HAYALLER

Mehmet Çağlar

"Hayal ettiğiniz her şey gerçektir" demişti, Pablo PİCASSO...
Bir başka deyişinde de şunları söylemişti Pablo PİCASSO:
"Herşeyi söylemem ama,
her şeyin resmini yaparım.
İnsan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar."

HAYAL ETMEK
VE HAYAL ETTİĞİNİ YARATMAK OLAĞANÜSTÜLÜKTÜR

Beynimiz, gerçekle hayali ayırt edemez mi?
"Hayal gücü" ile yaşanmışlık,
Mucitlerin icatlarının ortaya çıkma nedeni midir?
Evet;
Genel kabul gören bir teoriye göre bu böyledir!
Bunun nedeni de,
aslında bizim gözlerimizle değil,
beynimizle görüyor olmamızmış...
AydınIanmayı kişinin kendi akIını kuIIanmaya cüret etmesi olarak açıklayan,
ve bütün sahip oIduğumuz biIginin tecrübe iIe başIadığına şüphe yoktur
diyen,
Immanuel KANT;
beynimizle gördüğümüzü destekleyecek,
ve bir dünya görüşü olarak da kuramlar bütünü olarak tanımlanan paradigmanın önemi hakkında  şöyle diyor:
"Herhangi bir paradigmanız olmadan gözlem bile yapamazsınız"

GÖRMEK, HATIRLAMAK
VE HAYAL ETMEK

"Büyük Piramit"i görmek,
"Golden Gate"i hatırlamak,
veya "Uzay Gemisi"ni hayal etmek, bunları inşa etmekten çok daha olağanüstü eylemlerdir.
Görmek, hatırlamak, hayal etmek;
bu üç eylemden birisi,
diğerlerinden çok daha harikuladedir.
Gömek ve hatırlamak eylemlerine kıyasla daha harikulade olan eylem ise şüphesiz ki hayal edebilme yetisi ve eylemidir.
Görmek; dünyayı olduğu gibi deneyimlemektir;
hatırlamak; onu olmuş olduğu gibi deneyimlemektir;
hayal etmek ise; dünyayı olmadığı, hiç olmamış olduğu, fakat olabileceği gibi deneyimlemektir.
Kemal SAYAR'a göre:
"İnsan beyninin en büyük başarısı, gerçeklik dünyasında var olmayan şeyleri ve epizodları hayal edebilme becerisidir.
Geleceği düşünmemizi olanaklı kılan da bu beceridir zaten."
 

BİZİM HAYALİMİZ NEYDİ
VE ŞİMDİKİ HAYALİMİZ NEDİR?

Peki;
• Biz, nasıl bir toplum olmayı hayal etmiştik?
• Mücadelemizin yönü ya da unsuru ne idi?
• Her zaman mücadelemiz özgürlükçü demokrasi miydi?
• Odak noktamız insan mıdır?
• Bu hayallerimizin mümkün olabilmesi için, eylemlerde bulunduk mu?
• Toplumsal ve siyasal yapılanmayı, hukuki bir zemine taşıyabildik mi?
• Herkesin "kendini kurtarmakla" yükümlü olduğu bir rejimin içerisine mi düştük?!

Bu noktada!
• İnsanın temel değer olarak kabul edilmesi mümkün müydü?
• Ya kendi yaşamını düzenleme olanağına sahip olması,       mümkün müydü?

ASIL SORUN HAYAL EDEMEMEK!

Yani asıl sorun kafalardaki hayallerdeydi...
Hayal etmeden, geleceği temsil edemezsiniz...
Peki ama;
• Biz bunları gerçekten nasıl hayal edecektik?
• Güçlü itaat damarlarıyla mı?
• Gölgenin gölgesi haline gelmekle mi?

Oysa biliniyor ki;
"Var olmakla",
"varlıklı olmak”
aynı şeyler değildir!

Ayrıca inanmamız,
ve eylemlememiz gerekir ki;
"Siyaset"in de,
hayallleri ve hayatı
değiştirebilme yeteneği vardır...
Barış da;
hayal edilebilir ve modellenebilir bir erişidir...
Siyasal başarıyla birlikte...
Duygusal,
Sosyal,
Psikolojik,
Bilimsel,
ve Finansal olarak...
Bakın ne demişti,
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî:
"Sen düşünceden ibaretsin,
gül düşünür gülistan olur,
diken gibi düşünür dikenlik olursun."