Kanal Sim imzalı ‘Bölünmüş Başkentin Hayalet Havaalanı’ belgeselini izledik önceki gece, Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’ndeki galada.
Öncelikle emeği ve katkısı bulunan herkesi gönülden tebrik ediyorum.
Unutulmaya yüz tutan bir gerçeği, en çıplak haliyle hatırlattılar bize.
Tıpkı Maraş gibi, Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın da hemen yanı başımızda, kaderine terk edilmiş bir biçimde duruyor olduğu gerçeğini.
***
Bu belgesel, savaşın çirkin yüzünü de bir kez daha çarptı yüzümüze.
Cyprus Airways’in, 20 Temmuz 1974 sabahı Roma üzerinden yaptığı Londra uçuşu, Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın pistini açtığı son uçuş olmuş.
Sonra bombalanmış havaalanı Türk jetlerince...
Bitmiş her şey.
Oysa birlikte yaşamayı başarabilseydik, sahip çıkabilseydik hep birlikte ülkemize...
Bölmeyip de birleştirebilseydik geleceğimizi, o havaalanı bugün bizi dünyaya bağlamaya devam edecekti.
Yapamadık...
Tıpkı kendimizi ayırdığımız gibi, havaalanlarımızı da ayırdık.
Hava yollarımızı da...
Ve geldiğimiz noktada, ne biri var gökyüzünde, ne de öteki.
Kendimize ait tek bir uçağımız dahi yok artık.
Yabancı hava yolu şirketleri inip kalkıyor Ercan’a, Larnaka’ya, Baf’a...
Lefkoşa Uluslararası Havaalanı da yıkık dökük, her yanında savaşın bıraktığı ‘simsiyah’ izlerle, duruyor öylece.
***
Havaalanı da, havaalanının bulunduğu bölge de 1974’ten bu yana Birleşmiş Milletler kontrolünde.
Benim yaşım, Lefkoşa Havaalanı’nın ‘hayatta’ olduğu dönemi hatırlamaya müsait değil.
Bilmiyorum o dönemi, yaşamadım.
Mesleğim sayesinde, 2000’li yılların başında gördüm bu ‘hayaleti’ ilk kez.
Kıbrıs müzakereleri için, BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi’nin bölgede bulunan ikametgahına gidip gelirken, hep geçtik yanından...
Alayköy’den geçip, önce Türk askerlerinin, ardından da BM askerlerinin kontrolünde yol aldığımız konvoylarda ilerlerken, bizi taşıyan araçların camlarından bakardık şaşkınlıkla, üzüntüyle bu savaş ‘eserine’!
Biz Mağusalılar, çok alışığızdır benzeri manzaralara...
Maraş ‘hayaleti’ var çünkü hemen yanı başımızda.
Hele de biz, Maraş’ın iskana açık bölümünde doğup büyüyenler, çok daha fazla alışığız!
Sabah okula giderken, akşam okuldan dönerken...
Denize giderken, denizden dönerken...
Mahallede bisiklet sürerken...
Arkadaşlarımızla oyun oynarken...
Hep o teller ve hep o tellerin arkasındaki yıkıntılar vardı bir yanımızda.
Elimizin dokunabileceği kadar yakın, ama dokunmaya hep korktuğumuz bir ‘hayalet’!
Sonra büyüdük, öğrendik ki Maraş hayaletinin de ta içinde sakladığı anılar var...
Biz çocukları ürküten o yıkıntılarda, başkalarının en güzel çocukluk hatıraları var.
***
Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın tekrar canlandırılması, yeniden birleşen Kıbrıs’ın insanlarının, yeniden birleşebileceği bir durak olması gibi bir gündemi yok siyasetin.
Ancak Maraş öyle değil.
Maraş konusu, sivil girişimlerin de etkisiyle son zamanlarda siyasetin sınırlarını oldukça zorlamakta.
Ve siyasi statüko, Maraş’ı ısrarla bütünlüklü bir çözümün parçası olarak görmeye ve sözde Maraş önerilerini, bu duruştan çok fazla sapmadan, sadece biraz makyajlayarak bize sunmaya devam ededursun, bir hayalete dönüştürülen bu kentin tüm yasal sahiplerinin, BM’nin yönetimi altında geri dönüşünün sağlanacağı güvenli ortamın yaratılması, siyasilerin, Mağusa’ya ve Kıbrıslı Rum/Kıbrıslı Türk tüm Mağusa halkına, borcu olmalı.