Simge Çerkezoğlu
Havva Tekin aslen Kıbrıslı bir yazar ancak otuz beş yıldır Ankara’da yaşıyor. Yazarlığı yanında halk bilimi uzmanlığı ve yaşam koçluğu da yapan Tekin’le yollarımız Yorgo ve Cengiz sayesinde kesişiyor. Söz konusu karakterlerin hayat bulduğu ‘Yeşil Ada’nın Çocukları’ isimli romanıyla Türkiye Kültür Bakanlığı tarafından ödüle layık görülen ilk Kıbrıslı kadın yazar olma unvanını da taşıyan sanatçıyla yeni şiir CD’sini de konuşuyoruz…
KAYIP DUVAR RESİMLERİ
İki şiir kitabı bulunan Tekin, bu kez ‘Kayıp Duvar Resimleri’ isimli müzik CD’si ile beni adeta büyülüyor. Şiirlerini özgün müziklerle bambaşka boyuta taşıyan yazar, uzun bir yolculuk olarak tanımladığı çalışmasını anlatıyor.
“Kayıp Duvar Resimleri isimli CD’m on iki şiirden oluşuyor. Çok özel bir çalışma. Her bir şiir için farklı müzikler yapıldı. TRT’ye de müzik yapan müzisyen arkadaşım Cenk Yeles’in katkıları ile gerçekleşen bu projede piyano, klasik perdesiz gitar, ney ve ut kullanıldı. Aslında benim iki şiir kitabım var, ‘Yazılmasın Ayrılık’ ve ‘Salamis Mavisi’ isimleriyle önceden yayınlanmıştı. Bu çalışma ise tamamen son dönemdeki yeni şiirlerimden oluşuyor. Bu kez bir kitap daha çıkarmak yerine şiir CD’si çıkarmaya karar verdim. Bu yönde de istekler oldu. Elbette şiir meraklısınadır. Herkes şiir okuyabilir ama sadece bazı insanlar bundan çok derin etkilenir. Şiir bu anlamda da benim için özeldir.”
Kayıp Duvar Resimleri ismini verdiğiniz şiirde diyorsunuz ki; kayıp duvar resimlerinde öznesin…
“Doğrudur istedim ki herkes bu şiirleri kendi hikâyesiyle özdeşleştirsin, tamamlasın, kendinden bir şeyler bulsun. Hepimizin duyguları var. Ayrılıklar, sevinçler, doğa ve insanlar var hayatlarımızda. Pek çok şey yaşıyoruz hepimiz. Yine de ne olursa olsun yaşamın öznesi insanın kendisidir. Belki yaşamın akışı içinde bunu fark edemiyoruz. Başkalarını ciddiye alarak, onlara sorarak hayatımızı yaşıyoruz. Oysaki hayatın öznesi biziz. Bunun farkına vardığımızda da her şey daha iyi oluyor.”
“ZİHNİMİZE YAZDIKLARIMIZ YAŞADIKLARIMIZDIR”
Şiirlerini daha çok duygular üzerine yazan Tekin, insanın zihnine yazdıklarını yaşadığına vurgu yapıyor. “Zihnimize yazdıklarımız yaşadıklarımızdır” diyor.
“Çoğunlukla insani duygulara sevgiler, ayrılıklar ve özleme yer veriyorum. Yine de memleket özlemine dair de şiirlerim var. Ben aynı zamanda yaşam koçuyum. İletişimci tarafım bana insan duygularına daha çok yer vermemi söylüyor. İnsan zihnini yeniden kurgulayabilir. Zihnimize ne yazarsak aslında zihin bize onu verir. Ben sıklıkla sevgiden bahsedersem bir süre sonra karşımdaki kişide de o sevgiyi hissederim. Hayatınızı gözlemleyin, bunu yaparsanız söylediğim şeyin gerçek olduğunu göreceksiniz. Tam da bu yüzden ben korku, şiddet, savaş ve kayıpların fazla altını çizmemek gerektiği kanısındayım. Güzel şeyleri ortaya koyup, güzel şeylerin altının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum Dünyadaki malzememiz insan olduğuna göre insan daha fazla olumlu duyguyu içinde beslemeli ve büyütmeli.”
‘YEŞİL ADANIN ÇOCUKLARI’
Elbette Tekin’nin ödüllü romanı Yeşil Adanın Çocukları’nı konuşmadan sohbetimizi tamamlamak olmaz…
“Aslında bu roman çocuk kategorisinde bir roman olarak yarışmaya girdi ve ödül aldı. Bu sıfatla da yayınlandı ancak ben bu romanı sadece çocuklar için yazmadım. Amacım Kıbrıs’ta yaşanan belli bir süreci okuyucularla buluşturmaktı. Roman 1974 Mayıs’ı ve sonrasını anlatıyor. Bir Rum ve Türk çocuğun gözünden yaşanan o günleri konu alıyor. O günleri nasıl yaşadık, nasıl algılandı ve duygularımız bunlardan nasıl etkilendi bunları anlatıyorum. Elbette ben halk bilimi eğitimi de almış olmamdan ötürü, romanın içine geleneklerimizi de serpiştirdim. Bu roman Türkiye’de de herkese ulaştı. Çok da iyi oldu. Hatta bu çocukların nasıl büyüdüğünü nasıl yaşadığını geleceklerinin nasıl olduğunun merak edenler de var. Belki de devamı gelebilir diye de düşünmekteyim.”
