Didem MENTEŞ
Dünyadaki en zor meslekler arasında yer alır itfaiyecilik… İnsanların canını, malını kurtarmak için saniyelerle yarışır itfaiyeciler… Doğanın zarar görmemesi için ter dökerler, zorda kalan hayvanlara el uzatırlar… Alevlere müdahale etmek için canlarını ortaya koyarlar… Hata yapma şansları ‘sıfır’dır… Duygusallığı kaldırmaz, bilgili ve cesaretli olmak zorundadırlar…
İtfaiyeciliğin zorluğunu gözlemledik…
‘İşin ZORU’ bu kez büyük bir sorumluluk isteyen, insanlara yardım eli uzatan, doğanın kül olmaması için emek harcayan itfaiyecileri kaleme aldı. Siren sesiyle yola çıktıkları anda işlerinin zorluğu başlayan itfaiyecilerimiz ile Lefkoşa Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren İtfaiye Şube Amirliği’nde buluştuk. İtfaiye Çavuşu Fırat Arkıner ve itfaiye memuru Mustafa Kaide ile röportajımızı gerçekleştirirken, itfaiye gelen ihbar üzerine hemen Göçmenköy’de bir binanın üzerinde mahsur kalan kediyi kurtarmaya gittik. Ardından da bir yangına nasıl müdahale edildiğini, neler yapıldığını yerinde inceledik ve söyleşimizi tamamladık.
“İtfaiyecilik= Yardımseverlik”
İtfaiyeciliğin her şeyden önce “yardımseverlik” olduğunu tek cümle ile özetliyor itfaiyecilerimiz, bilinçli ve cesur olmanın bu mesleğin olmazsa olmazı olduğuna dikkat çekiyorlar. Bir olay esnasında profesyonelce işlerini yapmanın önemine işaret ederek, hata yapma lüksü bulunmadığının altını çiziyorlar. Facia anlarında karşılaştıkları manzaralar karşısında ruhsal olarak zorluk yaşasalar da işlerini başarıyla tamamlamak zorunda olduklarını vurguluyorlar.
“Acele ediyoruz çünkü saniyelerin önemi büyük”
Zor olan şeylerden birinin de itfaiye aracının yolda ilerlerken, bazı insanların duyarsız oluşundan yakınıyorlar. Siren sesine kulak kabartarak, yol vermeyen insanlardan “her saniyenin öneminin büyük” olduğunu dile getiriyorlar. İtfaiyecilerin yolda acele etme sebebinin ortada kurtarılacak bir can varsa, onun kurtarılmasına yönelik olduğunu, eğer bir yangınsa varsa vatandaşın zararının minimum olması için koşturduklarını belirtiyorlar.
--------------------------
“Kazada üzerine kum dökülen o çocuk hâlâ gözümün önündedir”
İlk sözü alan 21 yıllık itfaiyeci Fırat Arkıner, bu mesleği sevdiği için tercih ettiğini vurguluyor. İtfaiyeciliğin hem fiziksel, hem de psikolojik açıdan çok zor bir iş olduğunu anlatıyor. Psikolojik olarak etkilendiklerini, kendi kendilerini motive etmeyi öğrendiklerini dile getiriyor.
“21 yılda çok şey gördüm, çok şey yaşadım… Ölümlü kazasını da gördüm, yangında ölenleri de… Büyük orman yangınlarını da gördüm, evleri yanarken ağlayan insanları da… Sel baskınlarını da gördüm, intihar edenleri de… Bu nedenle yaşanılan bazı acı olaylarda tabi ki bizlerde etkileniyoruz ancak bunu işime yansıtmıyoruz.
Hiç unutuyorum 2005 ya da 2006 yılında Girne Dağyolu’nda 7 kişinin trafik kazasına ölen insanlardan çok etkilenmiştim. Olay yerine gittiğimizde taksi iki kamyonun arasında kalmış ve ezilmişti. Lefkoşa ve Girne itfaiye ekipleri olay yerine beraber gitmiştik. İki kurtarma aracı da vardı ve bizim aparatlarımızın da yetmediği feci bir kazaydı. Orada ölen o 7 insanı gördüğümde çok etkilenmiştim. Hatta 9- 10 yaşlarında bir çocuk vardı, en öndeydi... Kaza nedeniyle üzerine kum dökülmüştü. O çocuk hala daha gözümün önündedir. Bir de Girne’de 2 yıl önce Apart Otel’in bir odasında karı koca bir çiftin yangından dolayı boğularak öldüğünü hatırlıyorum. Girne’de bir çocuğun yanarak öldüğünü de… Bu olaylardan çok etkileniyoruz. İçimizde bir şeyler kalsa da ertesi gün işe geldiğimizde kaldığımız yerden devam ediyoruz. İşimizi ise asla evimize götürmüyoruz. Kendimizi motive edip görev başına geçiyoruz.”
