Lefkoşa’da OHİ çemberinde saat 11:00’de başlayan yürüyüş e çok sayıda eylemci katılarak ırkçılığa karşı sloganlar attı. ‘Savaşa Hayır’, ‘Irkçılığa Hayır’ gibi pankartların da taşındığı yürüyüşte, Türkiye’nin Afrin’deki askeri operasyonuna karşı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aleyhine de sloganlar atıldı.
Didem MENTEŞ
Kıbrıs’ın güneyinde “21 Mart Irkçılığa ve Faşizme Karşı Uluslararası Eylem Günü” nedeniyle iki toplumlu yürüyüş düzenledi. AKEL, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk örgütlerle birlikte, dün, Irkçı Ayrımcılıklara Karşı Eylem Günü dolayısıyla yürüyüş gerçekleştirdi.
Lefkoşa’da OHİ çemberinde saat 11:00’de başlayan yürüyüş e çok sayıda eylemci katılarak ırkçılığa karşı sloganlar attı. ‘Savaşa Hayır’, ‘Irkçılığa Hayır’ gibi pankartların da taşındığı yürüyüşte, Türkiye’nin Afrin’deki askeri operasyonuna karşı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aleyhine de sloganlar atıldı. Fanoremeni Meydanı’nda son bulan yürüyüş sonrası gerçekleşen etkinlikte konuşmalar yapılarak, müzik dinletisi gerçekleştirildi.
Konuşmalar
Yürüyüş; “AKEL, PEO, Dev-İş, DAÜ-SEN, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, BES, Koop-Sen, EDON, PEGO, EKA, Kıbrıslı Üniversite Öğrencileri Hareketi, Kıbrıs Barış Konseyi, KİSA, Aristeri Pterigo, Granazi, Ergotiki Dimokratia (İşçi Demokrasisi), Nea Diethinstiki Arsitera (Yeni Enternasyonalist Sol), Protovulia Enandia Sti Fasistiki Apili (Faşist Tehdide Karşı İnsiyatif) organizasyonuyla düzenlendi.
Etkinlikte, ilk konuşmayı AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu yaptı. Kiprianu, ırkçılığa ve milliyetçiliğe yönelten ya da yataklık eden politikalara ve uygulamalara karşı AKEL’in doğası, ideolojisi ve görüşleri gereği bütün gücüyle mücadele etmek olduğunu söyledi. Yazılı konuşması okunan Dev-İş Genel Başkanı Hasan Felek ise ırkçılığa ve faşizme insanlık düşmanı olduğu için karşı çıktıklarını ve mücadele ettiklerini dile getirdi.
Kiprianu: “İnsanın ailesinin bölünmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz”
Kiprianu, “Son dönemde sosyal medyada Suriye’deki saldırıların kurbanlarının korkunç görüntüleriyle doldu. Savaş kurbanlarıyla dayanışma mesajları yazanlardan bazılarının Kofinu’da mültecilerin kaldığı yerde yaşananlar kamuoyunda tartışma konusu olduğunda, ‘bu yabancılar buraua gelip, işlerimizi, ödeneklerimizi çalıyorlar ve kültürümüzü bozuyorlar’ diye yazanlar arasında olması trajik bir ironidir.
Kriz dönemlerinde ırkçılık ve milliyetçilik kendi mesajlarını topluma kabul ettirmek için uygun bir zemin bulmaktadır. Bu hiç de tesadüfi değildir. Toplumların yoğun ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya oldukları dönemlerde, olumsuz giden her şeyden ‘yabancıların sorumlu olduğu’ mesajı daha kolay bir biçimde öne çıkarılmaktadır. Bu tür yaklaşımlara karşı elle tutulur bir şekilde mücadele etmemiz bizim siyasal görevimizdir. Irkçılığa ve faşizme karşı cepheyi güçlendirerek… göçmen ve mültecilerle dayanışmamızı güçlendirecek inisiyatifleri ve eylemleri yaşama geçirerek… haklaırnı talep etme mücadelelerinde bütün emekçilerin örgütlenmelerini güçlendirerek…
Suriye’de savaşın başlamasından 7 yıl sonra ülke içerisinde 6,1 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, 5.6 milyon insan mülteci oldu. Biz Kıbrıslılar, yerinden yurdundan olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. İnsanın ailesinin bölünmesinin ya da ailesini kaybetmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Çocuklarının göçmen çadırlarına yığılmasının, her doğan gün onlara verecek bir parça ekmek bulup bulamayacağının kaygısını yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunu 1974’te yaşadık” dedi.
