Herhangi bir Türkiyeli asker, herhangi bir suç işlerse, KKTC  Yargısı ve KKTC Polisi’nin o askerle ilgili işlem yetkisi yoktur!

Serhat İncirli

Bu sayfada ya da köşede dün bir yazı yazdık, ortalık bir miktar karıştı!
Veya su bulandı!

-*-*-

Daha doğrusu şöyle diyeyim; bazı gerçekler şimdi daha net ortaya çıktı…

-*-*-

Birçok kişi aradı, bazı arkadaşlarımız mesaj attı…

-*-*-

İddiam şuydu: En basit tanımıyla “yargı bağımsızlığı”; “… yargıçların yerine getirdikleri toplumsal işlev dolayısıyla, baskılara ve müdahalelere karşı kurumsal ve anayasal olarak korunması” anlamına gelir… Yargıçlara baskı varsa, yargıçlara müdahale ediliyorsa, o ülkede “yargı bağımsızlığı” yoktur!

-*-*-

Bunu neden yazmıştım?
Çünkü, alkollü olduğu ve süratli araç kullandığı iddia edilen Türkiye ordusuna mensup bir astsubay kaza yapmış, ölüme sebebiyet vermiş ama polisimiz tarafından tutuklanamamış ve yargı huzuruna çıkarılamamıştı!
“Yargı bağımsızlığına darbedir bu” anlamına gelen ifadeler kullandım!

-*-*-

Meğer doğrusu şöyleymiş; “Herhangi bir Türkiyeli asker, herhangi bir suç işlerse, KKTC Yargısı ve Polisi’nin o askerle ilgili işlem yetkisi yokmuş!
Kendi ordusu alır, dilediğini yaparmış!

-*-*-

Bu KKTC Anayasası’na aykırı değil mi?
Öyle olduğu iddiasındayım ve bir çok kişi gibi bu durumun “açık işgal vaziyeti” olduğundan şüphem de bulunmamaktadır!

-*-*-

Haaa bu arada, “yargımız son kaledir ve son kaleye Türkiye’nin açık müdahalesi söz konusudur” iddiasını da yazdım…
“Hayır kesinlikle yoktur” dendi…

-*-*-

Başka ne yazmıştım?
Mesela demiştim ki, KKTC’yi gerçek anlamıyla yöneten, mevcut cumhurbaşkanı ve hükümet aracılığı ile her şeyi kontrolü altında tutan Türkiye’deki egemenler, uzunca sayılan bir süredir, ülkedeki yargı bağımsızlığından çok rahatsızdı… Bizzat Tayyip Erdoğan bu rahatsızlığı dile getiren kişiydi…”

-*-*-

Bu iddiamı yalanlayan olmadı!

-*-*-

Ama “TC Lefkoşa Büyükelçisi’nin doğrudan müdahale ettiği; bazı toplantılar yapıldığı” doğrultusundaki iddiamın “doğru olmadığını” iddia eden bir çok kişi ile konuştum!
Tamam!
Onların da ifadeleri bu…

-*-*-

Peki bazı avukatların, Yüksek Adliye Kurulu’ndaki baro temsilcisinden “memnun olmadığı” ve “imza topladığı” yönündeki iddiam ne kadar doğruydu?
Bu kesinlikle doğru!
İmzalar toplanıyor!

-*-*-

Ama bir iddia daha ortaya atıldı; o da, “Yüksek Adliye Kurulu karar ya da seçimlerinden memnun olmayanlar var, onlar bazı olayları manipüle ediyor”…
Yani, avukatlarımız ya da yargı camiamız veya “adalet” kurumu ikiye mi bölündü?

-*-*-

Haaa herkesin hem fikir olduğu, kimsenin itiraz etmediği bir şey var; “yargı son kalemizdir ve kesinlikle korunmalıdır”…
Ve “Serhat İncirli ya da bir başkası bu konuları yazdığı zaman, bu kaleye zarar veriyor”…

-*-*-

Yüksek Adliye Kurulu’ndaki baro temsilcisi ile ilgili de bir mesaj geldi…
Ve dendi ki; “… Serhat bey Yüksek Adliye Kurulu mevcut üyesi ile ilgili yazdığınız köşe yazısından dolayı hayal kırıklığı içinde olduğumuzu bildirmek isteriz. Keşke kendisine de söz hakkı verseniz ve öncesinde sorsaydınız, tek yanlı habercilik anlayışı size yakışmadı. Maalesef kullanıldınız. Neyse ilerleyen dönemde birçok gerçekler de konuşulacak takip edersiniz. Nitekim, yazdıklarınız doğru değildir. Bilginize.”

