Albert Memmi’nin batılılar tarafından bilinmesini salayan, 1955 yılında yayınlanan önemli eseri “The Pillar of Salt” (Memmi, 2013) kitabını Gazeteci Sevgül Uludağ’ın hatırladması üzerine okumaya garar verdim. Sömürgecilig literatürüynan ilgilenmeye başladığımda garşıma çıkan iki insan vardı. Biri Frantz Fanon diyeri da Albert Memmiydi. Memmi’nin bu eserini bilirdim. Okumayı ertelediydim. Uludağ’ın mesajıyla okumaya garar verdim. Memmi, Tunus’da azınlıg olan Yahudi cemaadına aid bir yazar. Memmi’nin “Sömürgecinin Portresi Sömürgeleştirilenin Portresi” isimli kitabıynan ilgili Yeniçağ gazeddasının youtube kanalında 6 youtube videosu çegdiydim (Karapaşaoğlu, 10 Eylül 2022). Albert Camus kitaba önsöz yazar. Camus kitabın “Fransız kültürünün şekillendirdiyi, herhangı bir şey olmanın imkansızlığı” (Camus, 2013) hakkında olduğunu belirdir. Camus, devam eden cümlesinde romadakı genç adamın hikayesini başgasının reddedişlerine gendi reddedişlerini egleyereg tanımladığının altını cızar (Camus, 2013). Camus’nun ifade eddiyi nogdayı ben başka bir nogdadan okumaya çalışacam.
Sömürülen, sömürgecinin şekillendirdiği kültürle “herhangı bir şey olmanın imkansızlığı” içinde doğar ve ölür. Sömürülen bütün hayatı boyunca yanında, içinde bir “hiçlig” daşır. Hiçe dönüşür. 80’li yıllara gadar bir tane teorig kitabı bile olmayan, üzerinde uzlaşdığı teg bir hayali, geleceg tasarısı, hadda ne olduğu bile belli olmayan bir cemaad ırgcı olamaz. Irgcı olmag için bırakın bir şey olmayı, birşeyleri belirleyenin ta gendisine dönüşmeniz lazım. İçinde hiçlig daşıyan insan eyi bir köle olur ancag. Köleler da gendi gendilerine ve gendileri gibi olmayanlara “hınç” duyar. Niyazi Kızılyürek “Bir Hınç ve Şiddet Tarihi” kitabını yayınladığında bu sözcüyü düşünmeye başladıydım. Kızılyürek, Max Scheler’dan yola çıkarag “hınç” sözcüyünü tartışır. Kızılyürek, “etnik gruplar bulundukları statüden memnun olmadıklarını düşünürlerse hınç üretirler” deye yazar (Kızılyürek, 2016, syf.12). Köleler, sömürgeleştirilmiş insannar süregli olarag bu hınç duygusunu üredir. Bu duyguyu sadece gendinden olmayanlara deyil gendi gendilerina da üredirler. “Hınç” duygusunun kökeninde “herhangı bir şey olmanın imkansızlığı” vardır. Esared ilişgilerinin üredildiyi toblumsal goşşulların içinde “colonial subject” “sömürge tebaası” varlığını “hınç duygusu” üzerinden gerçegleşdirir. Türk Yerleşimci Kolonyalizmi’nin bütün şiddediyle gendini inşa eddiyi bugünlerde Türkçe gonuşan Gıbrıslıları temsil eden sol örgütler bir araya gelemez. Sömürge garşıdları da bir araya gelemez. Bir araya gelememenin imkansızlığının kökeninde, “herhangı bir şey olmanın imkansızlığı”nın yaraddığı “hınç” duygusu vardır.