“AKEL’in ideolojisi Irkçılığa ve milliyetçiliğe karşı bütün gücüyle mücadele etmektir”
Irkçılığa ve milliyetçiliğe yönelten ya da yataklık eden politikalara ve uygulamalara karşı AKEL’in doğası, ideolojisi ve görüşleri gereği bütün gücüyle mücadele etmek olduğunu söyledi. Kiprianu, “Bu bizim için hem tarihi bir görev, hem de geleceğe yönelik bir sorumluluktur. Nazizm ve faşizm insanlığın geleceğini tehdit ederek, ‘etnik temizlik’ adına milyonlarca insanı katlettiğinde, Kıbrıs Halk Hareketi karşı duruşunu kararlı bir şekilde ortaya koydu. Şimdi Meclis’e girmiş olan neofaşizme karşı Halk Hareketi bugün de kararlı bir şekilde mücadele ediyor. Canavarın okşanarak evcilleştirileceği yönündeki yaklaşımı paylaşmıyoruz” dedi. AKEL olarak doğru ama zorlu yolu seçtiklerini, ırkçılığın insanlık düşmanı içeriğine işaret ettiklerini aktaran Kiprianu, her kültüre ve her insana saygı gösterilmesi anlayışını geliştirdiklerini belirtti. Mülteci dalgalarının tek sorumlusunun emperyalizm olduğunu vurgulayan Kiprianu, yasadışı göçün tek sorumlusunun çağdaş köle ticaretiyle yerli ve yabancı emekçilerin kazanımlarını ve haklarını daraltmaya çalışan sermaye olduğunu belirtti.
Kipiranu, AKEL olarak ırk, renk, dil ve din farkı gözetmeksizin emekçilerin çıkarlarını korumanın öncelikleri olduğunu söyledi.
“Kıbrıs’ta yaşayan ve çalışan göçmenlerle dayanışmamızı dile getiriyoruz”
Kiprianu, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bize göre üretilen servet Kıbrıslı ve yabancı emekçilerin çalışmalarıyla, büyük emekleriyle üretiliyor. Ama bu servetten onlar değil, onları sömürenler yaralanıyor. Göçmen emekçiler kendilerini Kıbrıslı emekçilerin hak ve kazanımları aleyhine bir baskı aracı ve ucuz iş gücü olarak kullananların ağır sömürüsünü ve baskısını yaşıyorlar. Bu şekilde yerli emekçilerin sömürüsü ve yabancı emekçilerin aşırı sömürüsü yoğunlaştırılıyor. Buna son verecek olan birleşik sınıf bilincidir. Bu nedenle Kıbrıslı ve yabancı emekçi hakları ve kazanımları için birlikte mücadele etmelidirler. Onurlu iş ve ücret, insani çalışma koşulları, izin ödenek ve eğitim hakları için Kıbrıslı ve yabancı emekçilerin mücadeleleri ortaktır. Bizce hiçbir göçmen düşman değildir. Daha iyi bir dünya için mücadelede müttefiktir. Sınıfsal sendika hareketle birlikte, Kıbrıs’ta yaşayan ve çalışan göçmenlerle dayanışmamızı dile getiriyoruz ve onların çalışma yaşamındaki hakları, onurlu bir yaşam ve eğitim hakları için birlikte mücadele ediyoruz. Hak ettiğimiz geleceği onlarla birlikte talep ediyoruz”
Felek: “İnsanlık düşmanı olan ırkçılığa ve faşizme karşı çıkıyoruz”
Sınıfsal temelde yürütülen ortak mücadelede, dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti ne isterse olsun, tüm emekçileri ırkçılığa ve neo-faşizme karşı bir kez daha birlikte mücadeleye çağıran Dev-İş Başkanı Hasan Felek, ırkçılığa ve faşizme insanlık düşmanı olduğu için karşı çıkıyor ve mücadele ettiklerini dile getirdi.
