Hasene Ilgaz’ın Baf Hakında Yazdıkları

Ulus Irkad: Dayım Zihni İmamzade’nin yakın arkadaşlarından 1948 CHP kadın milletvekili Hasene Ilgaz’ın Türkiyeli bir kafile ile 1949 yılında Kıbrıs’ı ziyaretinde Baf’a gelişini 1949 yılında kendisinin (Hasene Ilgaz'ın) yazdığı Kıb

 

Baf Hakkında Beynimde Kalan Bilgi Kırıntıları -4-

 Ulus Irkad

ulusirkad@hotmail.com

 

 

Dayım Zihni İmamzade’nin yakın arkadaşlarından 1948 CHP kadın milletvekili Hasene Ilgaz’ın  Türkiyeli bir kafile ile 1949 yılında Kıbrıs’ı ziyaretinde Baf’a gelişini 1949 yılında kendisinin (Hasene Ilgaz'ın) yazdığı Kıbrıs Notları adlı kitabından naklediyorum bugün de sizlere:   

Baf kazası Kıbrıs’ın batısını kaplar. Baf’a Lefkoşa’dan iki yolla gidilir. Biri Limasol tarikidir ki bu, güney yoludur. Ve 100 mildir. Diğeri Poli üzerinden giden 96 millik kuzey yoludur. Biz birinden gidip diğerinden döndüğümüz için her iki yolu da görmüş olduk. Kazanın nüfusu 40777’si Rum, 13727’si Türk olarak 54504’tür. Merkez kazanın nüfusu 5726’dır. Bunun iki bin yüz kırk altısı Türk’tür.

Baf, önemli bir yer olarak tanınmakta ve söylenmektedir. Mitolojiye göre Afrodit’in deniz köpükleri arasından doğarak bir deniz hayvanı kabuğu içinde Kıbrıs’a çıktığı yer buradadır. Sahilden geçerken bu kayayı ve sahili bize gösterdiler ve bu hikayeyi anlattılar.

Ayrıca Kukla’daki Bizans zamanından kalan Afrodit mabedi ile Dip Baf’ta bulunan Türklerden kalma kaleleri ve kasaba dahilinde gene Bizanslılar tarafından kalma, fakat Türkler tarafından tamir edilen eski mimariye ait hamamı göreceğimizi söylediler.

Baf’a geldiğimiz zaman, halkı, bizi bekler vaziyette bulduk. Alkışlarla selamlandık. Var olsun, sağ olsun Türkler, sesleri arasında otomobillerden, otobüslerden indik. Renkli gazoz içtikten ve biraz istirahattan sonra tören başladı. Esasen biraz gecikmiş olduğumuzdan hava da serinlemişti. Bundan hepimiz memnunduk. Evvela Baf münevverlerinden Doktor Ahmet İhsan Coşar ve arkadaşları (Dr İhsan Ali olmalı, U.I.) bir konuşma yaptılar. Konuşmaları pek heyecanlı ve kamilen milli heyecanı aşılamakta idi. Halk bu hitabeleri göz yaşlariyle dinledi. Arkadan bu konuşmalara cevaplar verdik. O gün Baf bir milli bayram günü yaşıyor, herkes heyecandan taşıyor ve kendinden bir güne bir şeyler katmak istiyordu.

Bu samimi toplantı birkaç saat sürdü. Söyliyenler de, dinliyenler de memnundu. Artık merasime son verilmişti ki bir ses yükseldi:

Burada gurup çok güzeldir. Hemen geliniz ve bu manzarayı kaçırmayınız. Hemen kulübün bahçesine ilerledik. Bu muhteşem gurubu onun denize vuran eşsiz kızıllığını doya doya seyrettik. Biraz sonra Türk Cemiyetleri Birliği’nin hazırladığı ziyafet için Büyük Otel’in salonunda toplandık. Samimi bir yemekten sonra Doktor İhsan Coşar istirahat etmemiz için bizi evine götürdü. On günden fazladır ki aile hayatından uzak okulun yatakhanesinde bir öğrenci hayatı yaşıyorduk.

Doktorun ve eşinin ince ev sahiplikleri ile o gece kendilerinin misafiri olduk. Sabahleyin balkonda kahvaltımızı eder ve Kıbrıs’ın en meşhur süt kokan hellimini ağız tadıyle yerken çocuklardan, ailelerden, okuldan, vatanseverlikten, Baf’ın meşhur ormanlarından, suyundan, ihracatından uzun uzun konuştuk, dertleştik. Konuşmamız daha uzun sürecekti, fakat müze ve kütüphaneyi gezdirmek için gelen arkadaşlara katılmak mecburiyetinde kaldık. Ev sahipleriyle vedalaştık. Teşekkür ederek evden ayrıldık.

Mahmut Lütfi Hakeri’nin Bir Ricası

Baf’ta milli günlerden birini yaşadığımızı anlamıştık. Etrafımızı saran münevver Türk kardeşlerimizin konuşması hepimizi fevkalade heyecanlandırmış, milli heyecanlarımızı tekrar tekrar kamçılamıştı. Burada münevver arkadaşların işaret ettikleri bazı şeylere cevap vermek üzere kürsüde yer almış, bir konuşma yapmıştım.

Konuşmanın sonunda orada bulunan yüzlerce Kıbrıslının arasından bir zat ilerleyerek (Ankara’da Maliye hukuk müşaviri Mahmut Lütfi Hakeri) bu konuşmamdan duyduğu sevinç ve ihtisaslarını kısaca açıklayarak teşekkür etmiş, orada bulunan eşinin Kıbrıs Türkleri adına gözlerimden öpmesine müsaade etmemi rica etmişti. Bu içli konuşma bütün dinliyenleri ve beni çok müteessir etmişti. Kendisini hemen oracıkta tanıdığımız Kıbrıs’ın bu nazik, kibar ve zeki gelini ile kucaklaştık. Onun sarı gözlerinde parlıyan ışıkta Kıbrıs kadınlığını ve evlatlarını görerek iftihar duyduk. Teşekkür ettik.

