Harmanlama

Tayfun Çağra

Üçlü azınlık hükümeti 15-25 Aralık arası pandemiyle ilgili çeşitli kısıtlamalar getirdi ama UBP, yaptırılmayan, erteletilen kurultayını 20 Aralık günü yapma kararı aldı. Yani getirdiği kısıtlamaların tam ortasında üyelerini bir salona toplayacak, kurultay yapacak. Madem ki tek adaylı olacak kurultay, Ersan Saner şimdiden ilan edilsin, parmak kaldırmak için insanların bir salonda toplanmasına gerek yok, yerel bulaşın arttığı bugünlerde toplumun sağlığını tehlikeye atmadan, gündemi de meşgul etmeden, atananlar için bir de tören yapma gereği duymadan olsun bitsin.

***

Acil Durum Hastanesi haftaya açılacakmış. Ali Pilli öyle dedi, müjde verdi. İyi de; 15 Kasım’da protokolün en tepesi taa Türkiye’den geldiler, uzun uzun gurdelaları ‘açtık’ diye kestiler, hava attılar, şükranları duydular ve gittiler. Biz de sandık ki hastane açıldı gerçekten ve içinde sağlık personeli hizmet vermeye başladı. Halbuki açılmamış çünkü personel yok. Pilli “haftaya açılacak” dedi şimdi… Haftaya içi dolar mı, çalışmaya başlar mı göreceğiz…

***

Meyhaneler kapatıldı, restoranlar açık kaldı. Neden böyle oldu? “Meyhanede temas süresi daha fazladır” dedi Dr. Onbaşı… Tartışılır ancak hepimizin de bildiği gibi restoranlarımız ile meyhanelerimiz arasında bir fark yok gibi… Restoranlarda olduğu gibi eğer daha sıkışıksa meyhanelerde de masa ve sandalye araları açılabilir, müşteri sayısı azaltılabilir. Ama olmazsa bir çelişki var gibi… Bir fark görülmeyen iki yer için ya kapatma kararı alınır ya da her ikisi de açık kalır. Gerçi, meyhaneler de restoran izni altında çalıştıkları için fazla etkilenen olmayacak gibi görülüyor.

***

Değneğin iki tarafı da b….. Kapansan bir türlü, kapanmasan başka türlü… Elbette ki sağlık için kapanmanın en doğru olacağı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. Peki ya geçim! Kapanınca insanlar nasıl para kazanacak, eve nasıl ekmek alacak, nasıl geçinecek? Devlet, devlet olsa rahatça “kapanalım” dersiniz ve devlete sırtınızı dayarsınız… “Nasıl olsa devlet bana bakar” dersiniz… Devlet de size “siz başka şey düşünmeyin, siz sağlığınıza bakın, ben geçim ücretinizi karşılayacağım” der eğer gerçekten bir devlet varsa… Zengin ve sosyal ülkelerde olduğu gibi… Ama olmuyor, esnaf kazanamıyor, turizmci kazanamıyor, gün işleyen gün yiyen işçi kazanamıyor, patron da kazanamıyor. Önceden birikmişi olan onu tüketiyor. Peki olmayan! Değneğin ne tarafını tutacağını bilemiyor.

***

Geçtiğimiz akşam elektrikler ülkenin çoğu yerinde yoktu. Birkaç gündür yoğun yağan yağmur, dolu ve şiddetli rüzgâr nedeniyle karanlıkta kalan çok yer oldu. Bir gün önce El-Sen de greve girdiğini duyurmuştu. Ertesi gece elektriklerin çoğu yerde kesilmesi nedeniyle sosyal medya yoğun çalıştı. Elektrik enerjisinin neden gittiğini, ne zaman geleceğini soranların yanında suçlu olarak sendikayı görenler ve bilinçli olarak arızaların giderilmediğini iddia edenler bile oldu. Oysa ki yağmurun, fırtınanın içinde direklerin ucunda arıza gidermeye çalışan emekçileri şimdiye kadar çok gördük. Elektrik iletim hatlarının eski ve çoğunun yenilemeye gereksinim duyulduğu çoktandır söyleniyor. Dolayısıyla en ufak bir doğa olayında bile elektriklerin gitmesi hiçten bile değil. Karanlıkta kalmanın suçunu hemen sendikaya ve çalışanlara atmak ne kadar doğru ki!