Kesin yargı!
“Eminim abi, Turkovac bir moka yaramaz!”
Bilim insanı mısın?
Elinde makinen vardı ve inceleme mi yaptın?
Virolog, mikrobiyolog musun yoksa başlı başına bir herbokolog mikrop musun?
-*-*-
Kesin yargı!
“Sakın aşılanmayın!”
Peki neden?
Nereden biliyorsun aşının seni bir kaç senede Musevileştireceğini?
Böyle diyenler, buna inananlar var!
Kesin İsrail bizi dinliyor!
Niye dinlesin ki seni İsrail?
Niye!
Cem Yılmaz’ın veya Komutan Logar’ın dediğinden; “kimsin sen, çık dışarı” yahu!
-*-*-
Kesin yargı!
“KKTC’de seçime katılan sekiz parti de tıpatıp aynıdır!”.
Abi mümkün mü?
Abla emin misin?
“Evet eminim, hepsini denedik!”
Tamam denedin, belki değişti bazıları; mesela akılları başlarına geldi!
Ve ben eminim hiç denenmemiş olanlar var!
Denediğini sandığın zamanda doğmamış ciddi miktarda aday var mesela...
-*-*-
Kesin yargı!
Federal çözümü çok denedik, olmaz, artık iki devletli çözüm istediğimizi haykırıyoruz!
E haykır!
Buyur!
Hani, niye haykırmıyorsunuz?
-*-*-
Evet, siyasette mastürbasyonu seviyoruz da KKTC’yi tanıtma meselesi, el yordamıyla olacak bir şey değil!
Kendi kendinize olmaz ki!
Çünkü çok iyi biliyorsunuz, çok iyi biliyorlar Ajda Pekkan hanımefendi bacımızın dediği gibi, bu konuda, yani egemen eşit devlet şeysinde “haykıracak nefesimiz” yok!
Ellerinizi uzanıyor belki ama mamafih!
Binanaleyh, “federal çözüm, mantıklı olandır”a geri dönmek zorundayız sevgili Toros Dağları göçebeleri!
-*-*-
Optimist olmak çok önemli...
Ama neredeyse hepimiz pesimistiz!
Vaoooouv, hiç tarzım değil, entelektüel kapasitemi de aştığı açık ama bayağı felsefik yazmışım!
“Elimde viski ve havuç ve bir elim de çenemde” demişti ya Cem Karaca...
Yok yahu, gerçekten alakası yok...
Yani demek istediğim şudur ki; iyimser bakmakta fayda var...
Turkovac gelirse salınır mısın?
“Salına da salına da gel, hadi yavrum dön dolaş yine bana gel” şarkısında pek belirtilmiş değil ama “güvendiğim ve tanıdığım bilim insanlarına sorarım”...
Veya “güvendiğim ve tanıdığım, bildiğim bilim insanlarının yorumlarını okurum” elbette!
Devlet Bahçeli veya Tayyip Erdoğan’ı dinlemem... Ama oturduğu yerden aşıyı eleştiren köşe yazarlarını da okumam!
Örneğin çocukluktan tanıdığım, sevgili kardeşimiz, ağabeyimiz ve bu meselelerin Türkiye’deki en önemli bir kaç kişisinden biri olan Prof. Dr. İhsan Gürsel’e bir mesaj atarım, “güvenebilirsin” dediği anda, şırıngayı bile çiğnerim!
-*-*-
Yooook aman ha, sakın aşılanmayın!
Hiç aşılanmayın!
Neden?
Yan etkilerini bilmiyoruz da ondan!
Elbette bilime doğrudan müdahale etmiş oluyorum şu anda ama sevgili abim, canım ablam, ne olabilir ki yan etkisi?
Affedin ama 55 yaşındayım; motorda büyük arıza olmazsa, bu otomobil en fazla 20 yıl daha gider... Ve büyük olasılıkla, vites kolu da hiç kullanılmayabilir! Tak birinciyi devam, falan yani...
-*-*-
Bu arada, bugüne kadar “videz” olarak bildiğim şey meğer “vites”miş ki bunu da “Microsoft Word” öğretti... Yazıyorum, yazıyorum altını kırmızı çiziyor!