Peki napacayıg? Bu hınç duygusunun bizi yeyib bitirmesini begleyeceyig? Duygu, her ne gadar soyud bir ifade olsa da içinde bulunduğumuz toblumsal ilişgilerin bir sonucu olarag ortaya çıkar. 1000 yıl önce bir insan için aşgın ifadesiyle, 1000 yıl soğrakı insan için aşgın ifadesi ayni deyildir. Yaşamın içinde her şey değişim ve dönüşüm halindedir. Toblumsal yaşamın içindeki bu deyişim ve dönüşüm hügmedenler ve başgaldıranlar arasındakı iktidar mücadelesi üzerinden gerçegleşir. Anlam ve duyguların tanımları, insannarın bu özgürleşme ve köleleşdirme süreçleri içinde edindigleri deneyimle şekillenir. Gıbrıslıların yüzyıllardır içinde bulundugları bu hınç duygusundan gurtuluşlarının teg bir goşulu vardır. O da özgürlügdür. Sömürge tebaalarının herhangı bir şey olmanın imkansızlığını yeñmelerinin goşulu özgürlüg arzusu ve bu arzuyu gündelig hayadda inşa edme süreçleridir. Özgürlüg pratiyinden yogsun köleler birbirlerine hınç duyarag gendi gendilerini gerçekleşdirmeye devam edeceglerdir. Bu hınç duygusuna sarılarag daha fazla sarılarag gendilerini ifade edeceglerdir. Bu hınç duygusu gendilerini yıkarkana herhangı bir şey olduglarını sanacaglardır. Herhangı bir şey olmanın imkansızlığını bu şekilde yeñdiglerini düşüneceglerdir. Özgürleşme arzusunu pratiye geçirmeye çalışan insan, köleleşdirme süreçlerini garşısına alır. Gendini köleleşdiren sömürgeciye garşı başgaldırır. Başgaldırının içinde sömürgecinin bize dayaddığı bütün ilişgilerin inkarı vardır. Ümit İnatçı’yla yabdığımız bir gonuşmada İnatçı, “özgürleşmenin goşulunun inkar” olduğunu ifade eddiydi. Özgürleşmeg isdeyiyorsak inkar edmemiz lazım. Peki kimi inkar edeceyig? İlk önce Türkiye Cumhuriyetini… Bu ilişgileri yaradan sadece Türkiye Cumhuriyeti deyildir elbed. Memmi’nin, Fanon’nun, Said’in işared eddiyi batı sömürgeciliyi da bu hikayenin parçasıdır. Ulus devled çağında egemen devledler Gıbrısımızı talan edmişler, yağmalamışlar ve hebsimizi gendilerinin kölesi yabmışlardır. Geriye “fragmented Cypriots”, “parçalanmış Gıbrıslılar” galmışdır. Suçun böyüğü biz Gıbrıslılardadır.
Belkimda hiş gonuşmadığımız şeyi “özgürlüg” kavramını, özgürleşme süreçlerinin ne olduğunu, direniş merkezlerinin inşa edilme pratiyini kamusal alanda gonuşmanın zamanıdır. Belkimda sömürgecinin bize dayaddığı günlüg siyasi skandalların hebsini bir kenara savurdub, sadece odaglanmamız gereken budur. Gıbrıslılar ne yazıg ki kamusal alanda heb sömürgecilerin taleblerini dile getirmişdir. Barışı dillendirkana da, barışın nasıl olacağını anladırkana da heb sömürgecilerin ortaya goyduğu modeller üzerinden duygulanmışlar, düşünmüşlerdir. Hadda sömürgecilerin seslerine sarılırkana, bu sesler birbirleriyle çelişdiyinde bunun için biribirlerine hınç duymuşlardır. Başgaları için başgalarının tasarıları için biribirlerini yemişlerdir. Yeñni bir dil oluşdurmamız gerekir. Bu dil bizim gendi sesimizi temsil edmeli. Bu dil bizim içinde bulunduğumuz tarihsel süreçlerin tahlilinin bir sonucu olmalıdır. Bu dil koşulsuz özgürlüyü taleb edmelidir. İnsan, başgasının arzularını ve tasarılarını dile getirirkana bir özgürlüg ilüzyonunun içinde gendini bulabilir, uygarlaşdığını düşünebilir. Gendini o kutsal adledilen medeniyetin bir uzantısı olarag görebilir. Sömürgecisinin sesini taglid eddigce bunu asimilasyon yoluyla gendi sesi olarag düşünebilir ve gonuşduğu için mudlu olabilir. Oysa burada ciddi bir kriz vardır. Başgasının sesiynan gonuşmag, başkasının sesiynan gonuşmaya devam edmeg, bizim kölelig ilişgilerinin içinde boğulmamızı salayacagdır. Gonuşduğumuzu düşündügça aslında sessizleşeceyig. Gonuşduğumuzu düşündügça aslında gonuşmayı unudacayıg. Bir ilizyonun içinde “bir şey” olmagdansa hakikat arayışının içinde “hiçbir şey” olmayı yeylerim!
Gaynag
Camus, A. (2013). Preface. Memmi,A. The Pillar of Salt. (syf.16). Plunkett Lake Press.
Karapaşaoğlu, H. (10 Eylül 2022). KİTAP: Sömürgecinin Portresi Sömürgeleştirilenin Portresi Albert Memmi 1.Yeniçağ. (Erişim: Aralık 19 2024). https://www.youtube.com/watch?v=-2_S7GTl4qQ&t=203s
Kızılyürek, N. (2016). Bir Hınç ve Şiddet Tarihi. Kıbrıs’ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Memmi, A. (2013). Pillar of Salt. (E. Roditi trans.) Plunkett Lake Press.