"Hep sonradan..."

Cenk Mutluyakalı

“Hep sonradan gelir aklıma” diye bir şarkısı vardır, Ahmet Kaya ustanın…

Çok uyar bizim siyasetimize, toplumsal hallerimize, gerçeğimize…
En kritik dönemlerde devrilen onca hükümetin ardından, yıllar sonra birileri gerçek sebebini anlatır.

Müzakere masalarının, koalisyon pazarlıklarının, mali protokol görüşmelerinin, hükümet yıkımlarının 'gerçek' sebepleri pozisyonlar değiştikten, seçim ortamına girildikten, biraz da iş işten geçtikten sonra seslendirilir.

Çoğu "Türkiye kaynaklı" müdahaleler vardır.
Ankara’nın “taşı” ağırdır, çoğunluk altına girmek istemez.
Hep sonradan gelir itiraflar.

***

1990 seçimleri bu toplumda “dış müdahale” adına utançtı.
Diyeceksiniz ki “öncesi neydi?”
Bu ülke başına silah dayanarak “çekil” diye tehdit edilen adaylar gördü.
Yine de 1990’ın farkı Meclis’in “resmi rapor”la müdahaleyi onaylaması oldu.
Ders alamadık.

Otuz sene sonra 2020’de iradenin ve demokrasinin hoyratça yerlere serildiği yeni bir seçim yaşadık.
Kıbrıs siyaseti “çözümsüzlük” üzerinden ray değişti, açık seçik “ilhak” yoluna girildi.
 

"Raporluyoruz Grubu" adıyla bir grup gönüllü avukat, akademisyen, iletişimci, aktivist bu sürece yönelik ana başlıkları ve kimi tanıklıkları raporlaştırdı, iki haber portalı Özgür Gazete ve Gazedda Kıbrıs’la da anlaşarak, özel dosyalar kamuoyuyla paylaşıldı.
Yaşananlar yeniden tarihe geçti, yurt dışından da yankılandı, kimi yeni tanıklıklar seslendirildi.

(Yenidüzen ve Kanal Sim niye raporu yayınlamadı sorularına da bu vesileyle yanıt vermiş olalım; rapor bir basın toplantısı ya da iletiyle tüm basın değil, iki gazetemiz üzerinden topluma sunuldu, her iki gazetemize ve raporu hazırlayanların tercihine saygı gösterdik.)

Elbette bu rapora eklenecek çok daha fazla bilgi, belge, tanıklık vardır.
Çok doğal olarak yaptırım gücü olmayan bir grup gönüllünün daha kapsamlı bilgi-belge-tanıklığa ulaşma şansı sınırlıdır.
Meclis’te yine böyle bir araştırma komitesi kurulur mu?
Sanmam!
“Türkiye, adanın kuzeyinde demokrasiye izin vermiyor” sonucu çıkartmazlar!
Tatar’ın etrafına dizdiği “soğuk savaş eskisi” modeller ülkeye “hınç dili” kusarken, ne adada barış mümkündür bu süreçte, ne de toplumsal uzlaşı…

***

İrademiz kuşatılmıştır.
Bu açıktır.
Bir de raporla yine gördük ki, “hep sonradan” nakaratı tekrarlanmıştır.

Ne zaman ki bir ‘seçilmiş’ kendisine yönelik böylesi müdahaleleri anında açıklayacak, tavır alacak, yetkisini kullanacak ya da yetkisi olmadığını tescilleyecek, tüm bunlar dünyanın gözü önünde yaşanacak, işte o zaman herkes ada yarısında kurulan düzeni çok daha iyi algılayacaktır.

Talimat, biat, vesayet, koloni, ricayla yaşam, alt yönetim ya da adına ne isterseniz deyiniz, bu düzeni tanımlamak, isyan etmek, raporlamak, bağırmak önemlidir ama asıl mesele bunu değiştirmektir.

O değişim için sanırım bekleyecek bir başka "sonra" kalmamıştır artık!