Yaklaşık beş yıldan beri Kıbrıs’ın ya da Kıbrıslıtürklerin yakın geçmişlerine dair uzun soluklu röportajlar yapıyorum. Hala yaşıyorken, bize dair yaşananları bire bir yaşayanların ağzından dinleyip kayıt altına almaya çalışıyorum. Bu konuda çalışan herkes gibi ben de kendi tarihimizin ya da belleğimizin doğru oluşmasına katkı sağlamaya çalışıyorum. İlk röportajım Ümit Süleyman Onan’laydı. Beni derinden etkilemiş, tarihimizin dehlizlerinde dolaştırmıştı. Şimdi onu kaybettik. Sayın Onan’la yaptığım röportajda beni derinden etkileyen sadece bilmediğim tarihimiz değildi. Onun çok nazik, beyefendi kişiliği ve engin diplomatik bilgisiydi de. Kimliği ve anıları, biz Kıbrıslıtürklerin nasıl derin bir kültür ve yaşanmışlıklarımızın olduğunun ipuçlarını da açıklıyordu. Tarihimiz, kültürümüz, acılarımız ve mutluluklarımızla biz nüfus olarak az olsak da, mutlaka kayıt altına alınması gereken bir coğrafyanın dünyalı unsurlarıyız.
Sayın Onan’la yaptığım röportaj adeta ufkumu açmış, tarihimizdeki birçok ismin ve olayın haritasını önüme sermişti. Sonra arkası geldi. Onun röportajında öğrendiğim birçok isimle röportajlar yaptım. Sizlerle paylaştım ve hatta sözlü tarihimize dair iki kitap yayınladım. Her şey onunla başlamıştı. Aşağıda okuyacağınız yazı dizisi işte o ilk röportajımdı. Sıcacık duygularla, inanılmaz bir öğrenme merakı ile, saf, önyargısız ve soluk soluğa… Bundan tam yedi yıl önce. Sayın Onan günlerce hiç bıkmadan, keyifle anlatmış ben de yazmıştım. Teşekkürler Sayın Onan. Ruhun şad olsun. Işıklar içinde uyu…
***
Ümit Süleyman Onan
Kendi ağzından dobra dobra ve yorumsuz…
40 Yıllık Serüven…
Kıbrıs'ta, Kıbrıs'a dair onca sorunla dolu dolu geçmiş bir ömür…
O bir hukukçu, bir uzlaşmacı, görüşmeci, özetle bir Kıbrıslı mücadele adamı…
80'e dayanan yaşına rağmen hâlâ elinde kitabı ve kalemiyle fikir üreten bir büyük düşünür…
Ümit Süleyman Onan, çocukluğumuzun görüşmecisiydi. İlkokulda o sıfatla tanımıştık kendisini. Sonraları da uzun yıllar bu sıfatıyla yer aldı hep beyinlerimizde.
Ümit bey ve eşi Suna Hanım'la 1961'den beri hep oturdukları Köşklüçiftlik'teki evlerinde sıcacık bir sohbette buluştuk. O artık nesli tükenen gerçek beyefendi ve hanımefendi ile.
Ve olmazsa olmaz Kıbrıs Türk kahvesi, hem de yanında içi dolu gerçek Kıbrıs kurabiyesi…
Benim aklımda hep görüşmeci olduğu yıllar vardı, neler konuşulmuş, neler görüşülmüş acaba kapalı kapılar ardında…
Hani meşhur görüşmecimiz Sn. Rauf Denktaş'ın ağzından değil de farklı bir ağızdan, hem de birinci ağızdan dinleyelim istedim; Kıbrıs Türkünün sadece savaşlarını değil, hukuk mücadelelerini, uzlaşma ve uzlaşamama süreçlerini.
Az değil, 50 kusur yıla tanıklık etmişti Onan, üstelik hep en ön saflarda. Benim neslimin bile ne kadar az şey bildiğine tanık oldum; samimi sohbetimizde…
Peki ama çocuklarımızın hakkı değil miydi bilmek; toplum olma, ulus olma yolunda verilen bu mücadeleleri? O mücadeleleri yaşamış farklı kişilerin ağzından…
Hem de çok ama çok yakın geçmişimizi…
Ve bu yazıda yazacağım her şey, yalın ve yorumsuz Sayın Onan'ın ağzından dinlediklerimdir.
Biraz buruk ve biraz da kırıktı Onan.
Daha yeni ölümlerden dönmüş, çok ciddi bir kalp rahatsızlığı geçirmişti.
Buna rağmen kırmadı beni. Şevkle, yorulmadan hep aynı heyecanla; sanki yeniden yaşar gibi anlatmaya başladı Kıbrıs Türkünün mücadele yıllarını. Toplum olma yönünde kat ettiği yolları…
Öylesine berrak, öylesine net anılarla…
22 yaşında gencecik bir avukatken adım attığı ülkesinde, mücadelenin hep merkezinde olmuş. Büyük bir şeffaflık ve içtenlikle anlatmaya başladı yıllar yılı biriken anılarını, duygularını ve bize dair pek çok şeyi. Her cümlenin tanığı, hatırlatıcısıydı karısı. Belli ki hep paylaşmışlar, onca yaşanmışlığı ve tarihi…
Ben soruyorum “Lefkoşa'da adettendir herkes sülalesiyle anılır, siz kimlerdendiniz?”
Gururla anlatmaya başlıyor Ümit Bey sülalesini.
1928'de Süleyman Raif Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. Babası İngiliz kamu idaresinde yüksek derecede saygın bir memurdu. O dönemlerde Rüştiyede İngilizce öğretmenliği ve Söz gazetesinde yazarlık da yapardı. Aydın bir adam olan Süleyman Efendi, Kıbrıs'a meşhur Britannica ansiklopedisini ilk getirendi.
Süleyman Efendi erken öldü ve 23 yaşında, bir buçuk yaşındaki Ümit ve üç yaşındaki Neşe ile dul kalan annesi Fazilet, babası Tüccar Asım Dedezade ve anneannesi Yorgancıbaşızade İsmet Hanım’ın yanına taşındı. Ümit'in büyük dedesi meşhur Osmanlı Lonca teşkilatının Yorgancıbaşı'sı Sami Efendi idi.
Ayasofya (Selemiye) İmamı M. Raif Efendi de babasından taraf Ümit Süleyman'nın dedesiydi.
Ümit Süleyman'ın gerek eğitiminde gerekse yetiştirilmesinde dayılarının, “Hacı Halit Esat Dedezade” büyük rolü oldu. 1945'de Kıbrıs İslam Lisesini bitiren Ümit Süleyman 1947'de hukuk eğitimi için İngiltere'ye gitti.
Sohbetimizin başında babasının yüksek maaşlı bir memur olduğunu, ancak ölünce İngiliz hükümetinin onlara hiçbir emekli maaşı bağlamadığını söyledi. Maaş bağlamasa da bir senelik maaşını annesine peşin vermiş İngiliz hükümeti. O dönemin Evkafı ve Şeriye mahkemesi ise bu parayı faize koyup değerlendirmiş. Ümit Süleyman tahsile gideceği zaman bu para £1200 olmuş. Ablası Neşe ile 600'er paylaştıkları babadan kalan bu para da, aslında onun eğitim masrafının temelini oluşturmuş.Yarın devam edecek…