Her şey çökük bir külliye dikik!

Serhat İncirli

Dış siyaset çökük…
Kazakistan’dan yediğimiz kazığı kimse yorumlamıyor…
Kimse derken, tabii ki bizim hamaset kurmaylarından söz ediyorum…
Ersin Tatar belki sessiz sessiz, içinden ana avrat küfrediyordur ama garibim o kadar ezik ki, “aman da ağzımdan bir şey kaçırırsam, Tayyip bey beni döver” falan diye düşünüyor olabilir!
Tahsin Ertuğruloğlu, hiç haberi yok gibi davranıyor!
“Kim, ne olmuş? Kazakistan mı? Ne yapmış Kazakistan?” pozisyonu!

-*-*-

Eğitim çökük!
Devlette tam günü başaramadık!
Eğitimin devletteki kalitesinin ciddi anlamda uğraş veren öğretmenlere rağmen, son derece bozulduğu herkesin kabul ettiği bir gerçek!
Çok zengin değilseniz, çocuğunuzu özel okulda okutmak da ayrı bir külfet!

-*-*-

Eğitimde yüksek öğrenimin itibarı, şu anda yerlerde sürünüyor…
Fazla değinmeye gerek yok, midem kaldırmıyor!

-*-*-

Asayiş konusu çökük!
KTAMS Başkanı Güven Bengihan dün Sim Tv’de benim sabah programında anlattı…
1998’de işe başladığı zaman hapishanede 68 mahkum ve tutuklu varmış!
Şu anda bine yakın!
Ve hapishanede, örneğin elektrikçi, maranoz, terzi, berber yok!
Kimsenin umurunda da değil!

-*-*-

Bu arada ülkeye Türkiye’den de Güney’den de uyuşturucu yağıyor olması bir yana, ortalık galiba perakende tabanca satıcısı doldu!

-*-*-

İnsan kaçakçılığı konusu çökük!
Müteahhitler Birliği Başkanı, kendi yönettiği birlik aracılığıyla insan kaçakçılığı yapıldığını açıkça ifade etti!
Gizlemedi!
“Acentelik yasası, tüzüğü falan çıkarılsın da önleyelim” dedi!
Evet, insan kaçakçılığı!
Yapan adidir, kötüdür, şudur budur da dedi!
Çok rahat!

-*-*-

Kablo ile elektrik meselesi çökük!
KKTC’de, tıpkı dış siyaset gibi, kablo ile elektrik meselesi de “çökük”…
Mümkün değil dendi yıllardır!
Türkiye’nin uluslararası bağlantıları var, yapamaz deniyor yıllardır!
Şimdi gerçek bir daha yüzümüze vuruldu!
Ya dürüstçe, “mümkün değil, mevcut siyasi ortam uygun değil” denecek ki denemez; ya da tıpkı diploma usulsüzlüğü gibi, elektrik kablosu da “sahte bir hattan” sağlanacak!

-*-*-

Sağlık tam anlamıyla çökük!
Trafik çökük!
Ahlak çökük!
Ekonomi çökük!

-*-*-

Tek dikik olan külliye!
 


KKTC’de egemenler!

KKTC’de egemenler!

KKTC’de, Türkiye’deki bir çok siyasi karakter veya grubun temsilcisi oluşumlar var…
Bu grup ya da oluşumların bir çok temsilcisi sık sık hedeflerini, KKTC devletini yaşatmak veya ileriye taşımak şeklinde açıklıyor!
Bu açıklamalar “külliyen yalandır”!

-*-*-

KKTC’de bu grupların en başında TC Büyükelçiliği’ni sayabiliriz…
Büyükelçi, gerek resmi protokol gerekse gözle görülen gayrı resmi olanından da anlaşılacağı üzere, mülki erkanın başıdır… 
KKTC Devleti’nin fiiliyattaki en yetkili kişisi Büyükelçi’dir ki bu da bizi, “fiiliyattaki pozisyonumuz gerçek bir sömürge”dir sonucuna getirmektedir… 

-*-*-

Büyükelçilik bünyesinde veya dışında, Türkiye’nin Milli İstihbarat Teşkilatı’nın da KKTC’de ayrı bir egemenliği vardır…

-*-*-

Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi adı altındaki yapılanma, her bakanlığı marke edici bir görevlinin bulunduğu bir yapılanmadır… 

-*-*-

Türkiye’den gönderilen bir üst düzey polis ve din görevlisi de kendi işleri ile ilgili alanların egemenleridir…Merkez Bankası ve Sivil Savunma Teşkilatı da aynı durumdadır…

-*-*-

Eskiden askeri ve mülki erkanın başı olan paşalarımız yani generallerimiz, artık siyasi anlamda etkili değilmiş gibi görünmekle birlikte; “Erdoğan’dan çekindikleri için fazla ses çıkaramayan ama aslında daha çok Türkiye’deki Kemalist CHP’ye çok yakın faşist ve küçük bir grubun sürekli hamileri, bu paşalarımızdır…”

