“Seks İşçiliği” ya da “Seks Köleliği” çalıştayı diyeceğim.
Doğru isim bu olmalıydı.
İsme takılmadan, içeriğe bakalım.
Bu ülkeyi yönetenler ilk kez bu kadar açık, cesur, dolaysız ve samimi konuştu.
Araştırmacı Mine Yücel şu sözleriyle düşüncemi doğruladı:
“Devlet temsilcileri benim söyleyeceklerimi söyledi. Bunları söyleyen bakanlarım olduğu için gurur duyuyorum.”
* * *
“Gurur duymak” için aceleci değilim.
Sonucu beklemek isterim.
Çok “ÇALIŞTAY” gördüm.
“Durum Tespiti” doğru yapıldı.
“Yol Haritası” iyi belirlendi.
Ama yolda kalındı!
Uygulamada ne olacağı önemlidir.
Siyasetin görevi “durum”u anlamak ve anlatmaktan fazlasıdır.
Çözüm üretmektir.
* * *
Başını kuma saplamış devekuşu siyasetinden öylesine yorulduk ki, birileri, sırf gerçeği söylediği zaman dahi umutlanıyoruz.
Bu anlamda elbette kutluyorum.
* * *
Her sene 1.200 “kayıtlı” seks işçisi var.
Geçen sene “frengi”den 32 sınır dışı.
Peki bu kadınlar kimlere “satılmış.”?
Kimse bilmiyor!
Bu adamları kim kontrol etmiş?
Kadınların pasaportlarına el koyan “otorite” bunu niye düşünmemiş?
32 sifiliz, 11 HCV, 5 Hepatit B, 3 HIV, 1 HPV ve 2 Tüberküloz bir senede tespit edilenler!
* * *
Kadınlar sömürülüyor, izliyoruz.
Cinsel hastalık yayılıyor, izliyoruz.
İnsanlar köleleştiriliyor, izliyoruz.
* * *
Hepimizin bildiği “sırlar” yüksek sesle söylendiği için umutlanıyoruz.
Bu dahi önemli!
En azından ada yarısında her “pisliğin” üzerini bayrakla, nutukla, hamasetle örten insanların yerine çok daha samimi, cesur, yürekli insanlar yönetime gelmişler.
Ama yeter mi?
Yetmez!
Çözüm üretemezsek eğer yetmez…
Teşvik edecek ve izleyeceğiz.
Yüreklendireceğiz.
“Durum” bu!
Sonucu göreceğiz.