Hatice Teralı İncirli… Hem Kıbrıs’ın şartlarından, hem ailesindeki şartlardan dolayı zor geçen bir çocukluk ve eğitim hayatı… Belki de ondan dolayı Hatice hocanımda gelişen bir dik duruş, karşı çıkış halleri… Okul hayatında, öğretmenlik yıllarında belki başını belaya sokmuş ama bu ‘dik başlı’ durumdan hiç pişman olmamış biri…
Duruşunda, oturuşunda anlattığı dik başlı kişiliğin aksine eski dönemlerin elit öğretmen veya memurluğun getirdiği bir mağrurluk var. O mağrurluğun yanında bir de güzel ağırlama isteği… Kendi elleriyle hazırladığı, sıcak sıcak börekler, pilavunalar….
Evet hocanım, önce Hatice Teralı İncirli kimdir, nerde doğmuştur, oradan bir başlayalım…
39 yılının Ekim ayında Tera’da doğdum. 5 kardeştik, birimiz öldü, 4 kardeş kaldık. 5. sınıfa kadar köy okulunda okudum, 6. sınıfı ailece Lefkoşa’ya taşınınca orada okudum. Geldiğimiz sene oturduğumuz ev kerpiçten bir evdi. Hala hatırlarım; Hisara yakın bir ev. Alt katta tek başına bir hanım otururdu, biz üst katta otururduk. Ben 6. sınıfı Selimiye’de okudum. Sınıfta kendimi çok yabancı hissederdim. Köyden çıkıp geldim, burada çok daha farklı bir hayat. Hiç unutmam her gün sabahleyin Kadriye Hanım – Müdüre hanım, ben böyle mahcup mahcup sırada dururken, gelip saçımı okşar, bir şeyler konuşur: ‘Sen çok güzel, okumaya meraklısın, hiç üzülme, sınıfta bilmediğin olursa, bana bile gelip sor istediğini’ hatırlarım…
Anladığım kadarı ile sizin öğretmenlik yıllarınızda hocanızın da bir etkisi oldu, örnek mi aldınız o öğretmeninizi.
Hayır, hoşuma giderdi bana öyle konuşması; ama o değil. Benim örnek aldığım biri, öğretmen olarak yoktur. Fakat çok yardımını gördüm. Ortaokula geçince evimiz yıkıldı bizim, sokakta kaldık ve Tera’ya dönmek zorunda kaldık. O zaman kız kardeşimi kaybetti annem. Bir iki ay hastanede yattı. Orta okula başladıydım ben burada, annem yok, babam işçi bir adam; çok da umursamaz. Kalsın evde dedi. Okumak istemez. Benim en büyük üzüntüm arkadaşlarım okuyacak ben okuyamaycam. Küçük kardeşim bir buçuk yaşındaydı ben baktım ona. Kız Lisesinde bilhassa yurt öğretmenleri, koğuştaki öğretmenler, bir tanesi deyzemin komşusu idi. Peyker Teyfik; son zamanlara kadar yaşadı: Teyzem dedi ki ona, bu kız çok ağlar okuyamaycak diye. Alsın çocuğu gelsin otursun dersi dinlesin dedi. İnanır mısınız?
YATILI DÖNEM
Ondan sonra, ortaokul, lise…
Hepsini Lefkoşa’da, koğuşta okudum. Köye döndü annem, babam ve 2 kardeşim. Büyük kardeşim İngiliz okulunda, o da ben de koğuşta kaldık.
Anneniz babanız köye döndü, siz Lefkoşa’da yatılı olarak kaldınız. Ortaokul Lise öyle bitti, ondan sonra?
Öğretmen Kolejine girdik, sınava. 59 – 60’ta öğretmen olduk. Koleje girdiğimizde yine yurt yoktu. 3 arkadaş bir odada kalırdık. Bazen aç, bazen tok. Galiba 10 lira ayda alırdık. Kardeşim o sene öğretmen oldu. O çok yardımcı oldu; zaten başka verecek olan biri yoktu. Zorluklarla koleji bitirdik.
OLAYLAR İÇİNDE EĞİTİM
Peki kolejden sonra, nerelere gittiniz, nerelerde kaç yıl öğretmenlik yaptınız?