Tekin önceden yaptığı röportajlarında hikâyede kendi hayatından kesitler de bulunduğunu söylüyor.
“Elbette öyle, zaten romanda bahsettiğim bölge benim çocukluğumun geçtiği bölge. Hikâyeyi de onun üzerine kurdum. Kıbrıslı Rum bir arkadaşım yoktu belki ama olabilirdi o koşularda bu normaldi. Sadece o kısmı varmış gibi kurguladım. Karartma geceleri, masallar, uzun gecelerdeki kaygılarımızı, savaşın getirdiği yoklukları ve bir çocuk zihnindeki korkuların hepsi gerçek ve yaşadım. Aslında romanda çok az kurgu var diyebiliriz. Kitabımın önemli bir misyonu vardı. Bunu da yerine getirdim. En önemlisi Kıbrıs’ta yaşanan bazı gerçekler Türkiye’nin her tarafına ulaştı. Hem yetişkinler hem de çocuklar tarafından bu hikâye okundu.”
“ÜLKEMİN KAYGISINI HEP ÇEKİYORUM”
Türkiye’de bir Kıbrıslı Türk olmayı da değerlendiren Tekin, Türkiye’de yaşamanın kendisini zenginleştirdiği kanısında…
“Ben özümde barışçı ve sevgi dolu bir insanım. Bulunduğum her yerde de bunları çoğaltmaya çalışırım. Hiçbir zaman neden Kıbrıs’ta değil de Türkiye’deyim demedim. Orda yaşıyorsam bundan nasıl mutlu olurum, nasıl yarar sağlar, kendimi çoğaltırım diye düşündüm. Otuz beş yıldır Ankara’da yaşıyorum. Çok insan tanıdım. Farklı kültürlere dokundum. Çok gezdim. Dolayısı ile Türkiye’de yaşamanın beni zenginleştirdiği kanısındayım. Kıbrıs’ta yaşamıyor olmak bana özgürlük de veriyor. Ülkeye dışarıdan bakabiliyorum. Ben buradaki insanlar gibi derin umutsuzluklara kapılmıyorum. Hayata geniş bakış açısıyla bakıyorum. Elbette Türkiye’de olmaktan bunaldığım da oluyor. Özgürlükçü yapıma Türkiye’de yaşananlar ters geliyor. İnsanların baskı altında olduğu dönemler yaşanıyor. Bu beni de etkiliyor. Ben bu olayların kıyısında dahi olsam etkileniyorum. Türkiye’de yaşadığım için, yaşananlar bir anda yaşadıklarımız oluyor.”
HAYATLA BAĞLANTI KURMAK
Kıbrıs’a dair gözlemlediği sıkıntıları da paylaşan Tekin, “önemli olan çok eğitimli insanlar değil, doğru insanların doğru yerlerde olması…” diyor.
“Yığınlarla doktor, öğretmen veya avukat yetiştirebiliriz ancak bu insanlar sadece kendi dallarında çok iyi olursa ve hayatın başka alanlarında berbatsa topluma hiçbir faydaları dokunmaz. Hayatla bağlantı kuramazlar. Diyelim ki çok iyi bir eğitimci olarak hasbel kader kendinizi siyasette buldunuz ama başka alanlarla iletişiminiz yok. O zaman ortaya çok kötü sonuçlar çıkıyor. Kıbrıs’ta bunun örneklerinden çok var. İnsanlar doğru yerlerde olmalı. Gereksiz öz güvenden uzak durarak iyi olmadıkları konularda dürüst davranmalı. Önce öğrenmek gerektiğini kabul ederek okumak, düşünmek ve sonra konuşmak gerektiğini anlamalı. Bizim toplumumuzun dağınıklığının temel nedeni bu. Gündemi Türkiye’de de olsam okuyorum, izliyorum ve takip ediyorum. Sürekli neden günü yaşıyoruz da gerçeklik üretmiyoruz diye düşünüp duruyorum.”
Yeni projeleri hakkında da konuşan Tekin, farklı alanlarda çalışmalarına devam edeceğini de sözlerine ekliyor.
“İletişim ve yaşam koçluğu alanlarında da çalışmalarım var. Hem bireysel hem de kurumsal çalışmalar yapıyorum. Öte yandan yazmaya devam ediyorum. Yeni kitap projelerim var. Hem bir şiir kitabı hem de roman üzerinde çalışıyorum. Ayrıca Marmaris Kent Konseyi ile yaptığım Sığla ağaçlarıyla ilgili yazdığım senaryo çalışmam da bulunuyor. Yakın zamanda tüm bunları hayata geçirmeyi hedefliyorum.”