Denizi görmek için Lapta sahiline gittim geçen gün… Sahil Yürüyüş Yolu var olan eksiklerine rağmen güzel olmuş. Bir uçtan bir uca 35-40 dakika yürümek lazım… Tabii arada bırakmak istemiyorsanız… Başka yerlerde gidermeye çalışıyoruz denizle buluşma özlemimizi hem denize girmek hem de kokusunu almak için… Girne’deyim ama denizi görmek ne mümkün!..
Evet, eski limana inerseniz denizi görebilirsiniz… Atatürk Büstü yanından eski limana doğru yürürken çekirdek çitleyip yere atanların arasından geçer, Maraş dondurmacısının şovlarını izler, yat limanına doğru yönelirsiniz ama Kıbrıs’a özgü turistik bir beldenin en tanıdık yerine mi yoksa oryantalizmin sergilendiği Ortadoğu’da bir yere mi girersiniz belli değil.
Sağdan soldan gelen Arap, arabesk türkü ve şarkılar, doğu coğrafyasının dekoru ve oturma yerleri ile oralara özgü yemek türleri ve kokuları arasında ilerlerken sağ taraftaki bar ve cafelerin neredeyse hepsinin ön cephesinde yer alan televizyon ekranlarında Türkiye futbol liglerinin yayınları ve bağıran çağıran fanatik erkek grupları…
Sol tarafta, limanın pisliği yatlar arasında oturma yerlerine kadar vurmuş ve daha çok öğrencilere hizmet eden oturma yerleri, arada yer bulmuş, sıkışmış birkaç tanıdık sima… “Nerden kalktık da geldik buraya” dercesine hem şaşkın hem de pişman ifadeyle oturanlar…
Eskiyi arayan ama bulamayan, yeni ortama belki uyum! sağlarım veya rahatsız olmam umuduyla arada bir deneme yaparak bir sandalyeye ilişen, bir bira veya bir kahveyi yudumlamaya çalışanlar…
Biraz daha ilerlerken el değiştiren eskilerin en popüler mekânlarının konsept değiştirmiş halleri… Nargileler her yerde, yola taşmış durumda… Konuşmalar, konular, gülüşmeler farklı…
Yürüyüşü biraz kısa tutup aradan Belediye binası önüne çıkmak isterken solda eski limanın mimarisine aykırı yükselen bina inşaatı, hemen karşısında mevlit kandili için camiye sığamayan, yolda bekleyen kalabalıklar…
***
Hayal ediyorum öte yandan… Eskiden defalarca turladığımız eski limanın halini düşünüyorum, akıl edemediğimiz şimdiki halini ve aslında olması gerekeni… Kaliteli turistin oturup içkisini yudumladığı, aralarında Kıbrıs’a özgü yemeklerin yapıldığı yerleri, çalışanların Kıbrıs’ı bilen, anlatan kişilerden oluştuğu, yat limanının üstünde yer alan ara sokakların hep turizme ayrıldığı bölgeler olduğu bir zamanı düşlüyorum… Buraya özgü el işleri, turistik ürünler ve yiyecek-içeceklerin satıldığı yerler… Butik otel ve pansiyonlar… Aslında tüm turizm merkezlerinde olduğu gibi, çok farklı olmayan, olması gerektiği gibi…
Bizim de yeniden oralarda olacağımız, katkı koyacağımız, kendimizi yabancı hissetmediğimiz, bizden yerler… Çok şey istemiyoruz aslında, olması gerekeni arıyoruz sadece…
Keşke bizde de olsaydı!..
Kuzey ve Güney Kore bile barış rüzgârları estiriyor… ‘Bile’ diyorum çünkü Kuzey Kore’nin başında pek de akıllı! olmayan bir lider görünümü veren Kim Jong-un varken böyle bir gelişme şok yaşatırken diğer yandan da heyecan veriyor tabii ki… Kim Jong-un ve Güney Kore lideri Moon Jae-in iki ülke arasındaki sınır noktasında buluştular. Sınırlarını belirleyen noktanın bir adımlık taraflarında kameralara pozlar veren liderler bu yıl içinde iki ülke arasındaki savaşın nihai olarak sonlandırılmasında mutabık kaldıklarını açıkladılar. İlk adımı aslında 2018 Asya Oyunlarında atmışlar ve iki ülkenin sporcuları aynı takım altında Kuzey Kore’de yarışmışlardı. Bundan sonra da bu birliktelik devam edecek. Sınırdaki askerden arındırılmış bölge bir barış bölgesine dönüştürülecek, militarist her türlü afiş, yazı ve propaganda hoparlörleri kaldırılacak. Liderler sık sık bir araya gelecekler, barışı tesis etmek için komiteler çalıştırılacak vs… Her an bir nükleer silahın düğmesine basabilir gibi deli bir görüntü veren veya verdirilen Kim Jong-un “Tarih kendi kendine yazılmaz. O, dönemin insanlarının çabasıyla yazılır… Eğer insanların isteklerine öncelik verirsek birleşme daha yakın sürede gelir” gibi de bizim liderlerimizin kurmasını ve yapmasını istediğimiz cümleleri de kurabiliyor.
Keyfivari yol yenilemesi
Lefkoşa-Girne yolundaki yenilemenin erken veya zamanında bitirilmesi mümkün görülmüyor. Belki de ülkenin en işlek yollarından biri olan yolda çok da acelesi olmayan bir çalışma biçimi görülüyor. Neredeyse bir ay önce “asfalt dökülüyor” açıklaması yapan Bakan’ın dediği asfalt hâlâ dökülüyor. Yolun kenarına 15-20 gün önce dizilmeye başlayan bordür taşlarını da bir kişi sanki emekli olmuş da evinin etrafına ne zaman biteceği çok da önemli olmayan bir yavaşlıkla gayet keyfivari bir şekilde bir bir diziyor. Merak ediyorum acaba ihaleyi alan şirket veya şirketler “bu parayı alın da ne zaman isterseniz bitirin” şeklinde mi ihale aldılar!
Kıbrıs şarabı
Ilgaz tepelerinde bir şarap üretim tesisi… Butik Otel konseptiyle birlikte… İsrailli ortaklar… İlk ürünlerini toplamışlar, fıçılarda bekletiyorlar şişelemek için… Adını Etel koymuşlar… Ortaklardan birinin karısının adı. Onu kaybetmişler ama hayalini adıyla yaşatmaya çalışıyorlar. Beyaz ve kırmızı şaraplar… Aslında Kıbrıs’ın tarihinde önemli bir yeri olan şarapçılık şimdilerde Ilgaz’da da yeniden hayat buluyor. Ilgaz tepelerinde doğayla içiçe bir yatırım.
"Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir".
Albert Einstein