Pelatusa’ya gittik, orda bir iki ay kaldık. Kardeşimi orda ortaokula verdiler, beni de Hirsofu’ya. Birkaç ay çalışıp sonra kasabaya gittim. İlk yıl öğretmenliğim biraz orda biraz burda. Birkaç ay sonra kasabaya gittim. Baf kasabasına. Kasabada tabii büyük okul, her öğretmenin bir sınıfı vardı. Çok mutluydum. Kardeşim lisede, ben ilkokulda. 2 yıl sonra, kasabada iken, ana okul açıldı ilk defa ve teklif ettiler daireden anaokuluna geçeyim. Çok hoşuma gitti, severdim çünkü küçük çocukları. 63’te anaokulundaydım. Lefkoşa’da oturan Müdüre hanım; Hanife hanım. Anne evlat gibiydik. Aman dedi olaylar çıktı al kardeşini ve hemen gel Lefkoşa’ya bakalım ne olacak. Biz de hakikaten çok korkardık. Küçük kardeşim de orta 2. O akılla çıkıp geldik Lefkoşa’ya, bir daha dönemedim olaylar çıktığında. Evde her şeyimiz kaldı, biz burada kaldık. Kasabada iken nişanlıydım. Nişanlım Yeşilırmak’ta, Limnidi’de. Ben oraya gidemezdim. Hep Lefkoşa’da köye giden eskortlar, Lefkoşa’ya gelenlerle haberleşirdik. Bir sene kaldık Efruz Beylerde, bir sene Halide hanımda. Ondan sonra yollar açılıyordu. Gidilip gelinirdi. Eğitim Bakanlığına dedim ki beni köyüme yollayın öğretmen olayım. 3 sene çalıştım Kumsal Evlerde. Hem başkasının evinde kalamam, nişanlıydım. Köye gidip köyde düğün yaptık evlendik.
Hangi köy, Yeşilırmak mı Tera mı…
Yeşilırmak… Tera’ya gitmedim hiç hâlâ gitmedim. Limnidi’de de!.. bak yine siyaseti koymazsak olmaz…
KOMUTANLA HATIRALAR…
Hade biraz siyaset de koyabilirsiniz…
Eğitim Bakanlığı’nda her yerde torpil ama hiç umursamadım. Köyde komutan vardı oyudu idare eden…
Atamaları da mı?
Kaçırtmaları köyden… Atamaları Eğitim Bakanlığı yapardı. Örnek bir öğretmendim, öğünmek gibi olmasa, çalışkan bir öğretmendim ve çocukları çok severdim. Memnundu Eğitim Bakanlığı da, ben de. Rica etti Halide hanım da. Ne kadar kalacak bu kız… Kardeşim de lisede kaldı. Ama komutan büyük çocuklara orada, ortaokul lise çağındaki çocuklara okul açtı, orda okusunlar köyden kaçmasınlar diye. Başka öğretmenler de vardı ilkokulda, birine der sen gidip matematik, sen fizik dersi verecen. İlk zamanlar ben de, bir çocuğum kaldı köyde. Kayınvalide görümceler, çocuğa bakan çok ama okulda öğretmen var ama yer yok. Sen de dedi, nakış-dikiş, müzik verecen... Her hafta sonu sergi açardık köyde. Çok mutluyduk. Ama sonra ortaokula git, liseye git deyince dedim ki; komutanım ben bunu yapamam. İlkokul çocuklarına göre bir öğretmenim. Yaparsın dedi. Diğer arkadaşların yapıyor. Dedim ki yapamaz onlar da ama yaparım diyorlar. Ama ben yapamazsam yapmam. Çocuklar dalga geçsinler benle yapamazsam. Biraz komutanla ters düştük. Yapmazsan bu köyde de kalamazsın hocanım dedi. Kalamazsam, giderim dedim. Eğitim Bakanlığına gidip bu durumu söyleyeceğim dedim. İkide birde eğitim varmış, yürüyüş varmış… köyde yapılacak bir şey değildi bunlar. Topuklu ayakkabılarla ikide bir yürüyüşe çağırırdı.
YOKLUK VE SAVAŞ
Hangi yıllardı?
1966 yılı. Ben gideceğim Eğitim Bakanlığına dedim ve başka yere tayinimi isteycem. Gidebildiğimiz yere kadar, Elye, Gaziveran. Benden izin alıp çıkabilin köyden derdi. Ben izin alırım dedim, yazılı izin aldım. Lefkoşa’ya gideceğim hakikaten başka bir okul istemek için. Hocanım ben istersem eşinizi de istediğim yere nöbete koyarım dedi. Koyabilirsin dedim. Köye müfettiş geldi. Beni şikayet etti komutan, çok iyi bir hanım ama çok inatmışım, dinlemezmişim.
