Halk Sanatları Derneği’nin (HASDER), düzenlediği 35’inci Halkbilimi Sempozyumu, Lefkoşa Türk Belediyesi’nin (LTB) Merkez Lefkoşa Konferans Salonunda yapıldı.
HASDER Başkanı Kani Kanol tarafından yapılan açıklamaya göre, Engin Anıl’ın yönettiği sempozyumda, araştırmacıların bildirileri büyük ilgi gördü ve izleyenlerin sordukları sorularla da tartışıldı. Sempozyum sonunda araştırmacılara HASDER adına katılımcı araştırmacılara plaketlerini Kani Kanol ve Ali Nebih takdim etti.
HASDER Başkanı Kani Kanol, sempozyumda yaptığı açılış konuşmasında, 1982 yılında başlatıp, bugün 35'incisini düzenledikleri sempozyumda “toplum olarak biz kimiz, neyiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz” sorularını sorgulamaya devam ettiklerini belirterek, “HASDER olarak tutarlı, ilkeli ve kalıcı çalışmalar yaparak genç kuşaklara iyi bir örnek olmaya gayret ettik" dedi.
Kanol’un açılış konuşmasının ardından “Kıbrıs Türklerinin Kökeni; Yeniden Bir Değerlendirme” konulu bildirisini sunan Ahmet Erdengiz, “Kıbrıs Türklerinin atalarını oluşturan ve 1572-1581 yılları arasında adaya sürülen Türkmenler hakkında elimizde artık yeteri kadar arşiv belgesi vardır” diyerek, Kıbrıs Türklerine, gerekse iki topluma ait ortak veya benzeyen kültürel değerler ele alınırken bunların bir kısmının Anadolu ve hatta bazılarının da Orta Asya kökenli oldukları gerçeğini ve perspektifini göz ardı etmememiz gerekmektedir” dedi.
Araştırmacılardan Aytaç Çağın ise, “Başlangıcından Bugüne Kıbrıs’ta Halk Oyunları, Araştırmalar ve Sonuçları” konulu bildirisinde, Kıbrıs'ta Haziran 1974'e kadar, halk oyunlarının, ‘milli oyunlar’ adı altında genellikle okullarda beden eğitimi öğretmenleri tarafından öğretilen, Anadolu'nun muhtelif yörelerinin oyunları olduğunu” belirterek, araştırmaya ilişkin bazı bilgileri paylaştı.
Cemay Onalt Müezzin de, “Kıbrıs Havaları Derneği Repertuarında Yer Alan, İki Dilli Kıbrıs Türkülerinde Sosyal ve Kültürel Unsurlar” konulu bildirisinde, Selçuk Garanti önderliğinde 2005’te kurulan Kıbrıs Havaları Derneği'nin (KIBHAD), popüler olduğu kadar unutulmaya yüz tutmuş Kıbrıs Türkülerini de ‘Türkçe ve Rumca’ olmak üzere iki dilli icra etmekte olduğunu belirterek, “Kıbrıs halklarının nesilden nesle aktarılan kültürel unsurları ve tarihsel gerçekleriyle sosyal yaşamı müzik aracılığıyla önceki kuşaklara geçmişi hatırlatırken, genç kuşaklara da o günleri tüm canlılığıyla günümüze taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
Burak Gökbulut ve Mustafa Yeniasır, ortak sundukları “KKTC’de Çalışan Müze Görevlilerinin Somut Olmayan Kültürel Miras Unsurlarının Korunup Aktarılmasına İlişkin Bilgi ve Görüşler” konulu bildiride, KKTC’de çalışan müze görevlilerinin somut olmayan kültürel miras unsurlarının korunup aktarılmasına ilişkin bilgi ve görüşlerini tespit etmeyi amaçladıkları bu çalışmalarında “müze çalışanlarının SOKÜM konusunda yeterli ve net bir bilgiye sahip olmadıklarının belirlendiğini” söyledi. Araştırmacılar, “SOKÜM kavramının ve koruma bilincinin Kuzey Kıbrıs’ta yaygınlaştırılabilmesi için öncelikle SOKÜM Sözleşmesine benzer bir belgenin adada hazırlanıp yürürlüğe sokulması ve somut olmayan kültürel mirasların kültür turizmi ve yaratıcı turizmde planlı ve doğru bir şekilde tanıtılıp pazarlanması gerektiği” görüşünü paylaştı.
“Türk ve Rum Masallarındaki Benzerlik ve Farklılıklar” konusunda son bildiriyi sunan Şevket Öznur ise, Kıbrıs Türk ve Rum masallarının birbirlerini etkilediklerinin gözlemlendiğini belirterek, “Bizim ulaşabildiğimiz masal kitaplarında daha çok Rum masallarında Türk etkileri görüldüğü bir gerçektir. ‘Dirimmo’ adlı masal her iki toplum tarafından bilinmektedir ancak masal, adından da anlaşılacağı gibi Rumlardan Türklere geçmiş ve geçtikten sonra adında ve içindeki epizotlarda değişiklikler olmuştur. Yine Türklerden Rumlara geçen masallarda da sözü edilen değişiklikler gözlemlenmiş ancak ilgili masallarda geçen sözcükler masalın Türklere ait olduğunu bizlere göstermiştir” dedi.