-*-*-

Gelelim siyasilere…
Fuat Oktay döneminin hala bu ülkede bazı temsilcileri olduğu bilinmektedir… 
Etkisini yitirmiş olabilirler ama hala buradadırlar…

-*-*-

Mevlut Çavuşoğlu ile Süleyman Soylu’ya yakın gruplar olduğu herkesin bildiği gerçeklerdir…

-*-*-

Hepsinden önemlisi ve de etkilisi Binali Yıldırım’a bağlı olanlardır  …

-*-*-

İddialara veya yaşananlardan çıkardığımız sonuca göre, şu anda yukarıda isimlerini saydığımız siyasiler ve temsilcileri, Cevdet Yılmaz’ın sıkı takibinde ve uzaklaştırma programı kapsamındadır…

-*-*-

Ak Parti siyasileri yanında, özellikle Ersin Tatar ve Tahsin Ertuğruloğlu üzerinde oldukça etkili bir de MHP kanadı ya da grubu vardır…
Ertuğruloğlu, doğrudan bu grubun kontenjanı olarak Bakanlar Kurulu’ndadır…
Bu grubun, ikisi vekil olmak üzere, bazı elemanlarına ait üniversite veya üniversitemsi eğitim işletmeleri da vardır… 

-*-*-

Demokrasi, yerlerde sürünmektedir…
Değiştirilen nüfus yapısı ile Kıbrıs Türk toplumunun her türlü etkisi ve gücü elinden alınmıştır; kendi kaderini tayin hakkı iddiası da çöptür!

-*-*-

Bu gruplar, mafyalaşmış ve ülkeye çökmüş durumdadır…
Kıb – Tek’e akaryakıt sağlanması, en belirgin gelir kaynağı örnekleri arasındadır…
Rüşvet iddiaları 50 milyon dolarlar seviyesindedir…

-*-*-

Bu gruplar arasında zaman zaman çekişmeler – iktidar kavgaları olsa bile, sonuç olarak hep birlikte KKTC’ye çökmüş durumdadırlar…

-*-*-

Kesinlikle siyasi çözüme karşıdırlar!

-*-*-

Örneğin Ersin Tatar, UBP, DP, YDP gibi gariban kişi ya da siyasi partiler, sırf makam ve koltuk heyecanı, belki biraz da maddi pay almak heyecanıyla bu grupların mutlak anlamda emrinde ve kesin kontrolündedir…

-*-*-

Bunlarla Kıbrıs sorununa çözüm bulunacağını hayal etmek imkansızdır…
Ama çözümden başka kurtuluş şansımızın olmadığı da ayrı bir apaçık gerçektir…


 


Biz ve İngiltere!

Cübbeli Ahmet tarikattan atıldı mı?
Ankara, İstanbul ve İzmir’de belediye başkanlığı yarışını kim kazanacak?
Özellikle İstanbul heyecanlı değil mi?
Enflasyon, Tayyip beyin geçenlerde Batman’da dediği gibi yılın ikinci yarısında düşecek mi?

-*-*-

Türkiye yukarıdaki konuları tartışıyor!

-*-*-

Bizde durum karmakarışık; sağlık ve eğitim başta olmak üzere, çökmeyen hiçbir tarafımız kalmadı!

-*-*-

İngiltere mi?
İngiltere’de dünkü Daily Mirror gazetesinin manşetinde, tam bir yıl önce ölen televizyon yıldızı Paul O’Grady ile ilgili bir haber vardı…
“Paul’umu kaybettiğim o gün” manşetiyle verilen haberde, bir yıl önce yaşamını yitiren televizyon yıldızının “kocası”, evet “kocası”, üzüntüsünü anlatıyordu…

-*-*-

Dünya, eşcinsel evlilikler konusunu aştı…
Aşkın, sevginin, birlikteliğin “illa ki karşı cinsler arasında yaşanması gerekir” diye bir inancı tartışan, konuşan bile kalmadı…

-*-*-

Haaa muhafazakar inançtaki insanlar hala kabullenemeyebilir…
Bize bu konu çok “yanlış”, hatta kimimize göre “büyük günah” ya da “suç” bile kabul edilebilir…

-*-*-

Ama insanlar artık kimin kimi sevdiğiyle değil, kimin ne ürettiği ve insanlığa ne tür hizmetleri olduğuyla ilgileniyor…

-*-*-

Elbette tartışılabilir…
Elbette karşı olabilirsiniz…
Ama saygı duymak zorundasınız…
Bu sadece cinsel yönelim özgürlüğü değildir; bu insan hakkıdır, insan özgürlüğüdür…