Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun bir grup gazeteciye verdiği yemekten sonra şu tespitleri bu köşede paylaşmıştım:
· Eroğlu hükümetten ve özellikle İrsen Küçük’ten desteğini çekti.
· Cumhurbaşkanı ‘erken seçim’ diyerek aslında UBP’de ‘erken kurultay’ sürecini başlattı.
Derviş Eroğlu’nu siyasette yakından izleyenler, satır aralarında söylediklerine bakmadan, üslubundan bir sonuç çıkarılamayacağını iyi bilir.
Eroğlu her zaman sakindir, yavaş tonda konuşur.
Ama o sakin üslupla kurduğu cümlelerin içinde kimi zaman ‘şifreler’ vardır.
O yemekte gerçi açık açık kullandığı ifadeler de vardı, ancak şu cümlesinin altını özellikle çizmiştim:
-UBP yönetimi eğer toparlanmazsa, muhalefet giderek güçlenecek ve erken seçim gündeme gelecek.
Bu sözlerin UBP kadroları ve UBP iktidarından medet umanlar açısından meali şuydu:
-İrsen Bey’le bu iş gitmez. Ya onu değiştireceksiniz ya da hükümet olanaklarından daha az süre yararlanacaksınız.
UBP kadroları ve UBP’den medet umanlar bu mesajı aldılar mı?
Cevap şu: Bir kısmı aldı, bir kısmı almadı.
Ama almayanlar mutlaka alacak.
Zira Cumhurbaşkanı Eroğlu aynı mesajı ısrarla vermeye devam ediyor.
UBP’nin son birkaç seçimde kullandığı sloganın yeni versiyonu şu:
Hedef belli: Eroğlu, Küçük’ü yedi!..
Bakalım kim kimi yiyecek...
Ve vatandaş bu kavgadan hangi hasarlarla çıkacak...
“Ekonomik paket” kiminmiş?
Başbakan Küçük’e çok teşekkür ederim şahsen...
TC-KKTC ekonomik protokolüyle ilgili bugüne kadar ne yazdık, ne söyledikse hepsini doğruladı çünkü!..
Ne demiştik protokol hakkında?
· Bu protokolü Eroğlu ile Çiçek imzaladı.
· Eroğlu imzaladığı paketi Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle salladı.
· Saraya çıkınca İrsen Küçük’e ‘hediye paketi’ olarak ‘ekonomik paket’i takdim etti.
· Emekli maaş ve ikramiyeleriyle ilgili yasalar ve kararnameler o protokolün yorumundan çıkıyordu.
· Ülkede ‘toplumsal varoluş mitingleri’ne sebebiyet veren, insanları işsiz, aşsız bırakan, gelir ve yaşam düzeyini aşağıya çeken, kamuya ait kuruluşları peşkeş çeken ve en kötüsü sadece ekonomik değil, siyasal-kültürel-sosyal anlamda da ‘entegrasyoncu’ bir mantık içeren o protokolün KKTC bacağındaki 1 numaralı sorumlusu, altında imzası bulunan dönemin Başbakanı Derviş Eroğlu’dur.
***
Bunları söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, yazmaktan elimizde nasır çıktı!..
Bugüne kadar UBP liderliği ve hükümet hep savunma pozisyonundaydı.
Ne de olsa eksi Genel Başkan’dı Eroğlu ve ona gelen laflara göğüs germeliydi.
Hoş, İrsen Küçük kabinede değildi o günlerde, ama partinin Genel Sekreteri’ydi.
Paketi de, Eroğlu’nun Başbakanlık dönemindeki uygulamalarını da canla başla savunuyordu İrsen Bey...
Sonra kucağında bulduğu, Eroğlu’nun buzdolabında sakladığı tedbirleri almaya başlayınca toplum patladı.
Başta KTHY çalışanları olmak üzere işini kaybeden yüzlerce insan, gelirleri azalan çalışanlar ve maaşlarına göz dikilen emekliler ayaklandı.
İrsen Bey o kadar mitingin, eylemin içinde bile “Be arkadaşlar, beni suçlarsınız hep, ama bu protokole imzayı ben atmadım. Eroğlu attı” demedi.
Düne kadar...
Eroğlu “erken seçim”i tekrar edince medyada, İrsen Bey de bunca zamandır Derviş Bey’in önünde siper ettiği göğsünü geri çekti.
Ve açtı ağzını, yumdu gözünü...
Bugüne kadar söylediklerimizi sıraladı, içini döktü.
“Protokolü Eroğlu’nun imzaladığını, 14 ay kulağının üzerine yatıp tedbir almadığını, emekli maaşları konusunun protokolde yer aldığı konusunda TC Elçiliği’nin ısrarcı olduğunu” anlattı Başbakan...
Söylediklerimizi, yazdıklarımızı tümden tasdikledi.
Çok sağ olsun.
Ama bugüne kadar neden sustuğunu, bunları neden gizlediğini anlatmadı İrsen Küçük...
Ve bir de UBP Genel Sekreteri olarak o günlerde neden o protokole ve Eroğlu’nun protokolün gereklerini yerine getirmemesine ses çıkarmadığını da...
Bunları da söylese, resmin bütünü netlik kazanacak.
Toplumun varlığına kasteden o ‘protokol’de kimin ne sorumluluğu olduğu da...