaşamı boyunca kendine çizdiği yol haritasını izleyerek bıkmadan usanmadan ders çalışan, elinden kolundan, kucağından defter, kitap, kalem eksik olmayan ‘bir çocuğun’ anılarını yazdığı kitaba Harita Metod Defteri adının yakışacağını düşündüm.”
Çeşitli yazarlardan, filozoflardan alıntılarla başlıyor kitap. Foucault’tan bir cümle: “Neden şu ev ya da lamba bir sanat yapıtı olsun da benim hayatım olmasın?”… Ve Nietzsche: “Hepimizin trajedisi bir zamanlar çocuk olmamızda yatar.”
“Geçmişin çelişkilerini, açmazlarını, soğukluklarını, hayal kırıklığı, nefret ya da sevgisini sorgulamaya başlamakla gelişen süreçten arınarak çıkmak kolay değildir” diyor Murathan Mungan. Hayat sorgulamayla mı geçer? Mungan’ın anıları beni de geçmişime götürüyor. Neler yaşadım, nasıl biriydim nasıl birine dönüştüm, kader ne yolunu seçmek ne? Sonsuz bir sorular dizini… Peki yanıtlardan memnun muyum? diyorum kendime ve şu tümceler dökülüyor dudaklarımdan : “Dönüştüğüm insandan memnunum, keşkelerim olsa bile. Yine duygusal ve kırılganım ama çok daha akıllı, çok daha öngörülüyüm. Daha çok güveniyorum kendime başkalarına daha az. Huzurluyum her şeye rağmen.”
Çok geniş bir zaman diliminde kâğıda düşen notlardan oluşturulan anlatı, “Tren”le başlar; upuzun kapkara bir trenle… “Diyarbakır Garı’nda iki süngülü er, bir astsubay eşliğinde, annem, ben ve elleri kelepçeli babam trene bindiriliyor, sonunu bilmediğimiz uzun ve karanlık bir yolculuğa çıkarılıyoruz” der Mungan ve kitaba bu anıyla başlama nedeninin -belki de- kelepçelenmiş bilekleri çözmek olduğunu söyler.
Murathan uyurken babasını alıp hapse götürürler. Küçücük bir çocuğun yaşadıkları, yetişkin bir insanın korkularını açıklar. Hepimizin trajedisi bir zaman çocuk olmamızda yatar… Hayatı boyunca, bir gece önce gördüğü, yaşadığı bir şeyi, ertesi gün yerinde bulamamanın korkusunu taşır Murathan Mungan, zaman zaman çok uzaklardan tren sesi duyar; dünyadan korkar.
“Her şey hem sis içinde, hem canımı yakacak kadar canlılığını koruyor. Geçmişin ne kadarını anlatırsak kurtulabiliriz ondan, bilmiyorum” sözcüklerine benim yanıtım da ‘bilmiyorum’ oluyor. Geçmişi bunca kurcalamak doğru mu? Ama kurcalıyor, sorguluyor Murathan Mungan ve acımasızca en derin yerlere-yaralara dokunuyor. Böyle iyileşiyor belki de; geçmişi kucaklayarak, kabullenerek…
Bir sonraki yolculuğumuzda buluşana kadar, kısa bir yüzleşme öneriyorum hepimize… Hepimizin hayatı bir roman, bir sanat çünkü.