Neyse...
-*-*-
Vakalar arttı mı?
Arttı!
Aşı şart mı?
Kaçınılmaz!
İsrail bizi dinleyecek mi?
Dinlesin; “Filistin’e özgürlük”, oh doğrudan söyledim; hem de yüzlerine!
Biraz fazla “optimizm” ama olsun!
-*-*-
Kıbrıs sorunu çözülecek mi?
Çok zor ama çözülmeli!
Çünkü başka şansımız yok!
Toroslara bakarak olmuyor anlayacağınız!
Çünkü Toroslara bakarak Kıbrıs sorununu çözmek; Toros model araba ile Formula 1 yarışı hayali kurmaktan dahi imkansızdır!
-*-*-
İyi niyetle...
İçtenlikle...
Erdoğan veya cemaatinin gerici rüzgarının aldatmacaları veya koltukçuluğuyla değil...
Ama “boykot”la hiç değil...
“Olmaz, bunların hepsi aynıdır. Gördük hepsini!”...
Abi, görmediklerin de vardır; dersini alanlar da çoktur...
Bilmem anlatabildim mi?
23 Ocak 2022 sonrası zor!
Seçimlere iki haftadan az bir süre kaldı...
23 Ocak 2022...
İç borçların çok artmış olması ve Türkiye’nin maddi çöküşünün “anne bana para ver”i zorlaştırmış olması bence “yeni hükümet” için önemli bir “enkaz” olacak...
-*-*-
Yollar, hastaneler, havaalanı; tam iflası gösteren “göstergeler” gibi...
Kıb – Tek, battı...
Elektrik Rum tarafından alınıyor falan...
-*-*-
Turizm, eğitim, narenciye, hayvancılık derken; akaryakıt fiyatlarındaki artış ve Türk Lirası’nın ölümü!
-*-*-
En büyük tehlike mi?
Olası bir hükümeti bekleyen en ciddi tehlike; en başta “döviz borçları” olmak üzere, tüm “bireysel veya şirket borçları”dır...
Kimse borcunu ödeyemeyecek...
Ama özellikle “döviz” borçluları!
-*-*-
Hükümetin dedik ama “devletin” sorunu büyük olacak!
Alacak – verecek davaları zaten artmıştı; vakalar gibi katlana katlana gidecek!
Veya hiç gidemeyecek!
Hep birlikte hapse girer miyiz?
-*-*-
Haaa özel kişi veya özel kurumların borçları, hükümetleri ilgilendirir mi?
Öyle bir durum olamaz.
Borç, kişi veya kurum ile banka arasındaki sözleşmeyi ilgilendirir...
Yani her hangi bir hükümet, bankalara, “bağışlayın arkadaşların borçlarını” veya “TL’ye çevirin Sterlin borçlarını” gibi talimat veremez...
Diyelim ki “TL’ye çevirin” dedi!
Bankalar bazı borçları zaten TL’ye çevirebilir...
Ama hangi kurdan!
Tabii ki “çevireceği günkü kurdan”...
-*-*-
Hükümet dövizi sabitleyemez mi?
Banka borçları ile ilgili olarak buna yanıt vermek kolay; “hayır sabitleyemez!”...
Yani sonuç nedir?
Vallahi sonuç şudur: Analiz edebildiğim kadarıyla Allah Faiz bey veya Tufan hocaya yardımcı olsun!
-*-*-
Bir de şaka yapalım; isimlerle ilgili olarak...
TC’de faiz yükseltilirse, tufan olmayabilir...
Hani faizler yükselirse döviz düşecek ya!
O’nu demek istedim!
Ama faiz aynı kalırsa, tufan olacağı kesin!
Cambridge Düşesi Kate Middleton dün, yani 9 Şubat’ta 40’ıncı yaşını kutladı... Cambridge Düşesi’nin, geçtiğimiz Kasım ayında Paolo Roversi tarafından Batı Londra'daki Kew Gardens’da çekilen yukarıdaki portreleri, pandemi nedeniyle kapalı tutulan Ulusal Portre Galerisi'nde sergilenecek.