--------------------------
“Olay yerinde hata yapma şansımız sıfırdır…”
Ve söze giriyor Mustafa Kaide isimli 10 yıllık itfaiyeci, “ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın biz işimizi yapmak zorundayız” diyor. İş anında duygulanabileceklerini ancak işlerini başarıyla yapmak zorunda olduklarını vurguluyor, hata yapma lüksleri olmadığına dikkat çekiyor…
“Her insan duyguları vardır. Herkes üzülebilir ama bizim olay yerinde hata yapma şansımız sıfırdır! Biz hata yapmışsak eğer başarısız olmuşsak eğer, bilmeliyiz ki orada bir can gitmiştir… Ekip olarak hata yapma şansımız yoktur! Ekip işi olduğu için komple herkes başarılı olmak zorundadır. Duyguları bir şekilde saklayıp, orada işimizi profesyonelce yapmaya çalışıyoruz. Etkileniyor muyuz? Evet, etkileniyoruz…”
Mesleklerinin en zor yönlerinden birinin de feci olaylara tanık olmaları olduğunu anlatıyor Mustafa Kaide. “Birkaç sene önce Ortaköy’de M.H. isimli bir kadın kaza yapmıştı ve 4 öğrenci hayatını kaybetmişti. Ben 2- 2.5 yıllık itfaiyeciydim ve ilk gördüğüm ciddi kazaydı. Olay yerine gittiğimizde durum gerçekten çok kötüydü. Biz onları sıkıştıkları yerden kurtarmaya çalışırken, telefonları ceplerinde gürül gürül çalıyordu. Bu durum beni çok etkilemişti. Yeni olduğum içinde o dönem yabancısıydım. Ama hiçbir şeyi bırakmayarak dört bir elden çalışmaya devam ettik. Yapabildiğimizin en iyisini yaptık ve sevkiyatlarını tamamladık. Ama üzerinden kaç sene geçmesine rağmen aklımdan çıkmayan olaylardan biridir”
--------------------------
“İnsanlar bizden yardım beklerken bizim yardıma muhtaç olma lüksümüz yok”
İşin zorluğu açısından itfaiyeciliğin dünya genelinde üçüncü en zor işlerden olduğunu söylüyor Mustafa Kaide. ..
Birincisinin askerlik olduğunu, ikincisinin madencilik ve üçüncüsünün itfaiyecilik olduğunu anlatıyor. “İtfaiyecilik hem psikolojik hem fiziksel olduğu kadar hem de hata yapma lüksü bulunmuyor. İnsanlar bizden yardım beklerken bizim yardıma muhtaç olma lüksümüz yok”
Bunun üzerine Fırat Arkıner, bir olaya gittikleri zaman ne gibi durumla karşılaşacaklarını bilmediklerini anlatıyor. “Bir ev ya da fabrika yangınına gittiğimizde içinde tüp mü, kimyasal mı var bilmiyoruz. Hatırlıyorum Girne’de bir ev yangıma gittim, evin içinde 7- 8 taneden fazla tüp gaz vardı. Oraya bilmeden gittik. Eğer insanlar bize tam bilgi verirse, ona göre teçhizatlarımızı hazırlayabiliriz”
Ardından Mustafa Kaide ise 2016 Aralık ayında meydana gelen Devlet Laboratuvarı yangını hatırlatıyor. Kimyasallarla mücadele ettiklerini, büyük bir riskle karşı karşıya kaldıklarını aktarıyor. “İtfaiyecilik mesleğinin riskleri de çok yüksektir. Kimyasallar içinde arkadaşlarımız çok büyük efor sarf etti. Oraya donanımlı gidildi. Oksijen tüplerimiz, eldivenlerimiz, botlarımızla tam donanımlı olarak gittik. Kimyasal olduğu için bir takım sonuçları olabilir bilmiyorum ama bizler gerekli sağlık kontrollerinden geçirildik. Sağ olsun Müdürlerimiz bizi daha sonra sağlık testine tabi tuttular.
