Aşk Tanrıçası Afrodit'in sanıyorduk biz bu adayı...
Belki bir zamanlar onundu, ama artık değil!..
Doğu Akdeniz'de uzun saplı bir cezve misali uzanan ve kıyılarını beyaz köpüklü dalgaların yaladığı bu küçük ada hayaletlerle dolu şimdi...
Hayalet kentler...
Hayalet binalar...
Hayalet araziler...
&&
Hayalet Havaalanı'na odaklandık birkaç aydır...
Lefkoşa'nın dibindeki hayalete gittik önce...
41 yıl öncesinde donmuş zamanı kokladık.
Bir dönem Kıbrıs'ın dünyaya açılan yegane hava kapısıyken şimdilerde kaderine terkedilmiş, yıkılmış, otlar ve ağaçların bürüdüğü, kurdun kuşun cirit attığı, inlerin ve cinlerin top oynadığı Lefkoşa Uluslararası Havaalanı'nı bilen, orada çalışan, seyahat eden, anıları ve bilgileri olanlarla konuştuk.
Uzun, upuzun görüşmeler, röportajlar yaptık, her biri tarihe ışık tutacak bilgilerle dolu...
Yığınla fotoğraf bulduk, biraz da video görüntüsü, havaalanı henüz 'canlı'yken çekilmiş...
Yorucu ama keyifli bir yolculuktu bizim ekip için bu...
Ve yavaş yavaş sonuna geldik galiba.
&&
Tam da "sonuna geldik galiba" derken, bir de baktık ki, hayır!..
Sonunda değiliz henüz...
Yeni, yepyeni öyküler varmış 'Hayalet Havaalanı'nda, gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen...
Kaptan Pilot Emre Ünel'in anlattıklarıyla belgeselin hacmi değişti.
Tam da 20 Temmuz 1974 sabahı oraya, Lefkoşa Uluslararası Havaalanı'na konan ve içindeki yolcularla mürettebat indikten dakikalar sonra savaş uçaklarınca bertaraf edilen o uçağın, CY 317 sayılı seferin peşine düştük şimdi de...
Londra'dan Roma bağlantılı olarak Lefkoşa'ya gelen ve Lefkoşa Uluslararası Havaalanı'na inen 'son yolcu uçağı' olarak tarihe geçen o uçaktaki yolcuları arıyoruz şimdi...
Sadece iki aile varmış, biri Kıbrıslı Rum, diğeri Kıbrıslı Türk...
Kıbrıslı Rum aileye ulaşmış uçağın Kaptanı...
Kıbrıslı Türk aile kimdi acaba?
Hayatta mıdır o 'son uçuş'un yolcuları hala?
Onları arıyoruz, yaşadıklarını tarihe not düşmek için...
Bir 'ses' bekliyoruz onlardan, 'Hayalet Havaalanı'nın son yolcularından...
&&
Afrodit'in falan değil bu ada...
Belgeseli çalışırken gördük bir daha...
'Hayaletler adası' olmuş Kıbrıs...
Tarih boyunca adayı her bakımdan sömüren, üstünden geçen, talan ve tahrip eden, yakıp yıkan yabancıların yaptıkları yetmemiş, adanın 'efendisi' olması gereken ev sahipleri de ona ihanet etmiş.
Sahip çıkmamış.
Bölünmüş ada ortasından, insansızlaşmış kentler, sokaklar, caddeler, binalar...
'Aşk adası' değil, 'hayaletler adası' olmuş Kıbrıs...
Biz de bekçileri...