Dervişe Güneyyeli Kutlu
Bayrak Radyosu’nun bilinen seslerinden “Hayata Gülümse” isimli programın yapımcısı ve sunucusu olan Uygar Yeşilada ile keyifli bir söyleşi yaptık. Programındaki tiplemelerden, hayallerinden, hayattaki amaçlarından söz ettik.
Programında dinleyenleri gülümsettiğini, bundan çok mutlu olduğunu anlatıyor ve hayata gelme amacının da mutlu olmak ve bu mutluluğu başkalarına yaymak olduğunu düşünüyor.
İyi okumalar dileriz.
“Kendini sev, çevreni sev”
DK: “Hayata Gülümse” programının yapımcısı olarak neden hayata gülümsemeliyiz sizce? Ya da hayata gülümsemek nedir?
UY: Diyelim ki olumsuzluklar yaşadığınız bir dönemdeyiz. Bu olumsuz dönemde olumlu olmak mı faydamızadır, olumsuz olmak mı faydamızadır? Ben diyorum ki her şartta hayata gülümseyebiliriz. Çünkü negatif olmanın bize bir yararı yoktur. Hayata gülümse derken, bu, her ortamda kahkahalar atmak ya da başımıza kötü gelenleri kahkahayla karşılamak değildir. Olaylara olumlu bakmaktan bahsediyorum. Mutlaka her kötü durumun bir çıkış yolu vardır.
Her zaman söylediğim gibi kendinizi ve hayata gülümsemeyi ihmal etmeyin. Bu hayatta en değerli olan kendinizsiniz. Bazısı bunu bencilce görür ama bu bence öyle değil. Önce kendini sev ki etrafındakileri de sevip mutlu edebilesin. Kendine değer verip mutlu etmedikten sonra çevrene nasıl faydan dokunabilir? Sen mutlu değilsen başkasını nasıl mutlu edebilirsin?
DK: Dinleyicilerinizden hayata gülümsemekle ilgili farklı yorumlar geliyor mu?
UY: Bazıları “Biz hayata gülümsüyoruz ama hayat bize gülümsemiyor.” diyorlar. Ben de onlara şu cevabı veriyorum: Hayat, öyle sizden intikam almaya çalışan bir varlık değil ki, bu adamın hayatını daha nasıl kötüye götürebilirim diye bir düşüncesi yok. Bazen bazı insanlar hayata küserler ama hayatın bundan haberi yoktur.
Aslında bütün mesele, önümüze sunulan hayatta mutlu ve güzel bir şekilde yaşamak, mutlu olmayı başarmak ve mutluluğumuzun başkalarına mutluluk getirmesini sağlamaktır.
Tiplemeler
DK: Bir kişi nasıl dört insan olur? Dört farklı ses çıkarmak ve aynı anda bu dört farklı sesi konuşturmak düşünüldüğü kadar kolay mıdır?
UY: Aslında dört farklı ses değil, dört ayrı tiptir. Cengiz Nergis tiplemem var, mesela Cengiz Beyin en büyük özelliği bilmediği konulara yorum yapma merakının olmasıdır. Söylenecek her söze verecek cevabı mutlaka vardır. Cengiz Nergis kendisi için “1974 doğumlu, araştırmacı kişilik, gazeteci, bilim adamı, ana kuzusuyum” der. Cengiz Nergis’in en büyük korkusu da evlenememe korkusudur.
Mustafa tiplememiz var, dinleyiciler ilk onu tanıdı. En büyük özelliklerinden biri, menfaat nerdeyse o da ordadır. Mustafa, tavuğa olan merakıyla, özellikle tavuk dolmaya olan ilgisiyle de bilinir. “Bu espri nerden çıktı, tavuk dolma neden Mustafa’nın bu kadar dilindedir?” diye soracak olursanız cevap şöyle:
Çalışırken öğlen arasında yemek olarak genelde tavuk dolma çağırdığımızdan dolayı Mustafa’nın da ilgisi tavuk dolmaya oldu. Sürekli sandviç çağırsaydık Mustafa’nın dilinden düşmeyen yemek sandviç olacaktı.
Müslüm Küstüm, kendisini sanatçı olarak gören bir tiplememizdir. Kendisi İtalya devlet opera ve balesi grubunda kafeteryacılık yapmıştır. Üzüm üzüme baka baka karardığı için, kendisinin müzik anlamında gördüğü kişilerden bir şeyler kaptığını düşünüyor. Müslüm Küstüm’ün programda yaptığı en iyi iş de sıradaki şarkıları başlatmaktır.
Dördüncü tipleme olan Uygar Yeşilada da, kendimim. Bu ortamı toparlamaya çalışan, dengeyi sağlayan kişidir.
Aslında bu dört tip birbirinden bağımsızdır. Yani ben Uygar olarak Cengiz Nergis’e bir soru soracağımda, o an onun ne cevap vereceğimi merak ediyorum. Bir çeşit beynimi dörde bölmüş haldeyim. Belki bu bir çeşit deliliktir.
DK: Bu dört tiplemeyi oluştururken amaç sadece çatışma yaratarak komedi unsuru mu yaratmaktı?
