Önce yangın çıkarıyor, “hükümet” olarak anılan yapı…
Sonra İtfaiyeci olarak ortaya çıkıyor ve “yangın var” diye bağırıyor.
Su döküyor alevlerin üzerine…
Sönmüyor!
***
Hem kundakçı, hem itfaiyeci…
Önce benzin döküyor alevin üzerine…
Sonra su…
Bunu da marifet gibi sunuyor.
Yangını çıkartan da kendileri…
Ortalık yanarken izleyen de…
***
Bir yasa değişikliği yaptılar, talimatla…
Dediler ki, “sektör böyle istedi.”
Sonra, “sektörden şikayet var” diye değiştiler.
Hangisi yalan?
***
Yasa değişikliğini “Yabancılara mülk satışına sınırlama geldi” diyerek sunmuşlardı.
Asıl amaç Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının adada konut alma hakkını üçe çıkarmaktı.
Yabancıları caydırırken!
Plansız, hesapsız, öngörüsüz, bilgisiz bir yasa değişikliği yapılmış, uyarıların tümüne de kulak tıkanmıştı.
Ne oldu?
İnşaat sektörü de çöktü.
Bu kez hafta sonu baskın bir "kararname" ile değişikliğe gittiler.
Meclis işlevsiz!
O “Külliye” niye yapılıyor peki?
Kararlar orada alınmayacaksa eğer…
***
Yüzde 49 ortaklıkla Türkiye'nin inşaat sektörüne "gel, sen de buraları yağmala" diyorlar şimdi…
“Yap-Sat”ı Türkiye sermayesine açtılar.
Sınırsız!
Yabancılardan sahip olduğu malları 6 ay içinde elden çıkarması istenmişti ya...
10 seneye uzattılar bu süreyi...
***
“Yabancılara satılan malların devir işlemleri 6 ay içerisinde yapılır” demişlerdi.
Mümkünü var mı?
Şimdi çözüm arıyorlar!
“Sözleşme marifetiyle fazla mal edinen kişiler 6 ay içinde başvuru yaparak 1 malın tapusunu alırken, diğer edindiği malları 24 ay içerisinde satacak” demişlerdi.
Olamayacağını bile bile!
“Malını sat, yoksa el koyacağız” diye tehdit eden bir yönetim…
Hem böylesi bir tehdit yap, hem de “güven kayboldu” de!
Şimdi “uzatmaya” gidiyorlar.
Birkaç ay sonra “sektör böyle istedi” diyerek yeni bir kararname yayınlanacak muhtemelen…
***
Yine olmayacak.
Olmayacak çünkü ne "hükümet" olarak anılan bu yapıya güven var, ne de ülkeye...
Bir yerde gelecek belirsizliği varsa, toprak ve mülkiyet tartışmalıysa, her işlemin "illegal" olduğu konuşuluyorsa, öyle günübirlik kararlarla sonuç alamazsınız.
Siz sorunun aslını görmezseniz, çözüme de varamazsınız.
Hem kundakçı, hem itfaiyeci olursanız memleket yanar!
Yangın yerinde yalan bir oyundur yaşanan…
Çekin gidin!
"Çekin gidin" diye bağırıyor Tufan hoca Meclis'te...
Gitmek için dahi talimat bekliyorlar.
"Bu zihniyet gitmedikçe bu halk nefes almayacak. Ne hukuk tanırsınız, ne ekonomi umurunuzda… En varlıklı kesimlerin çocukları bile göç hesabı yapıyor. Bu halkı bitirmeye yemin ettiniz, çekin gidin..."
Gitmiyorlar!
Topraktan, mülkiyetten sonra şimdi sermaye de el değiştirecek.
İşçiyi, emekliyi, küçük esnafı, memuru yurtsuz bıraktılar…
Şimdi sermayeyi yakacaklar.
***
"Umurunuzda bile değil" diyor Tufan hoca, manzara da bunu gösteriyor zaten.
Meclis'te bu konuşmalar yapılırken, "hükümet" denen koltukların çoğu boş!
Kim bilir "iş takipçiliği" için nerelerdeler...
"Neye yemin ettiniz, bu memleketi bitirmeye mi?
Çekin gidin artık!
Bu kadar basiretsiz, bu kadar gailesiz…
Çekin gidin!
Yetti...”
***
"Nefesimize yazık" dedi Tufan hoca...
En fukarasından en varlıklısına herkes gelecek korkusuyla yaşıyor.
"Size meram anlatmak da mümkün değil...
Anlatabildiklerimiz, anlama kapasitenizle sınırlıdır.
Gailenizle sınırlıdır.”
Ne kapasite var, ne gaile…
Bir de haysiyet meselesi var elbette…
Dert etmiyorlar!
15 bin 613 öğrenci aranıyor!
Eğitimdeki kimi verileri bütçe görüşmelerinde yeniden gündeme getirdi Sami Özuslu.
İnsan ticaretine konu olmuş meseleler...
“Sosyal değil asosyal devlet” tanımı yapıldı.
Doğru!
Eğitim ve sağlık bütçesi değil Tatar bütçesi artıyor.
İzaz ikramlar artıyor.
Hemşire açığı var, hastane açığı var, okul açığı var ancak paralar "Külliye"ye gidecek.
Ülkenin mevcut kaynakları toplumun daha kaliteli, çağdaş, güvenli yaşaması için ayrılmıyor.
***
Önemli bir mesele daha var.
Özel üniversitelerde çalışanların hakkı çalınıyor.
Doçentler, doktorlar, profesörler “asgari ücret” üzerinden ödeniyor.
Yatırımlar böyle…
"Sahte" olan diplomalar değil sadece...
Sosyal yatırımlar da sahte!
***
"Akademisyen" kadrolarında baremlerin Atatürk Öğretmen Akademisi ile eşitlenmesini önerdi, sevgili Sami Özuslu...
Hep diyorlar ya, "öneriniz nedir?"
Buyurunuz!
Buna yanaşırlar mı?
Sanmam!
***
Yükseköğrenimde 15 bine yakın "pasif" öğrenci var.
İşin aslı bunlar öğrenci falan değil...
Bu insanların nerede olduğunu bilen de yok.
Salmaseyit!
Meclis kürsüsünden paylaşılan verilere dönecek olursak...
Kayıtlara göre yükseköğrenimde 101 bin 138 öğrenci görülüyor.
Bunların 85 bin 525'i aktif.
15 bin 613'ü "pasif."
İki dönem üst üste kayıt yenilememiş öğrenciler...
Üniversitelere okumaya gelmişler ama ortada yoklar…
9 bin 632'si TC yurttaşı...
Önemli bir çoğunluğu…
Kayıp!
TC Lefkoşa Büyükelçiliği ne diyor?
Kıbrıs'ın içişlerine yoğunlaşmak yerine, kendi yurttaşı öğrencilerle de ilgilenseler diyorum.
***
"Pasif" öğrencilerin üniversitelere göre dağılımına bakıyoruz.
DAÜ'de yalnızca 6 pasif öğrenci dikkat çekiyor.
Bir disiplin var...
Girne Amerikan Üniversitesi'nde ise pasif öğrenci sayısı 5 bin 500...
Bu üniversitesinin sahibi hükümet koltuklarında “vekil.”
Ne tesadüf, sahte diploma fabrikasının sahibi de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde vekillik yapıyor.