Anna Marangou
(Yunancadan Çev.: Maria Siakalli)
Hepimiz cennet olabilme potansiyeli olan bir adada yaşıyoruz!
Yeni günün bize neler getireceğine dair sevinç, beklenti ve umutla uyanırken hepimiz her gün özgürce nefes alamamayı nasıl başardık bilmiyorum. Çoğumuz yıllarca bu memlekette hayatta kalabilmek için gergin bir ip üzerinde yürümek zorundayız! Sadece memleketimizi değil, her birimizi ikiye bölen kalın bir ip. Onu her gün her hayalimize ve umudumuza bir fren olarak karşımızda buluyoruz, onunla korkuyla karşı karşıya geliyoruz; bugün ve yarın için, burada yaşamak isteyen çocuklarımız ve torunlarımız için güvensizlik yaratıyor.
Az değil, her gün o gergin ipte yürüyen çok kişiyiz!
Dikenli teller ve keskin cam parçaları olan bir beton duvarının mutluluk ve güvenlik getireceğine inanan ve rahatına bakan başkalarını korkuyla izliyoruz. Birlikte hayal kurabilen, birlikte çalışabilen, gülebilen, dilediği denizde yürüyebilen, şimdi de tüm memleketimiz yeşerdiği için sevinebilen, yani özgür insanlar için apaçık olanı yapabilen, bir bütünlük içinde olan bir halk değiliz.
Her sabah yeni bir kötü haber bu gergin ipteki dengemi bozmaya geliyor. Ama ben yürümeye devam ediyorum ve onun dengemi bozmasına asla izin vermeyeceğim! Aksi takdirde beni bir boşluğa düşürecek ve hayatımı, hepimiz, memleketimiz için ancak neşe olabilecek güneşli günleri mahvedecek.
Geçen gün bir arkadaşımın Facebook'unda insanların, Frenkler döneminde Mağusa'da bir Nasturi tarafından yaptırılan ve Petros ile Pavlos’a adanan bir kilise olan “Buğday Camii” hakkında fotoğraf ve hikâyeler paylaşma "challenge" önerisi ile ilgili bir şeyler okudum. Rahatına düşkün çoğunluk neden bir taraftan birilerinin ona “Buğday Cami” demesine, diğer taraftan da birilerinin Petros ve Pavlos Kilisesi demesine tahammül ettiğimizi kasıtlı olarak merak edecek. Bu soruları soranlar suçlu olanlardır, ipi örenlerdir, Helen Lisesi'ndeki tabelayı silenlerdir, ortak geleceği inkâr edenlerdir ve kendilerini haklı çıkarmak için fenerle farklılıklarımızı arayıp onları halka açık hale getirmekten, yoğunlaştırmaktan, görselleştirmekten mutlu olanlardır! Memlekete dair vizyonları olmayanlardır, Karpaz, Girne, Güzelyurt, Mağusa’yı bilmeyenler ve hiç sevmeyenlerdir!
Bir arkadaşımın Buğday Camii hakkında yazdıklarını duygulanarak okudum. Onun için çocukluğunun bağlı olduğu, eskiden kütüphanenin bulunduğu yerdir, belki de şimdiki mesleğiyle ilgili ilk arayışlarını orada bulmuştur. Aynı şehirde benim de hayatımla bağlantılı bir yerim vardı, bugün harabe olan bir kütüphane ve bir galeri vardı... Arkadaşım ve ben geçmişte büyük başarıları olan bir şehri paylaşıyoruz. Kendisi surların içindeki şehirde yaşıyordu, ben birkaç kilometre ötede. Onun dünyasıyla hiç tanışmadım, kimse bana ondan bahsetmemişti; ben onun varlığından habersizdim, o da benimkinden. Ancak aynı zamanda, başkaları bugün hepimizin hayatına hükmeden bu ipin parçalarını gizlice ve entrikacı bir şekilde birleştiriyordu.
Mağusa’dan ayrıldığımda 23 yaşındaydım ve zorluklara rağmen her gün, ısrarla ve inatla oraya dönüyorum. Hayatımı bunu yapabilecek şeklinde organize ettim. Her hafta geri dönebileyim, yanımda da yurttaşlarımız olsun, onlara ülkemizi ve tarihimizi anlatabileyim, varlığımızın güvencesi ve teyidi olan anıtlar hakkında konuşabileyim. Bunu, memleketimizin halkının iradesi ve çalışmaları nedeniyle hâlâ daha dünya tarihi haritasında olduğunu kanıtlamak için yapıyorum!
Batı ve Doğu'nun parçası ve sıklıkla ya insanların hırsları ve müdahaleleri ya da doğal afetler nedeniyle zorla ve istemdışı yerinden edilmenin ürünü olan bir âlem. Kıbrıs, tarihi boyunca hem sık sık zulme uğrayan ve korkmuş insanların sığınağı, hem de bir ticaret, alışveriş, fikir alışverişi, ürünler, gelenekler ve hikâyelerin istasyonu olmuştur. Doğu Akdeniz'deki önemli jeopolitik konumu nedeniyle nadiren barış ve huzur içinde yaşadı.
Bu durum aynı zamanda adanın ayrıcalığı ve lanetidir; bizlere adanın tüm sakinlerini, zihniyetlerini ve farklılıklarını ifade eden çok zengin bir kültür verdi. Bu kültürü yaşatmak ve bizleri tutsak eden ipleri koparıp atmak iradesini bir kez daha kanıtlamak elimizdedir!.