İstanbul Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler dalında doktoramı yaparken hocalarımla hep tartışırdım. Çünkü ben genel olarak siyaset kuramlarının çoğunluğunu anlamsız bulurdum. Çünkü yaşanan gerçeklerle çok fazla ilgisi yoktur.
Örneğin uluslararası hukuk birilerin işine geliyorsa bir anlam taşıyor ve uygulanıyor.
Demokrasi ise egemen güçleri mutlu edecek sınırlar içinde geçerlidir.
Bir düşünün ABD’de genel olarak halkın % 50’nin oy kullandığı seçimlerde başkanlar seçiliyor . Yani bu %50’nin % 51’ni alan başkan oluyor. Demek ki başkan Amerikan halkının %26’nın oyu ile başkan oluyor ve halkın %100’ne başkanlık ediyor. Ama bu başkanlar genel olarak Amerikan halkının değil kendilerini Beyaz Saray’a taşıyan bildik güç merkezlerinin çıkarlarını kollamak ve korumak için politika üretip uyguluyorlar.
Bush bunun ne ilk ne de son örneği.
Hazretleri Amerikan halkının oylarından aldığı güçle gidip iki ülke yani Afganistan ve Irak’ı işgal ediyor. Yani Amerikan halkı kendi özgür demokratik hakkını kullanarak başka halklardan yüzbinlerece insanın ölümüne destek veriyor. Veriyor ama sonra da ‘Biz ne yaptık ‘ diyerek Bush ve partisini gönderiyor.
Nasıl olsa ‘ölenler ölür kalan sağlar bizimdir’..
İngiltere’de durum farklı değildi. Bush’un peşinden giden Blair ilk dönemde halktan aldığı destekle güçlü bir iktidar olmuş sonrasında Irak halkını öldürdüğü için mahkemelere düşmüştü.
Beyefendi bir de İşçi Partisi’nin lideri idi.. Yani solcuydu..
O da Bush gibi her şeyi demokrasi adına yapıyordu.
Peki iflas eden ya da iflasın eşiğine gelen İtalya, İspanya, İzlanda, Portekiz, Yunanistan ve Güney Kıbrıs demokrasilerine ne demeli ?? Adamlar halkın oyları ile iktidar oluyor sonra da memleketi batırıyorlar. Sonra da utanmadan halkın karşısına çıkıp ondan oy istiyorlar.
Garip olan da bu..
Örneğin Berlesconi..
Adam yalnız ülkeyi batırmıyor aynı zamanda sex partileri ile ününe ün katıyor. Ama çapkın İtalyanlar onu bir kez daha seçiyor.
Nasıl olsa demokrasi var !!!
Nasıl olsa demokrasi iktidara gelenlerin istediklerini yapma özgürlüğüdür..
‘Arap Baharı’ ülkeleri ise başka bir alem..
Tunus, Libya ve Mısır’da demokrasi geldi.. Her taraf kargaşa..
Örneğin Mısır’da yapılan başkanlık seçimlerine halkın ancak %36’sı katlıdı. Yani halk ‘Büyük Devrim’den heyecanlanmamış ve sandıklara gitmemişti bile. %36’nın % 51’ni alan Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi başkan seçildi. Seçililr seçilmez de ülkedeki siyasal ve sosyla sistemi kendi ideolojisine göre şekillendirmeye başladı.
Yani model aldığı AKP’nin yolunda..
Neyse ki Mısırlılar ne ayranı ne da aslan sütünü bilmez ..
Bilenler de Johny amacının Wisky’sini yudumlamayı tercih eder..
Sonra da ABD ve Batı çıkıp Mısır’a demokrasi geldi der.
Tam bir artizlik !
Irak, Afganistan, Somali ya da başka yerlerde milyonlarca insanı öldüren Amerikan demokrasinin hasmuhlis adamları Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve benzeri çağdışı ve ilkel yönetimlerin Kral, Emir ve Şeyhleri şimdi de ‘Arap Baharı’ ülkelerine demokrasiyi getiriyor..
Demokrasinin geldiği noktaya bakın ..
Socrates ve Eflatun mezardan kalksa kesin Mekke’ye gidip hacı olurlardı..
Yandaş medya da onları müslüman ilan ederdi....
Siz siz olun duyduğunuz ya da okuduğunuz her şeyi bir değil iki değil 3-5 kez okuyun, kafanızda tartın ve doğruluğunu vicadanınızla sorgulayın.
Bu da yetmez..
Daha fazla gerçek demokrasi için mutlaka sandığıa gidin ve oyunuza sahip çıkın. Demokrasiler ancak %80’den fazla katılımlarla anlam kazanır.
İki ay sonra sandığı gidecek olan Kıbrsılı Türkler bunu kanıtlayabilir.
Hem de tatil matil hesabı yapmadan..
Çünkü birçok nedenden dolayı bu seçimler yalınzca toprak yani ülke anlamında değil insan anlamında KKTC’nin geleceğini belirleyecektir.
Ben öyle görüyorum..
Bunu kanıtlamak siz Kıbrıslılara düşer.
Nasıl mı ?
Mutlak sandığa giderek.
Nasıl mı ?
Gerçek demokrasiye inanan ve sizi adam yerine koyanlara oy vererek.