Felek, şunları aktardı: “BM Genel Kurulu 1966 yılından beri 21 Mart tarihini uluslar arası ırk ayrımına karşı mücadele günü ilan etti. Ancak dünyanın birçok ülkesinde ve adamızda ırkçılık ve neo-faşizm yeniden, hortlatılmaya çalışılıyor. Dünyayı yeniden paylaşmak isteyen emperyalist güçler Ortadoğuyu kan gölüne çevirdi.Suriye’deki savaş nedeniyle yüz binlerce insan hayatını kaybetti. On binlerce masum kadın ve çocuk kirli savaşta can verdi. On binlercesi Avrupa sahillerine ulaşmak isterken Akdeniz’in derin sularında yok oldu. Uluslararası petrol ve silah tröstlerinin karları ve çıkarları için halklara ölüm, acı, gözyaşı ve göç dayatan emperyalizme karşı, dünyanın dört bir yanındaki ilerici güçlerle birlikte, bugün bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz. Irkçılığa ve faşizme insanlık düşmanı olduğu için karşı çıkıyor ve mücadele ediyoruz. Göçmen emekçiler, mülteci insanlar bizlerin düşmanı değildir. Onlar yürüttüğümüz barış, emek ve insan hakları mücadelemizin doğal müttefikleri, sınıf kardeşlerimizdir. Adamızın hem kuzeyinde hem de güneyinde milliyetçiliğin, şovenizmin, ırkçığın, yabancı düşmanlığının ve nefret suçlarının yükseldiğine tanık olmaktayız.
“Mücadeleye çağırıyoruz”
Felek, Kıbrıs Türklerinin toplumsal varlığına ve düşünce özgürlüğüne yapılan faşist ve ırkçı saldırılara karşı, demokrasiden ve barıştan yana olan on binlerce Kıbrıslı Türklerin 26 Ocakta yağmura rağmen sokaklara dökülerek faşizme geçit vermeyeceklerini haykırdıklarını anımsattı.
Felek’in konuşması şöyle sürdü: “Adanın çevresindeki hidrokarbon yataklarındaki sondaj çalışmaları nedeniyle yaşanan gerginlikleri endişe ile izlemekteyiz. Yeraltı zenginliklerinin kullanımı, çatışma yerine tüm Kıbrıslıların menfaati ve birleştirici amaçlar için kullanılmalıdır. Doğu Akdeniz’de işbirliği, refah ve barışın gelişmesi için değerlendirilmelidir. Orta Doğu’da yaşanan çatışmalar, Akdeniz’deki yeraltı zenginlikleri,Kıbrıs sorunun çözümünü ve ülkemizin yeniden birleşmesinin öncelikli ve acil bir gereksinim olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin çizdiği çerçeve zeminde müzakere sürecinin, herhangi bir ön koşul olmaksızın yeniden başlatılmasının altını çizerek, siyasi eşitliğin, tek egemenliğin, tek vatandaşlığın, tek uluslararası kimliğin olacağı, iki toplumlu Federal Kıbrıs’ın önü derhal açılmalıdır. Sınıfsal temelde yürüttüğümüz ortak mücadelede, dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti ne isterse olsun, tüm emekçileri ırkçılığa ve neo-faşizme karşı birkez daha birlikte mücadeleye çağırıyoruz”