Benim hayalim şu!
Kıbrıs'ta bir "çözüm"e ulaşana kadar "barış" için ilerlemek.
İnsanlığın aklını yitirmek üzere olduğu ve iyiye dair tüm değerlerin yağmalandığı evrenin unutulmuş bu diyarında ışık demetleri yaratmak.
Bunun için zihniyet devrimine ihtiyacımız var.
Tüm kalıpları yıkabiliriz.
Öncelikle içine hapsolduğumuz kötücül öğretilerin demir parmaklarını kırmamız gerekiyor.
Kutsalların girdabından çıkmalıyız.
Benim hayalim şu!
İlk Eurovision Şarkı Yarışması'nda Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerden oluşan bir grubun her iki dilde bir şarkıyla sahneye çıkması...
Bunun için insan da var, ortam da…
Niyal Öztürk ve Frederiki Tombazo solistliğini üstlendiği “Let’s Sing Together Band” grubu örneğin!
Neden olmasın?
***
Benim hayalim şu!
Kıbrıs'ta yeni bir "Olimpiyat Köyü" oluşturmak ve adanın dört bir yanından başarılı sporcuları burada toplamak.
Hem teknik destek sağlamak, hem de maddi.
İyi eğitimcilerle, diyetisyenlerle, altyapıyla geleceğin sporcularını yetiştirmek...
En azından bu takımlara aday isimler için şu çağdışı "karma evlilik" sorununu ortadan kaldırmak, yurttaşlık vermek, imkan yaratmak, yol açmak…
Bunu bir "spor projesi" değil "barış projesi" olarak düşlüyorum.
O nedenle adanın güneyi yanı sıra kuzeyinde de seçici bir gruba ihtiyaç var.
En yetenekli gençleri belirleyecek, önerecek, bu takıma katılmasını sağlayacaklar.
***
Benim hayalim şu!
Lefkoşa'nın kalbinde yıllardır atıl duran Uluslararası Lefkoşa Havaalanı'nın olduğu yere ortak bir hastane inşa etmek, iki toplumlu genetik laboratuvarını belki buraya taşımak.
Bir çözüme kadar adanın her iki yanından herkesin ulaşabileceği, iki toplumdan doktor ve hemşirelerin birlikte görev yapacağı, en ileri teknoloji ile donatılmış bölgenin en yetkin sağlık merkezini yaratabilmek...
Böylesi bir merkezde ortaklaşa koruyucu sağlık politikaları üretmek...
Bir ülkeyi değilse de bir hastaneyi birlikte yönetebilmek önce...
***
Benim hayalim şu!
Onca "ara bölge" var, yıkıntılar duruyor, variller, dikenli teller, kum torbaları...
Bunların yerine bir "eğitim merkezi" inşa etmek.
İki dilli...
Okul öncesi eğitimden başlayarak ilkokulun sonuna dek Yunancayı ve Türkçeyi mükemmel konuşacak çocuklar yetiştirmek...
Barış eğitimiyle iyiliği öğretmek çocuklara, işbirliğini anlatmak, kin ve nefret yerine, birbirine destek olacak nesiller yaratmak.
Tohum atmak toprağa çok daha masum, samimi, temiz...
Öyle tek gecelik, birkaç saatlik, gelip geçici organizasyonlar bir yere kadar anlam içeriyor.
Çok daha kalıcı projelere imza atmak gerekiyor.
***
“Sanırım hayal kurarken malzemeden çalıyoruz, çünkü sürekli yıkılıyor” diyor ünlü yazar Jean-Christophe Grangé…
Bunlar malzemeden çalınmamış hayaller ve gerçek olabilmesi için ideal sahibi, barışsever, yürekli insanlara ihtiyaç var.
Siyasi irade ve kararlılık istiyor bu hayallere ulaşmak…
Kıbrıs’ın içinde onca riyakarlık, umutsuzluk, karanlık, bencillik varsa…
Ne yapalım bizim de hayallerimiz var halen…
Hem de iflah olmaz milliyetçilere, şovenlere, kışkırtıcılara, ayrılıkçılara rağmen…
Benim hayalim şu!
Kıbrıs adasından son askerin - ve onca mühimmatın - gittiğini, tek bir barikatın kalmadığını ve Kıbrıs’ın yeniden birleştiğini görmek... Kıbrıs için daha güzel bir hayal düşünemiyorum.
O güne kadar bir araya getirebilmek toplumları adım adım…
Ortak sevinçler yaşatmak…
Ortak tutkular…
İçinde dostluk, dayanışma, karşılıklı güven ve güler yüz olan ortak bir dili konuşabilmek…
Deprem fonunu ne yaptınız?
Deprem fonu için hem Merkez Bankası'ndan gelen kaynak var hem de ödediğimiz vergiler...
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'na göre "deprem fonu"nda birikmiş 989 milyon Türk Lirası gibi bir kaynak var ancak bu para ortada yok.
315 milyon TL'nin harcanması için 'bloke' kondu.
Müteahhitler ödenmedi yine de!
674 milyon TL'den ise hiç haber yok.
Niye yok?
Çünkü yeni okullar yapılmıyor, ihaleler ödenmiyor, işler ilerlemiyor.
Konteyner sınıflar yapılıyor sürekli...
Kamusal eğitim "toplama kampı" mantığı ile ilerliyor.
Bir de şu var.
"Sınıf" yapmak çözüm değil ki!
O sınıfta giden çocuklar için tuvalet, kantin, su, oyun alanı gerekiyor.
"Konteyner" sınıflar okulun yerini tutmuyor.
Olağanüstü koşullarda geçici çözümler olabilir ancak bunu olağan bir yapılaşmaya dönüştürmek eğitimi çağın gerisine itmektir.
***
Hepsini geçtim!
"Deprem Fonu"nun nasıl harcandığının hesabını her ay şeffaflıkla bu topluma vermek zorundalar çünkü bu para halkın parası…
Ödenek orada duruyor da “nakit” nerede?
Okul istiyoruz okul…
Mazeret yeter!
Çocukların masumiyeti
Soğuk Savaş'tan bu yana Batı ile Rusya arasındaki en büyük tutuklu takasından sonra anne babalarının "casus" olduğundan habersiz ülkelerine dönen çocuklar…
Arjantin'de doğdular, ne Rus olduklarını biliyor çocuklar, ne de tek kelime Rusça!
11 yaşındaki Sofia ve 8 yaşındaki Gabriel, çirkin bir dünyanın, masum yüzleri...
Masumiyetin fotoğrafı onlar…