--------------------------
“İtfaiyecilik yardımseverliktir…”
Fırat Arkıner, “itfaiyecilik, zor da kalan insanlara yardım eden görevlilerdir” derken, Mustafa Kaide ise “itfaiyecilik yardımseverliktir” diyor. Kaide, “Biz hiçbir zaman insanların olumsuz davranışlarıyla karşılaşmayız. Her zaman aldığımız şey hayırdualarıdır. Sadece insanlara değil hayvanlara da yardım ediyoruz” diye ekliyor.
Kaide ve Arkıner, bir itfaiyecinin işini tam anlamıyla yapması için bilgili ve cesur olmalısı, fiziki olarak hazır olması ve araç gereçleriyle tam donanımlı olması gerektiğinin altını çiziyor. “Sonuçta işimiz ağır bir iştir. Belki de olay olursa güç isteyen bir iştir. Yüksekten ağır bir insanı indirmek zorunda kalabiliriz. Zaten programlarımızı da baktığımızda gün içerisinde araçlarımızın rutin bakımından, eğitimimize sporumuza kadar her şey var” diyorlar.
--------------------------
“Eğitimler de veriyoruz”
Güne nasıl başladıklarını ve neler yaptıklarını anlatıyor Kaide ve Arkıner:
“Sabah 8:00 itibariyle vardiya teslimi olur. 24 saatlik turumuza başlamadan önce bir içtima olur. Amirlerimiz orada söylenmesi gereken şeyleri söyler, yeni gelen ekibe başarılar diler ve görevden ayrılırlar. Bizim için gün o saat başlar. Araçlarımızın kontrolüyle başlarız. Eksik veya bir sorunu olup olmadığını kontrol ederiz. Bir ihbar geldiği zaman ziller çalar ve herkes kontrol odasına girer. Çavuş orada görevlendirme yapar. Tüm tesisatlarımız hazırdı ve en çabuk sürede şubeden çıkılır. Olayın büyüklüğüne göre araç çıkarılır. Bize insanlar bazen net bilgi vermediği için biz her ihtimali göze alarak araçlarımızı çıkartıyoruz. Örneğin bir kazada sıkışan biri varsa ona göre kurtarma aracımızı da çıkarıyoruz. İtfaiyeciler ayrıca yeni açılan oteller, fabrikalar ve yüksek binaların yangına karşı donanımlı olup olmadığına bakarız. Duman detektörü, koridordaki yangın dolabını, bu dolaptan çıkan yangın hortumunun yeterli olup olmadığı, yangın merdivenlerini kontrol ediyoruz. Arsa parsellerinde yangın musluklarının montajı, merkezi ısıtma için takılan tüpleri kontrol ederiz. Okullarda çocuklara ve bazı kritik tesislere yangın eğitimleri veririz. Yoldaki çocuklara sorduğunuzda itfaiyenin numarası kaçtır, buna cevap verebilecek durumdadır”
--------------------------
“İnsanlardan yol hakkı rica ediyoruz, bizim için her saniye önemli”
İtfaiyeciler için insanların yolda öncelik hakkı tanımamasının ise büyük sıkıntı yarattığına dikkat çeken Arkıner ve Kaide, duyarsız vatandaşlarla karşılaştıklarını dile getiriyor. Mesleki zorluğun yolda yangına giderken başladığının altını çiziyorlar. Her iki itfaiyeci, şunları aktarıyor: “Bilerek ya da bilmeyerek yol vermeyenler var. Yazda kliması açık, camı kapalı ya da müzik açık gidenler siren sesini duymuyor. Bazen trafikte zorlanıyoruz. İnsanlardan daha duyarlı olmasını rica ediyoruz. Çünkü bizim kullandığımız araçlar 18- 20 ton ağırlığında araçlardır. Bunların yollardaki manevra kabiliyetleri diğer araçlara göre daha düşüktür. Araç uzun, geniş ve ağır olduğu için bizlere öncelik hakkı tanımaları çok önemlidir. Bugün yangın hususunda 40- 45 saniyede çok büyük şeyler olabilir. Bir odanın komple tutuşma süresi 35- 40 saniye arasındadır. Saniyelerle yarış içerisindeyiz. Biz her olaya aynı titizlikle, aynı süratle gidiyoruz. Olay büyüktür küçüktür diye ayırmıyoruz. Bizim için her saniyenin önemi büyüktür bu yüzden yolda öncelik hakkı tanınmasını rica ediyoruz. Bizim mesleğimizin zorluğu yolda yangına giderken başlar…”