Kimi ‘kelimeler’e amacının üzerinde ‘anlamlar’ yüklemek…
Ve ‘buyurunuz, buradan yürüyünüz’ demek, mümkün.
Ve hatta ‘kalabalıklar’ da takılabilir peşinize!..
Öyle de ‘yol’dur önemli olan...
Nereye götürüyor acaba sizi?
***
‘Özel Hayat’ yasasını unutunuz!.
Ceza Yasası’nda “gazeteciler”e 5 yıl hapislik var (!)
Ceza Yasası, 47 b!..
Müfsit Niyetli Yayınlar, diyor…
“Ağır Suç” ve “5 yıl hapislik…”
1960’dan beri (!)
47 (b) değil sadece…
48(e), 68, 194(1), 195(1), 196, 197, 198, 199, 200, 201 ve 202!
Tüm bu maddelerinde ‘Ceza Yasası’nın hafif, ağır suç var gazetecilere, hapislik var.
Üstelik bu ‘yasa’dan dolayı yüzlerce mahkeme kuruldu bugüne kadar ‘basın’ için!..
Ama ‘yasa’da “5 yıl hapislik” yazıyor diye, kaç kişi 5 yıl hapse gönderilmiş acaba?
Her yasada olduğu gibi ‘yasa’, en ‘ağır’ cezayı yazıyor.
Ama karar ‘yargı’da çıkıyor!..
Pek çok kararda hakim ‘gazetecilik’ diyor, kimilerinde bir ‘özür’le bitiyor iş, kimilerinde birkaç bin liralık tazminat…
İlginçtir, ‘gazetecilerin gazetecilere’ açtığı onlarca dava var, bu yasadan dolayı!..
Kimse bundan söz etmiyor !..
Tüm kurumlar gibi basın da ‘iğneyi’ kendine hiç batırmadan, elinde ‘çuvaldız’ gezmeye bayılıyor.
‘Kuralsızlığı’ en önemli ‘özgürlük’ kabul eden ‘kültürümüz’, her türlü ‘değişim’e direniyor genelde…
‘İçerik’ten uzaklaşan, demagojisi bol örneklerle yapılıyor bu!..
Fikir sahiplerini ‘kategorize’ etmek ise işin büyüsü!..
Üstelik ‘yargı’ diye bir süreç de yokmuş gibi davranılıyor!..
***
İnsanların ‘özel hayatı’ elbette ‘medya’ya karşı korunacak!..
Yoksa ‘devlet’in evleri ve kahvehaneleri basarak ‘dedikodu’ denetimi yapacağını mı sanmıştı kimileri?
Gazeteciliğin giderek “siz kayıt yapınız, belge çalınız, bize getiriniz, yayınlayalım” gibi gösterilmeye çalışıldığı bir süreç var, üzüntüyle izliyorum.
O nedenle değil mi zaten artık herkes ‘bildiri’ yerine ‘haber’ yazarak paslıyor medyaya; meşrubatçısından sosisçisine, telefoncusundan belediyesine, üniversitesinden sendikasına kadar…
Ve medya “hazır”ı seviyor!..
***
‘Özel yaşam’ ile ‘gazeteciliğin’ ayrımı basit aslında…
Ortada bir “kamusal” görev ya da kaynağın “suiistimali” var mı?
Eğer öyleyse ‘yargı’ aşamasında gazetecilerin eli fazlasıyla güçlü...
“Kamusal bir görevin ya da kaynağın suiistimali halinde basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilir” ek cümlesi yasayı rahatlatır mı?
Bilemiyorum!..
Çünkü, ‘Ceza Yasası’ndaki ‘hapislik’ ön görüsünü ortadan kaldırma niyetli “Basın Yasası” çalışmalarına “karşı” çıkanları da biliyorum.
Yine içeriğe bakmadan, reddetmişti pek çoğu...
Bir de ‘kamusal kaynakalar’ı haksız elde etmesiyle ünlü ‘gazeteci’ sıfatlı isimleri de tanıyorum, yakından!..
Diyorum ki o durumda, ‘Bunlar mı karar verecek, kamu yararına?’
***
“Araştırmacı gazetecilik yok edilmek isteniyor” diyenler, araştırmadan yazabiliyor!..
Ve ‘abartılı’ örneklerle, sanki her sabah kamyon kamyon gazeteci hapse gönderilecekmiş gibi yazmak, doğrusu ilgi çekiyor...
‘Gizli’ izlemeler, dinlemeler; belge çalmalar kutsallaştırılıyor arada!..
Ve ‘Ceza Yasası’ orada duruyor!..
1960’dan beri, ‘hapislik’ diyor.
‘Statüko’ korunuyor!..
‘Değişim’ varsa direniliyor!
‘Korkutmak’ bedava: Aman ha! Hepimizi ‘hapse’ atacaklar sonra…
Cenk Mutluyakalı'nın bugünkü köşe yazısının tümünü okumak için TIKLAYINIZ