(Sohbetin bu bölümünde ayrıntılı olarak Eğitim Bakanlığı-Komutan-karşılıklı şikayetler anlatıldı.) Elye’ye gittik ev yok, dediler ki Gaziveran’a verelim yarı gün diğer öğretmen, yarı gün de ben. 1 yıl kaldık Gaziveren’de, öğlene kadar diğer öğretmen öğlen sonu ben. Çok öğrenci de vardı orada. Etraftan gelenler de vardı. Yeni okul açılmıştı anaokulu Lefke’de. Oraya gittim ve 4 yıl da kaldık. Çok memnundum. (Burada yine bazı ayrıntılı hatıralar…) Neyse Lefke’den sonra 4. senemde Gaziveran’a tayinimiz çıktı. Çok beğendik, çok sevindik. Köylüyü de çok sevmiştik çünkü 1 yıl çalışmıştık önceden. Hemen hemen tüm köylüyü tanırdık. Geldik Gaziveren’e 1974, olaylar çıktı. Kapandık kaldık evimizde. Eşim esir düştü. Kardeşim de bendeydi o da esir oldu. Ben 2 küçük çocukla tek başıma. Köylü getirirdi bize yeyecek. Elimde çok bir param kalmadı. Bakkaldan bir şey alacam bakkal bizden para almazdı. Birbirine çok destek herkes. Çok zor günler geçirdik. Evimizin kapılarını söktüler Rumlar bomba ile… Arabamızın önüne bomba düştü. Yürüyecek durumda değildik. 1 ay başkasının evinde yattık kalktık. 3-4 ay böyle geçti. Ta ki esirler çıkıp gelsin de evimizi düzene koyalım…
ÇOCUKLUKTA YAŞANANLAR ÖĞRETMENLİĞİN TEMELİNİ OLUŞTURDU
Hocanım nasıl bir öğretmendiniz, nasıl bir öğretmen olmayı seçtiniz, nasıl öğretmenlik yaptınız?
Okulda iken çok şanslı idim. Koğuşta çok iyi arkadaşlarım, aileleri ve öğretmenlerim. Çok destek olurlardı. Hiç unutmadığım; KEO koğuşta kalan öğrencilerden en yüksek puan alana 1 yıllık yemek parasını ödeyecekti. Gündüz müfettişti. Arda Gündüz’ün dedesi. Onun kızı benden bir sınıf küçük ve en yüksek not onundu. Ona veriliyordu. Geldi Müfettiş Zeki Gündüz. Koğuş Müdüresi Nafiye hanım dedi ki keşke en ihtiyaçlı olana verilseydi. Dedi ki Zeki Bey, var mı öyle birisi. Var dedi; Hatice Teralı. Neçin dedi, annesi ve babası yok mu. Nafiye hanım hayır dedi anne yok, baba var ama getirdiği paradan, bir kuruş almaz dedi. Bende durur parası icap ettiğinde alacak diye ama bir kuruş almaz. Ona verelim, böyle insanlar yani.
Hafta sonları aileleri çocuklarını arayıp çıkarırlar Pazar günü; beni de beraber yani ben çok severdim arkadaşlarımı onlar da beni. Ben doğum günü neydi bilmezdim. Yoktu o zaman öyle bir kutlamamız ve İsmet hanım, hala sağdır. İsmet Sami diye bir öğretmenimiz vardı; bana kilitli anahtarlı bir hatıra defteri aldı, yatağımda yastığımın altına koydu. Ben onu bulduğumda bütün koğuşu ayağa kaldırdım. İlk kez doğum günü hediyesi almıştım çünkü.