Aynı gece Büyük Otel’de verilen ziyafette bulunan Bayan Hakeri, bize yemekte alaturka ve alafranga parçalar okuyarak çok güzel dakikalar yaşattılar. Ankara Musiki Muallim mektebi mezunlarından olduğunu sonradan öğrendiğimiz Hakeri hakikaten ahenkli billur sesiyle bize güzel müzik dakikaları yaşattığından kendilerine tekrar tekrar teşekkür ettik.

Son olarak söyledikleri Ankara, Ankara, güzel Ankara marşı uzak kaldığımız Ankara’yı bize tekrar yaşattı.

Bu aydın aileyi daima hatırlamakta ve o günü hala yaşamakta ve yaşatmaktayız.

 

Kıbrıs’ın En Güzel Suyu

         Baf’ta Kıbrıs’ın en güzel suyunu içtik. Hararetten yandıkça hep İstanbul’un Karakulak, Çırçır, Hünkar, Taşdelen, Çamlıca, Kanlıkavak, Kocataş, Alemdağı ve Kayışdağı sularını aradık, durduk. Çünkü Kıbrıs’ın suları bizi asla tatmin etmedi. Bu sular bize ağır ve  kireçli geldi. Baf’ta bu güzel suyu bulunca kana kana içtik. Baf’ın kuzeyinde çıkan Fontana Amarosa denilen bu sudan içenler mitolojiye göre daima aşık olurmuş. Çünkü Afrodit’in bu sudan içtiği rivayet edilmektedir. Bu, aramızda bir alay mevzuu oldu. Bardaklar boşaldıkça soruların sayısı çoğaldı.

-İçinizde aşık olan var mı?

Hep beraber cevap veriyorduk.

-Evet var. Biz hepimiz Kıbrıs’a aşık olduk.

 

Baf’a Ait Bilgiler

Baf’ın tarihini herkes bilmektedir. Çocuklar, ihtiyarlar, münevverler. Kısaca anlatıyorlar. İsa doğmadan evvel 58, İsa doğduktan sonra 395’te Baf başkent olmuştur. Baf’ta Sergiyu Pavlos isminde bir Prokonsül vardı. Kıbrıs’a Hıristiyanlığı yaymak için buraya Sent Pol gelmişti. İsa’dan biraz sonra Sent Pol, Salamis’e çıkmış ve oradan Baf’a geçmişti. Fakat kendisini yakaladılar. Bir mabedin önündeki sütuna bağlıyarak 39 tane kırbaç vurdular. Fakat sonra Sent Pol’ün çalışarak Pavlos’u Hıristiyan yaptığı ve ilk defa dünya üzerinde bir idarecinin Hıristiyan olduğu anlatılmaktadır.

 

 Baf Müze ve Kütüphanesi’ni Dolaşma

Baf Müzesi, basit… 15, 20 tane yer altında çıkmış çömlek ile birkaç heykel ve üzerlerindeki yazıları kısmen aşınmış birkaç sütun. Bu çömlekler devletlerin karşılıklı birbirlerine hediye olarak verdikleri ve kulplarının yanındaki düz yerlere gönderen ile gidenin adreslerinin yazıldığı toprak eserler… Heykellerden biri Afrodit’e aitti. Şüphesiz kaç yüzüncü kopya olabileceğini siz de düşünebilirsiniz. Heykelin önünde durduk ve onu zevkle seyrettik. Her birimiz başka başka şeyler düşünüyorduk. Kimimiz bir aşk mabudunu, kimimiz heykeldeki sanat eserini, bir kısmımız da buraya bu heykeli koyarak Baf’a ilk ayak basan Afrodit’e gösterilen saygıyı.

 

 

Afrodit Mabedi

Kukla köyü… Meşhur Afrodit mabedi buradadır. Bugün mabedin yerinde yıkılmış duvarlar, kırık sütunlar göze çarpmaktadır. Adım adım gezdiğimiz bu yerde hep Afrodit’i yaşıyor ve onun efsanelerini tekrar tekrar hatırlıyorduk.

 

Afrodit Efsanesi

Yunan efsanesine göre, Afrodit aşk ve güzellik ilahesidir. Yunan şairlerinin anlattığına göre ilahlardan biri oğlu ile kavga etmiş, akan kandan deniz, göl kırmızı renge boyanmış, işte burada denizin köpükleri arasından yerde ve gökte güzellikte mili bulunmayan Afrodit yükselmiştir. Tesadüfen orada deniz üzerinde büyük bir istiridye yüzüyormuş. Güzel ilahe hafifçe istiridyenin üzerine binmiş, bacaklarından sızan su damlaları kabuğun üzerinde inciler vücuda getirmiş, garp rüzgarlarının müşfik ilahı hafifçe eserek istiridye kabuğunu Kıbrıs’a doğru sürüklemiş. Afrodit kuru toprağa ayak basar basmaz her tarafta bahar ve çimen belirmiş, hava bayıltıcı kokularla dolmuş, aşk ilahesini tesid için ada baştanbaşa yeşilliklere ve çimenlere bürünmüş, üç sevimli kız aşk ilahesini alarak başına altından bir taç, koynuna bir gerdanlık, parmaklarına yüzükler takmışlar. Sonra onu diğer ilahların bulunduğu Olimpos Dağı’nın tepesine götürmüşler.

 

Devam edecek…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri