Hayatlarımız gibi… “Az, çok…” Ve bu ülkenin sanatçısına layık gördüğü…

Cenk Mutluyakalı

Saat 4’te sergi salonunun önünde genç bir arkadaşımla buluştum.
Gün doğarken 4 değil, öğlen!
Kapı kilitliydi…

Sergilere giderken, “bana eşlik eder misin” diyerek sanata ilgili birisini daha aramayı tercih ediyorum,
Böylesi mekanlarda çoğalmak için…
Alsancak’tan gelmişti arkadaşım.

Kapı kilitliydi ve sanatçıyı aradım, Ümit İnatçı’yı… “Bir yere ayrılmayınız, geliyorum” dedi.
Çünkü “mesai” bitmişti ve kendini devlet olarak tanıtan yapının memuru gitmişti.

Bu ülkenin belki en önemli sanatçılarından birine kapı açtırıyor, salon bekletiyorlar!
Tozu, toprağı süpürtüyorlar önceden…
Ayıp!

Başbakan’ın siyasi darbeyle geldiği, her birkaç senede bir Kültür Dairesi Müdürü’nün değiştiği, Tiyatro Müdürlüğü’nün ıslah makamına dönüştüğü, yine de bakanların en lüks araçlarda gezdiği, tanklı toplu törenlere paranın aktığı bu iğrenç düzende yalandan, talandan, hayatlarımıza dayatılan türlü sıradanlıktan kültüre yatırım imkânı olmuyor tabii…

Sergi gezecekseniz akşam serininde bunu yapma şansını da yok!

***

İyi ki bekledik, buluştuk.
Böylece Ümit İnatçı, İsmet Değirmenci ve Emre Zeytinoğlu gibi üç önemli sanatçı, entelektüel ve değerle çok daha yakından sohbet imkanı bulduk, çok daha samimi…

İsmet V. Güney Salonu bir galeri olarak güzel bir mekan, samimi, geleneksel, özgün… Bir sıcak kahve içme imkanı olsa, park yeri, biraz daha özen olsa ve organizasyon, Kıbrıs’ın başşehrinde adına yaraşır da bir ortam doğacak.
Salon güzel ama ne yönetim var, ne organizasyon…

Savaşın ganimetini üleşen ama yarım asır zamanda bir tiyatro salonu inşa edemeyen casinocu, bahisçi, gece kulüpçü bir akla yıllardır bunları yazıyoruz da ne oluyor?


***

Ümit İnatçı Sanat Merkezi’nin sunduğu “az, çok” bir “karma sergi” ötesinde, aslında “karma seçki”yi oluşturuyor. Sergiyi gezerken bir aydınlanma, estetik, uyanış turu yapıyor, nefes alıyorsunuz.

Carlo Carnevali, Sümer Erek, İsmet Değirmenci, Ümit İnatçı, Demetra Kokkinou ve Emre Zeytinoğlu’nun eserleri sergileniyor.
Emre Zeytinoğlu resmi tarihe inat uyandırdığı bir dizgeyle, en derin kesiklerden objeler toplamış, gelmiş. Nesnelere anlam verme sürecinde Kıbrıs da var Emre Zeytinoğlu’nun…

Mülteci botlarında batan dünya var, İsmet Değirmenci’nin tablolarında…  Yazılarım gibi resimlerimde tinselliğin, doldurulmaz boşluğun peşinden yol almaya çalışıyorum” diyen Değirmenci’nin tek mısralık şiir tadında eserlerini, kendisiyle birlikte yorumlamak çok daha anlamlı…
 

Ümit İnatçı’nın dünyanın neresinde görseniz tanıyacağınız, ‘resmi’ alfabesi var, imgeleri dillendiren, seslendiren, renklendiren…
 

Yaşadığımız büyük tutsaklığa, kirliliğe, çirkinliğe karşın sanatın, edebiyatın, ezginin, aslında aşkın kollarında ayakta durabilir, umutlanabilir, direnebiliriz…
Hâlâ!


---

(23 Eylül’e kadar sergi açık, imkan yaratınız, izleyiniz, mümkünse ‘mesai’ saatlerinde… Değilse eğer sanatçıya ulaşınız.)
---