UY: Bu karakterler kısa kısa parodiler yaptığımda öne çıkan, dikkatimi çeken tiplemelerdi. O dört tiplemeyle bu programı sunmak birden cazip geldi bana ve kendi kendime neden olmasın dedim. Şu anki dinleyicilerin beğenisini gördüğümde demek ki güzel olmuş diyorum.
Çevre ve trafik
DK: Programda özelikle trafik ve çevreyle ilgili konulara değiniyorsunuz. Buradan bize söylemek istediğiniz bir şey var mı?
UY: Programda tiplemelerimle birlikte özellikle trafikle ilgili söylemlerimiz oluyor. Ne zaman ölümlü bir trafik kazası duysam çok üzülürüm. Yıllar önce ayda bir, yılda bir böyle kazalar olduğunda toplumca çok çok etkilenirdik ama maalesef son dönemde ölümlü trafik kazalarının artmasından dolayı insanlar sanki bu duruma alışmışlar. Bu kazalar sanki bize sıradan gelmeye başladı. Ama ben halen daha ne zaman gazetede ve televizyonda bir kaza haberi görsem çok etkilenirim. Elimden geldiğince programda trafik konusunda insanları uyarmaya çalışırım. Umarım bundan sonra trafik kazaları yüzünden kimsenin canı yanmaz kimse üzülmez.
Programda da tiplemelerimle söylemiştik: Acaba tekerleği icat edenler bu tekerlek yüzünden milyonlarca insanın hayatlarının kötü şekilde etkileneceğini bilselerdi o tekerliği icat ederler miydi, ya da icat ettikten sonra kırarlar mıydı? Zaman makinesi olsa da o döneme gitsem, lütfen o tekerleği icat etmeyin desem. Tabii bu olaya espritüel bir bakıştır.
Çevreyle ilgili de şunları söylemek istiyorum: Maalesef insanlar sigara içiyorlar, zararlı olduğunu biliyoruz. Bilmeyen yok. Gençlerimize de söylerim başlamasınlar. Ama maalesef içenler var, hatta dayanamayıp araçta içenler var. Lütfen araçlarında sigara içtikten sonra sigaralarını araç içindeki tablada söndürsünler. Araç içindeki tabla bu işe yarar. Son günlerde ülkemizde olan yangın sebeplerinden birinin de izmarit olduğunu duymak üzüntü verici.
DK: “Hayata Gülümse” programının beş yıldır sürmesinin ve sevilerek izlenen bir program olmasının ardında sizce samimiyetinizin ve keyif almanızın dışında hangi etkenler var?
UY: Programı dinleyenlerin, yani ülkem insanının gülmeyi istemesi. Biz gülmeyi sevenlere ve gülmek isteyenlere yapıyoruz bu programı. Programın sevilmesinin en büyük etkeni, insanları güldürme çabasıdır. Bu da olumlu tepkileri çekiyor. Tüm samimiyetimle, çok severek yaptığım bir program. Dinlediğimde benim de kahkahalarla güldüğüm bir program. Ben de seviyorum “Uygar’la Hayata Gülümse”yi.
Hayallerde futbol ve müzik
DK: Dinleyiciler sizi programcı ve yapımcı yönünüzle tanıyorlar. Fakat sizin bir de müzik yönünüz var. Bir müzik grubunuz var mı?
UY: Yıllardır müziğe ilgi duymuşumdur. Küçüklüğümden beri hep müziğin içindeydim. Annem ve babam Türk Sanat Müziği dalında konservatuar mezunudur. Babam Türk Musiki Cemiyeti’ni kurmuştur. Hatta altı yaşında Türk Musiki Cemiyeti’nde darbuka çalmışlığım var.
Küçüklüğümden beri en büyük hayalim bir müzisyen ya da futbolcu olmaktı. Bunların hiçbiri profesyonel anlamda olmadı. Tabii şu an yaptığım işten memnunum, çok seviyorum. Ama bir daha dünyaya gelsem yine futbolcu ya da şarkıcı olmak isterdim.
DK: Bir müzik grubunuz var mı? Projeleriniz nelerdir?
UY: Ercan Beşerler arkadaşımla oluşturduğumuz bir grubumuz var: Grup Son Dakika.
DK: Kuşlar bana stüdyoda müzik kaydı yaptığını söyledi. Bu gelişmeden biraz bahseder misin?
UY: Grup Son Dakika olarak 4 aydır stüdyoda kayıt yapıyoruz ve kayıtlar tamamlandı. Çok yakında albümümüz çıkıyor.
DK: Beste ve güfte çalışmaların var mı?
UY: Beste çalışmam yok, yorumcu olarak Ercan arkadaşımın bestelerini birlikte okuyoruz.
DK: Her insanın yaşama gelme amacı olduğuna inanırım. Sizce, sizin yaşam amacınız nedir?
UY: Aslında uzun zamandır yaşam amacımı bilmiyordum ama son yıllarda, yaşam amacımın mutlu olmak ve mutluluğumu da başkalarına yaymak olduğuna inanıyorum. Ayrıca yapmış olduğum bu programla da amacıma ulaşmaya çalışıyorum. Ne kadar çok insanı gülümsetirsem dünya da o kadar güzelleşecek, buna inanıyorum.
DK: Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
UY: “Hayata Gülümse” programımızı izlemeye, takip etmeye devam edin. Programdaki tek amacımız bizleri dinleyenleri gülümsetmek, hayata olumlu bakmalarını sağlamaktır.