Hayalsiz olmaz

Sami Özuslu

Hayal kurmak romantiklere ait bir meleke sanılır.
Oysa değil.
Realistler kurabilir ancak en güzel hayalleri…
Gerçekleri bilerek, verili koşulları tahlil ederek kurulan hayallerdir gerçekleşmesi daha mümkün olanlar…
Ay ışığı altında, meltemin hafifçe yaladığı deniz kenarındaki bir aşk buluşması hayali de ciddidir, insanoğlunu aya götürme hayali de…
Sahi, hayali kurulmamış olsaydı eğer uzay yolculuklarının, bilim varabilir miydi o hedeflere?
İnsanlık adına ‘güzel’ ve ‘ileri’ hangi adım atıldıysa yeryüzünde, bir hayal vardır arka planında…
Namık Kemal kızıyordu hayal kuranlara, ama sonra dönüp hayal kurmayanlara da atıyordu fırçayı…
**
En çok neyin hayalini kurar ki insan?
Sanırım en fazla ihtiyacı olan neyse, onu…
Hayal kurmanın yasak sayıldığı da çoktur bu arada…
Hele gelenekçi toplumlarda hayal kuranın alnını bile karışlarlar alimallah!..
Belki de bu yüzdendir: ‘Hayal kurma’yı aşağılayan, küçümseyen ifadeler vardır dilimizde…
“Sen hayalcisin” denir mesela sık sık…
“Hayalperest!..”
Uçuk kaçık, ayakları yere basmayan hedefler koyanlar için belki denk düşer bu sözcükler…
Ama gelin görün ki “idealist” insanlara yapıştırılır daha çok bu yafta…
Oysa hayal kurmamak, olup bitenle yetinmek değil midir?
**
Hayal kurmakla ilgili yeni bilgiler var bilim dünyasının elinde…
Bir grup Kanadalı bilim insanı “hayaller” üzerine çalışmışlar ve son derece ilginç verilere ulaşmışlar.
Hayal kurmakla ilgili kimi yerleşik kanıları sarsacak veriler bunlar…
Hayal kurmak, beyni harekete geçirerek karmaşık sorunların çözülmesini sağlayabiliyormuş araştırmaya göre… Hem bunu yaparken beynin birçok bölümünün işlevini de artırıyormuş.
Diğer bir ilginç veri ise şu: Bir kişi düşüncelere daldığında, beynin karmaşık sorunların çözülmesini sağlayan bölümlerinin işlevi yoğun şekilde artıyormuş. Bugüne dek bu bölümlerin karmaşık sorunlar karşısında yavaşladığı sanılıyordu.
Araştırmacılar “hayal kurarken beynin birçok merkezine başvurulduğunu”  söylüyor ve ekliyorlar:
“İnsanlar hayal kurmanın iyi bir şey olmadığını sanıyor, ancak durum bunun tam tersi!..”
Ve bir not daha: Zamanımızın üçte birini hayal kurarak geçiriyormuşuz!..
**
Hayallerimiz bütün hayatımızı şekillendiremez belki…
Ama hayallerimizle yaşayabiliriz pekala…
Yeter ki insani olsunlar…
Yeter ki onurlu olsunlar…
Yeter ki inançla dolu olsunlar…
“Beyaz atlı prens”in hayalini kurmak kötü değildir.
“Kırmızı pancurlu ev”inkini de…
“Dünya güzeli olabilme” hayali de insanidir, biçimci olsa dahi…
Zararı yoktur kimseye “okul birincisi” olabilme hayalinin…
“Dünya turu”na çıkmanın hayalini kurar pek çok insan…
Sevgilisiyle Paris’te kahve içmeyi…
Venedik’te kanal turu yapmayı…
Küba’da puro tüttürmeyi…
Kızıl Meydan’da volta atmayı…
**
Hayal kurmak zararlı değil, faydalıymış işte…
Korkuyorsaydınız eğer hayallerinizden şimdiye dek, kurtulun artık bu fobiden…
Bırakın beyninizi, üretsin.
Birçok fonksiyonu devreye giriyormuş beynin, hayal kurarken…
Bilgisayar gibi!..
Sahi, bilgisayar “hayal” değil miydi 40 sene önce?
“Kanatlanıp uçma” hayali kurmasaydı birileri, üretilebilecek miydi uçaklar?
Hayalini kurmasaydı eğer beyinler, haberleşebilir miydik dünyanın bir ucundan diğerine, sesli-görüntülü?
Hepsi insan beyninde yeşerdi birer “hayal” olarak…
Sonra “buluş” oldular.
İnsanlığı ileriye taşıdı hayaller…
Tıpkı onurlu her aşk gibi…
Hayaller olmasaydı eğer, aşk olmazdı.
Aşk olmasa mutluluk…
Ve devrimler olmazdı dünyada!..
Hayalleri vardır her devrimcinin…
Ve aşkları…
Bu yüzden gözü pektir.
Bu yüzden yürekli…
Fırtına karşıdan gelirken, yürür ona doğru tırsmadan, yılmadan…
Hayallerinin peşi sıra…
Devrimin ayak sesleridir duyulan artık…
Ulaşsa da hedefe, ulaşmasa da…
Hayali yeter zaten!..