Simge ÇERKEZOĞLU
“Her şiir bir dalga gibi” diyor şair Tuğçe Tekhanlı… Doğrudur, o denli özgür, o denli aidiyetsiz ve başına buyruk bir şey şiir. İnsanı dibe batmaktan koruyan, yükselten de bir gücü var.
Dalgalara İsim Verdik isimli yeni şiir kitabını konuşuyoruz. Uzun soluklu bir eğitim hayatının ardından bu kez çağdaş dans eğitimine yönelen Tekhanlı, şiirle dansı birleştirerek, okurlarına farklı deneyimler yaşatmayı planlıyor.
Yazmaya başlangıç serüveni pek çok şair gibi onun da küçük yaşlara dayanıyor…
“Yazmaya aslında ilkokulda başladım, bir şiirim yayınlanmıştı dergide. Ortaokulda ve lisede de şiir yazmaya devam ettim. Üniversitede de bu çabam devam etti. Ben üniversiteyi Hacetepe’de okudum. Böylece Türk edebiyatı, ikinci yeni ile tanıştım. Daha sonra yüksek lisans için İngiltere’ye gittiğimde yaşadığım zihinsel boşluk, yalnızlık, kendi kendime kalma halim beni daha da şiire yakınlaştırdı. Şiir yazmaye ve bunları sosyal medya hesaplarımdan yayınlamaya başladım. Kıbrıs’taki şair dostlarım bana şiirlerimi dergilere göndermem, orada yayınlamamam önerisinde bulundu. Bu deergiler bir anlamda genç şairler için sınanma yerleridir. Böylece 2015 yılında ilk şiirim Kıbrıs’ta yayınlandı. Daha sonra Türkiye’deki dergilerde yayınlandı.”
Tabii bu süreci ilk kitap takip ediyor, böylece şiir ve edebiyat alanında Tuğçe Tekhanlı için yeni bir kapı aralanmış oluyor.
“Kıbrıs Sanatçı Yazarlar Birliği, Yazarlar Birliği ile birlikte uzun zamandan bu yana genç şairler ve öykücüler için yarışmalar düzenliyor. Dolayısıyla kuzey ve güneyden şair ve öykücülerin dosyası seçilip çevirilerle biraraya getiriliyordu. Benim de Türkçe şiirlerim Yunanca’ya çevrildi. 2016 yılında basıldı. Daha sonra bu şiirleri Türkiye’deki bir yarışmaya da gönderdim. Orada da kazandım ve bu kitap böylece Türkiye’de de basılmış oldu.”
“Şiiri dalga gibi devinen bir şey olarak düşündüm”
İlk kitabının ardından, Dalgalara İsim Verdik isimli yeni kitabını konuşuyoruz. Kitabin ismi, benim gibi şiir ve deniz severi hemen kendine çekiyor…
“İlk şiir dosyamı teslim ettikten hemen sonra, yeni şiirler yazmaya başlamıştım. Bu şiirler o zamandan bugüne şeçtiklerim. Bu arada İrlanda’ya yaratıcı yazarlık yüksek lisansına gittim. Burada yaşanacak yeni deneyimler olduğunu düşünerek, yazmaya devam ettim. Her kitaplar, yazarların şairlerin hayatından bir devri anlatır. Duplin’de yazdığım şiirleri de buraya ekleyerek bu kitabı tamamladım. Içerisinde yirmi dokuz şiir var. 2017 yılında katıldığım Avrupa Birliği projesinde, güneyden de bir şairle birlikte çalıştık. Bu projede bizden dalgalara bakıp isim vermemiz istenmişti. Bu beni çok etkiledi. Böylece bu çıkış noktası ile kitaba bu ismi verdim. Adanın arkeolojisine, tarihine ve kişisel tarihimize bakarak bu dalgalara isim vermiştik. Daha sonra da bu şiirlerimi biraraya getirdiğimde onları dalga olarak düşündüm. Zamanı geldiğinde uzanan, bizden kopan, denizin sonsuz döngüsünde büyüyen, evrilen, devinen bir şey olarak düşündüm… Her şiir bir dalga gibi…”
Bu sözün üzerine ben de dalgaların kıyıya vurmasını şiirin okurlara ulaşmasıyla ilişkilendiriyorum. Kitabın içeriğini de konuşuyoruz…
“Kitap üç bölümden oluşuyor. Prelüd, Füg, Noktürn. Prelüd kelimesini daha önce de şiirlerimde kullanmıştım. Ancak füg ve noktürn kelimelerini tanımam aldığım bir dersle oldu. şimdi de ikinci üniversitemi okuyorum. Orada aldığım müzik tarihi dersinde prelüdün daha çok senfoni ve operalardan önce çalınan giriş müziği olduğunu konuşmuştuk. İlk bölümdeki şiirlerim daha çok çocuklukla ilintili, doğarken miras aldığımız şeylerle ilintili. Prelüd ve füg ardarda çalınır. Orta bölüme de o ismi verdim ki ekolojik yıkım ve antroposen çağla ilgili. İnsanın dünyaya yapıp ettikleriyle ilgili şiirler var burada. Noktürn ise resimde gece manzarası demek. Müzikte ise gece müziği demek. Daha dramatik, romantik bir müzik. Son bölümde de daha dramatik ve romantik şiirlerim var. Gece yazdığım geceyi anlatan şiirler bunlar.”
Müzikten yola çıkarak, şiirlerin de aslında kendi içinde tınısı olduğunu söyleyebiliriz. Kitapta ayrıca düz yazı şiirler de var.
“Ben İrlanda’ya gitmeden önce düz yazı şiir okumuştum. Ama hiç yazmamıştım. Orada İngilizce şiirler yamaya başlamamla birlikte farklı türlerle şiiri deneyimleme şansım oldu. İrlandalı şairlerden de okudum. Böylece ben de düz yazı şiir yazmaya başladım. Tümü de birbirleri ile ilintili bu şiirlerin. Aynı anda hepsini hem Türkçe hem de İngilizce yazdım. Düz yazı kulanılarak yazılan şiir türü. Farklı bir duygu katıyor.”
Tuğçe Tekhanlı şuanda çağdaş dans eğitimi alıyor. Şiirle dansı birleştirme yönündeki düşüncelerini konuşuyoruz.
“Çağdaş dans eğitimi alıyorum. Disiplinler arasılığı sanatta çok seviyorum. Hepsi birbirini besliyor. Çağdaş dansı da şiirsel buldum. Şiirle içiçe geçince çok güzel olabileceğini düşündüm. Kendi yazdığım şiirleri temel alarak performaif işler yapmayı hayal ediyorum. Çağdaş dansı katarak bunu yapmayı planlıyorum.”
Fotoğraflar: Vasfi Kuni