Tamam, noktayı koyalım (!)
Müzakere falan yok!
"Herkes kendi yoluna..."
Bunu demeye getirdi Metin Münir abimiz.
Ama!
Evliliklerden bilirsiniz...
Ayrılmak için de "anlaşmak" gerek!
Önce de "mal mülk" yatıyor masaya.
Velhasıl "eşkıya" düzeni değil ki...
Dünyanın hukuku her yerde...
* * *
O nedenle de öneriyor zaten...
"Bunu sağlamak için KKTC elinde tutuğu toprakların üçte birini Rumlara iade edebilir..."
Yani öyle "aynen kalsın" olmuyor!
Birleşirken değil, yolunuza giderken bile.
* * *
"Avrupa Birliği üyesi, tam bağımsız KKTC" öneriyor yazar...
Nasıl?
"Kıbrıslı Rumların oluruyla..."
Yani şimdi "tam bağımsız" değil mi?
Yalanı yok!
En yakından uzağa güler herkes bu iddiaya...
O nedenle diyor ya; "KKTC, kurumsallaşamamış, altyapısı eski ve eksik, yönetimi etkinlikten uzak, halkı kötü eğitilmiş, plansız programsız, rüşvet ve yolsuzluğa batmış hükümetler tarafından yönetilen, yarı bağımsız yarı sömürge bir devlettir."
* * *
En azından bir önermesi var!.
Öyle "asla" deyip de bu sürdürülemez yapıyı kutsamıyor!
Peki bu "kurmaca" ve "kurgulanmış" hallerimizle Avrupa Birliği üyesi nasıl olacakmışız, o ayrıca bir "tez" konusu!
Ve "tam bağımsız KKTC" için bence yetmiyor Kıbrıslı Rumların oluru!
Türkiye ne diyor bu işe?
Kuzeyin etkin ve fiili kontrolü Kıbrıs Cumhuriyeti'nde değil ki, Türkiye'de...
* * *
Çözüm için toplumu gerçeklerle yüzleştirecek cesur ve bir sonraki seçime dair gaile taşımayan liderlere ihtiyaç var.
Federal Kıbrıs'ın bir bütün olarak dünyaya dokunması halen en iyi seçenek.
Ya da ismi konmamış bir vilayet!
* * *
Biz de Metin Münir gibi bitirelim yazıyı:
Daha iyi bir fikri olan söylesin lütfen!