-*-*-

Kullanıldım mı?
Yani, Türkiye’de örneğin Tayyip bey buradaki yargı sisteminden ve adaletten mutluydu ve hiç bu güne kadar laf sokmamış mıydı?
Burada Türkiye tarafından Adalet Bakanlığı kurulması çabalarının ya da yumuşatayım, “düşüncesinin” olduğunu bilmeyen var mı?
İlerleyen dönemi beklemekteyim!

-*-*-

Neyse!
Hepimizin ciddi anlamda saygı duyduğu ve güvendiği bir yargı kurumu söz konusudur…
Bu kuruma güvenimiz tamdır…
Asla zarar gelmesini istemeyiz…
İsim bazında yazmak doğru olmaz diye düşünüyorum ama Yüksek Mahkeme’nin yeni Başkanı’na da; en kıdemlisinden en yenisine kadar tüm yargıçlarımıza da güvenimizi hiç kaybetmedik!
Umarım hiç kaybetmeyiz!


Kafayı taktığım bir seviyesiz mesaj!

Türkiyeli sinema oyuncusu Berna Laçin’in annesi, tatil için geldiği Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle hastaneye kaldırıldı ancak iddiaya göre doktor bulamadı…
Laçin kızımız ya da ablamız, bu duruma sitem etti ve sosyal medya hesabında dedi ki; “… Annem yine Kıbrıs’ta kalçasını kırdı ve yalnız. Ambulansla hastaneye götürülmüş ama hastanede hiç doktor yok, icapçı bile yok! Yardım rica ediyorum @ErsinrTatar"

-*-*-

Kafayı taktıklarım:
Anne Kıbrıs’ta daha önce de mi kalçasını kırmıştı?
Mesajda “yine” kelimesi var da, o yüzden yani!

-*-*-

İcapçı nedir?
Vallahi ilk kez işittim ya da okudum, anladığım kadarıyla “nöbetçi doktor” veya daha doğrusu “on call” doktor anlamına geliyor!

-*-*-

Ve Berna Laçin adlı artist kızımız, “yardım rica ediyorum” diyerek, Ersin Tatar’ın da adını eklemiş!

-*-*-

Sanatçı veya normal bir vatandaş!
Tabii ki hastanede eğer doktor yoksa, icapçı da bulunamamışsa bu ciddi bir meseledir…
Ancak; birinci acı gerçek şudur ki; hastanelerimiz Bernaların aşırı yoğunluğu nedeniyle zaten felç durumdadır!
İkinci acı gerçek; mesela Bernalar, Yakın Doğu Hastanesi gibi en büyük ve en modern hastaneden bedava yararlanabilmekteyken, sidikli Kıbrıslıların böyle bir hakkı yoktur!

-*-*-

Ve üçüncü acı gerçek; Ersin Tatar öyle ya da böyle bir devletin başkanıdır!
“İlgilen ulan anamla”cı değildir!
Olmamalıdır!

-*-*-

Haaa bu ne samimiyet mi?
Veya çok güzel samimi bir durum mu; cumhurbaşkanımız ilgilenmeli ve insaniyetini göstermeli mi?
Belki de göstermiştir!

-*-*-

Mesajdan anladığım kadarıyla cumhurbaşkanı değil de “aracı” gibi davranılan Ersin Tatar’ın ne yaptığını vallahi merak ediyorum!
Bir de neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
Benzer bir durumda, bir KKTC vatandaşı, benzer bir mesaj yazıp, Tayyip beyden yardım isterse; tutuklanıp mahkemeye çıkarılır ve 42 sene hapis cezası alır mı?

-*-*-

Ve son mesaj: Bu durumu sen kendin yarattın be Ersin abi…
Ve son yorum: İlgili paylaşım ya da mesaj, son derece seviyesiz bir mesajdır… Berna kızımız, keşke TC Lefkoşa Büyükelçisi’ni  “tag”lasaydı!
O’nun yetkisi, Ersin beyden daha fazla değil mi?

-*-*-

Umarım annenin durumu çok iyidir…
Geçmiş olsun… 
Değilse, sağlık bakanımız ortopedi uzmanıdır…
Tatar’dan not: İlgilenelim be Hakan gardaş!