‘Çapa’ kayalıklara tutundu…
Denizde dalgalar vardı, fırtına vardı…
Uyumadılar…
Kıbrıs’ın kuzeyinden bir liman umut yolunda bir ‘durak’ oldu korkularına…
Sıcak yemek, su ve ekmek…
Peşlerine düştük…
Sabahladık…
Karşıladık…
Uğurladık…
Belki bizim için hepsi bu kadardı öykü…
Oysa onlar için yeni başlamıştı daha…
***
‘Çapa’ kayalıklara tutundu…
Tutundular bir kargo gemisinin paslı ambarından gecenin kıyısına…
Yüzyılının utancını taşıyan bir yolculuktu bu, bir kaçış…
Ve Nazi kamplarını andıran o daracık metal yığını içine sıkıştırıldı çocuklar, hamile kadınlar, erkekler, umutlar…
***
Barbarlık bu!..
235 insanı kaderine terk etmek denizin ortasında…
Aç bırakmak…
Ölüme göndermek adeta…
Üstelik ‘ölümden’ kaçmak isterken…
***
Fotoğraflara bakıyorum, bir çocuk, uzun, düz saçlarıyla…
Oğlum geliyor aklıma…
Geminin içinden görüntüleri izliyorum…
İnsanları düşlüyorum o an…
Ümit Yaşar’ın dizelerine sığınıyorum…
“Kol gezerdi çevremde acılar ölüm gibi…
Ben ondan böyle...
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan…”
***
Vicdan…
Haysiyet…
İnsanlık kalmamış kimi bedenlerde…
Et yığını tiksinti abideleriyle dolu şu evren…
Kirli dünya…
Kirletilmiş insanlık…
***
Ey savaştan, ayrılıktan, kinden ve nefretten medet umanlar…
“Kol geziyor çevrenizde acılar ve ölüm…”
Anlayınız artık ve susunuz !
Ve vazgeçiniz insanı ‘kan’ı üzerinden ayırmaktan…
Kanıyla değil…
Beyniyle, duygusuyla, vicdanıyla insan...
‘Tutunabilelim’ diye yarınlara...