Son sınıfta okul Türkiye’ye gidiyordu. Son sınıflar gidecekti. Ben yazılmadım çünkü kardeşime ne kadar yük olayım ama o bir şekilde beni bir tatil gününde görmeye geldi. Dediler ki Hatice gitmiyor, neden gitmiyor dedi. 2-3 kişiyi okul götürecek. Yok gitmem dedim. Çünkü paltom yok, bir şeyim yok. Müzik öğretmenim beni Rum tarafına götürdü bana pardesü aldı. Aşağılık duymadım hiçbir zaman çünkü severek yaptılar. Ne de söylediler. Dedim ki ben de bir öğretmen olayım, zaten insanları severim ama bilhassa öyle ihtiyacı olanlara yardımcı olacağım. Şimdi burada Türkiyeli aileler oturur, bakkal dedi ki bana çocuklar seni görünce koşarlar dükkana, çok hoşuma gitti. Çocuk elinde parası gelir ekmek almaya. Çıkarır elinde kalırsa biraz parası sorar “abi bununla ne alınır” orda isem dedim ki çocuğa ne istersen o alınır. Ve mutlu olurum. Bana yapılanların ben daha güzelini yapmak isterim.
EMEKLİLİK
Emeklilik günlerin nasıl geçiyor hocanım, ondan biraz bahsederseniz...
Lefkoşa’ya geldiğimde iki çocuğum Türkiye’de tahsildeydi ve en rahat günlerimdi. Ama ani bir rahatsızlık geçirdim tam okullar açılırken ve tayinim Kumsal’daki okula çıktı ama ameliyat olacaktım; Özelde oldum, çünkü Tomris hanımdı doktorum. Beni 15 gün de kendi kliniğinde tuttu çünkü evimde kimseler yoktu bana baksın. Niçin özelde oldum, ne kağıt götürdümse ne yaptıysam; “işte yapmamalıydın, olmaz, sen nizamı bilmez misin?” Şenol bey sürekli telefon açar; aman dedim böyle çekeceğime zaten emekli olabilirdim. Yazdım emekliliğimi yolladım. Bir tek ben miyim izin alan; özelde olan. Sen üstüme bu kadar düşme. Ben gaytaran (işe gitmeyen) biri olsam anlarım. Hakikaten biraz dik kafalıydım. 27 sene çalıştım; 25 sene çalışana, iyi kötü demezler, plaket verirler. Allaha şükür benim hiç plaketim yoktu Eğitim Bakanlığından. Ama sonradan Gaziveranlı bir çocuk dairede Raif; Eğitim Bakanlığı’nda müdür oldu. Şakadan dedim be Rayif artık senden alacayık bu plaketleri. (Yine plaket konusu, deneme anlamında müdürlük başvurusu, kabul edilmeme sohbetleri ve şikayetleri, karşı duruşları…)
ENSTİTÜ GÜNLERİ
Yani emeklilik günleri de şimdi aynı şekilde mi geçiyor, karşı çıkışlar devam ediyor mu?
İlk günler çok sıkıldım evde, o zaman çok yoktu böyle etrafta ev ama buralardan geçen önlüklü çocukları görürdüm ve üzülürdüm yani. Evde de hiç vakit geçiremem. Tek başıma alışmadım. Arkadaşın biri dedi enstitüye git. Dedim 45 yaşında enstitü mü olur yani, hade gideyim dedim, gittim yazıldım hayatımda geçirdiğim en güzel günler. En yaşlı benidim o günlere göre. Şimdi de yine bazı şeylere katılırım da gızım der anne bu yaşta sen; garışmayın derim, yapamadığım şimdi yaparım. Enistütüye gittim, çok yatkındı elim işe. Çünkü 11 yaşından beri tüm işlerimi kendim yaptım. Ev işi, nakış dikişi, yemek; gomşu çocuklarına elbise dikerdim. Zevk için bütün arkadaşlarıma işledim. Çok şeyler öğrendim. Hafta sonları Cuma günleri her yere gezme. Arkadaş edindim, çok iyi arkadaşlıklarım oldu. Herkese tavsiye ederim. Evde oturamam. Hele hele öğretmen iseydin.
Daha sürüyor mu o el işleri...
Daha var evimde. Ben böyle zor kaldırırım. İşlediğim her şey, mesela burda etrafta her gördüğünüz şey benim işlediğim. Yastık örtü vs. eskittim ama çok da kullandığım ve herkese hediye ettiğim…
En güzel hediye el işi…
Bu gördükleriniz evlendiğimde yaptırdığım eşyamdır. Apartmana geldiğimizde herkes yeni eşya yaptı. Benim için çok değerlidir gendi yaptığım eşyam. Gonuşurmuş gibi gelir bana. Üzülürüm atarsam.
Eşyalarda anılar var değil mi? Onun için atılmaz.
Evet öyle…
Çok teşekkür ederiz hocanım…