Hepimiz Charlie’yiz

Tümay Tuğyan

Kucağına oturttuğu oğlan çocuğunu okşayan bir papaz...

Toplu seks yapan baba (tanrı), oğul (İsa) ve kutsal ruh...

Birbirleriyle ilişkiye giren kardinaller...

Şapkadan tavşan çıkaran İsa...

Yukarıda saydıklarım, Charlie Hebdo dergisinin, manşet yaptığı sayısız din temalı karikatürden sadece birkaçı.

Yani bu derginin çizerleri 24 saat, ‘biz ne yaparız da İslam’ı mizah malzemesine dönüştürürüz’ diye kafa patlatmıyorlar.

Leonardo Da Vinci’nin meşhur ‘Son Yemek’ (The Last Supper) tablosunu, İsa peygamberin kafasına oturttukları ‘Aptallar Yemeği’ başlığıyla da yayınlıyorlar...

Çarmıhtaki İsa’ya, ‘Ben bir sado-mazoşistim’ de dedirtiyorlar...

Meryem’in İsa’yı doğurduğu çılgın bir doğum sahnesini de okuyucularıyla buluşturuyorlar.

Çünkü onlar, bütün dinlerin tabularını, tıpkı diğer pek çok konuyu olduğu gibi, , mizahın önemli bir aracı olarak görüyorlar.

***

Radikal İslamcılar, en temel haklardan olan düşünce ve ifade özgürlüğüne karşı tahammülsüzlüklerini, demokratik olgunluktan yoksunluklarını ve hoşgörüsüzlüklerini, eleştirel bakışlarını sadece kalemlerini kullanarak ortaya koyan insanlar üzerine boşaltarak gösterdiler önceki gün, bir kez daha.

Ama fikirleriyle değil...

Tıpkı o gazetecilerin yaptığı gibi, demokratik yolları ve hakları kullanarak değil...

Silahlarla...

Kurşunlarla...

Oysa kalemler, susmazlar silahlarla.

Susmayacak da!

Derginin bir sonraki sayısı, ara vermeden yayınlanacak önümüzdeki hafta.

Ve inancını, yine kalemiyle savunmaya devam edecek, özgürlükleri barbarca kıyımdan geçirmeye çalışan zihinlere inat.

Yine çizecekler Muhammed’i...

Yine çizecekler İsa’yı...

Ve daha nicelerini!

***

Charlie Hebdo’ya düzenlenen saldırı, karşıt aşırılıklarla yanıtlanmamalı asla.

Çünkü istenen, aslında biraz da bu.

Kutuplaşmayı körüklemek!

‘Karşı’ kutbun benzer yöntemlerle karşılık vermesini bekleyecekler şimdi.

Müslümanlara yönelik saldırılar düzenlenmesini bekleyecekler...

Bu katliamın yarattığı öfkenin, İslam üzerine ‘patlamasını’ bekleyecekler.

Onlara verilecek en güzel yanıt ise kuşkusuz bu beklentilerini boşa çıkarmak, yaşananların, İslamofobik bir patlamaya yol açmasına izin vermemek olacaktır.

Dünya, bu tür kutuplaşmaları içinde barındıramayacak kadar küçük, hoşgörünün ulaşabileceği sınırlar kadar büyüktür.