7 Ekim 2023’te Hamas İsrail’e büyük bir saldırısı düzenledi. İsrail’de binden fazla sivilin öldüğü saldırılarda, 200’den fazla sivil de rehin alınarak Gazze’ye götürüldü.
Bu olayın üstünden tam 32 gün geçti. O günden bu yana Gazze’de yaşayan 2 milyon insanın üstüne bomba yağıyor. Binlerce insan, çocuk, kadın, yaşlı, genç öldü. On binlercesi de yaralandı.
İsrail, Gazze’de taş taş üstünde bırakmadı. Okullara, hastanelere, göçmen kamplarına bile bomba yağdırmaktan çekinmedi, çekinmiyor.
Çünkü arkasında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve neredeyse bütün batı var.
İlk saldırının Hamas’tan gelmesi İsrail’i haklı kılmaz. Ama bu soruna batı gözlüğüyle bakınca durum değişir.
İlk saldırı Hamas’tan geldiği için ve Hamas aralarında yabancı ülke yurttaşlarının da olduğu söylenen rehineleri hala serbest bırakmadığı için, batı İsrail’in Gazze’de Filistin halkına yönelik katliam boyutundaki saldırılarını görmezden geliyor.
Batılı liderlerin bu tavrına karşı bu ülkelerin yurttaşları da bu savaşın durdurulmasını isteyen gösteriler düzenliyor. Ancak bu gösteriler henüz savaşı durduracak etkide değil.
BM Güvenlik Konseyi bir ay içinde 6-7 kez ateş kes ilan edilmesi için toplandı. Ama karar alamadan dağıldı. BM bu tavrıyla, kuruluş ilkesi olan “dünya barışını korumak” görevini yerine getiremiyor.
Filistin halkı büyük devletlerin çıkar çatışmasına yenik düşüyor. Onlar kendi çıkarlarını düşünerek ateşkes için adım atmazken Filistinli çocuklar ölmeye devam ediyor.
BMGK bu savaşı durdurmak için acele etmiyor. Ama bu savaş Gazze ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor.
Savaş uzadıkça bölge ülkelerine sıçrama olasılığı da artıyor.
İsrail şimdilik Hamas’ı yok etmek için Gazze’yi yerle bir etmeyi hedefliyor. Burada yaşayan 2 milyon Filistinlinin nereye gideceği, ya ölüp ölmeyeceği İsrail yönetiminin umurunda değil.
Ama bölge ülkeleri, özellikle Mısır ve Ürdün buna şiddetle karşı çıkıyor. Her iki ülke de daha fazla göç almak istemiyor.
Diğer yandan komşu ülkeler Suriye ve Lübnan için de durum aynıdır. İstikrarsız olan ve kendileri göçmen olan bu ülkeler de yeni göç almak istemiyor. Zaten istikrarsız olan bu ülkelere kimse gitmek istemez.
Öte yandan bölgede güç yarışı içinde olan İran, şu ana kadar Hamas’a doğrudan değil ama dolaylı olarak en çok destek veren ülke konumundadır.
İran, İsrail’i nükleer bomba kullanmakla tehdit ediyor. Buna karşılık ABD de bölgeye filosunda bulunan nükleer silah taşıyan gemilerinden birini gönderme kararı aldı.
Bu çok tehlikeli bir gelişmedir. Bu coğrafyada patlayacak bir nükleer savaş yalnızca bu coğrafyayla sınırlı kalmayacak elbette. Böyle bir gelişme dünyanın sonunu getirecek gelişmelere gebedir.
Bu coğrafyada bizim küçücük adamız da olduğundan muhtemel bir nükleer patlamadan en çok etkilenen ülkelerden biri olacak.
Bu savaşın yayılmasını önlemek için yapılması gereken tek şey henüz vakit varken bu eşitsiz güçlerin savaşını bir an önce durdurmaktır.
BM bu görevi yapamıyorsa asıl amacını unutmuş demektir. Ya da büyük devletler kendi küçük çıkarları için bütün dünyayı tehlikeye atıyor demektir.
Bunun için BM’ye asıl görevini hatırlatmak bu dünyada yaşayan her bireyin hakkı ve ödevidir.
Bütün dünya halkları, ama en önce de bu savaşın sürmesine yardımcı olan ülkelerin halkları, büyük devletlere ve onların yöneticilerine insanlık dersi vermelidir.
Unutmayın ABD’nin Vietnam katliamlarını önleyen, bütün dünyada ama en çok da ABD’de gençlerin savaş karşıtı gösterileri olmuştu.
Bu nedenle insan olan her birey bu amaçla sokağa çıkmalı, gösteriler bütün dünyaya yayılmalı, İsrail’e her türlü desteği sorgusuz, sualsiz veren ülke yöneticilerine karşı bu ülkelerin insanları sokaklara dökülmelidir.
Bu olmadan bu acımasız katliama kimse dur demeyecek.
İnsanlık bu sorumluluğu yerine getirmek için şimdi harekete geçmelidir.
Dünya ortak evimiz olduğuna göre evimizi korumak da hepimizin sorumluluğudur.