İnsan kendini bildikten sonra, başkasının ne söylediği, ne söyleyeceği bence önemli değildir…
Yıllardır, “helal süt emmiş Türk çocuğu olmamak” da dahil, bir yığın “ticari” saldırıya uğradım!
Evet ticari saldırı!
-*-*-
Neden ticari saldırı?
Çünkü, bana veya benim gibi düşünüp yazan, konuşan herkese saldıranların tek bir kaygısı vardı; “para”!
-*-*-
Hırsızlıktan, rüşvetten, avantadan, avantajdan, ganimetten köşe dönen veya köşe dönmek isteyenler; kesinlikle Kıbrıs sorununun çözümünü istemediler!
Ve isteyenlere, “hain” diye saldırdılar!
-*-*-
Bu sadece Kuzey Kıbrıs özelinde bir durum değildir!
Dünya’da çok benzerleri söz konusudur!
Anavatan Türkiye, bu konuda en acı örneklerden biridir mesela!
-*-*-
Neyse!
Acıdır ki, bu hırsızlar, bu çözüm düşmanı ganimetçiler, rüşvetçiler artık “ıslah olur” noktayı aşmış durumdadır…
-*-*-
O kadar ki, bir bilemediniz beş üniversitede yaşananlar; üç bilemediniz beş üniversitemsi saçmalıkta gerçekleşenler; gerçekten dev bir sektör sayılan ama aslında “sektör olmaması gereken” – ki bu da ayrı bir acı durum – üniversite sektörüne ciddi “ekonomik” zarar verecektir…
-*-*-
Üniversitelerimizde yaşanan dolandırıcılık, ya da sahtecilik olayları; tüm KKTC’ye atılan bir kazıktır!
Ve bu türden kazıkları atanların tamamına yakınının milliyetçi olması; en başta anlattığım acı gerçeğimizin açık ispatıdır…
-*-*-
Bir sanal üniversitemiz aslında bu diplomacılık işini ilk başlatandı…
O sanal üniversite, hem YÖK hem de YÖDAK ile mahkemelikti…
Mesele kapatıldı…
Hatta, üniversitenin yönetim kurulundan bir kardeşimiz, KKTC Bakanlar Kurulu’nda hala bakandır…
Bakan olduktan sonra istifa etmiş!
-*-*-
Yani sahtelik kokusu, çok eskiden çıkmaya başlamıştı…
-*-*-
Elbette işini çok iyi yapan, isim vereceğim, çünkü oralarda çalıştım, LAÜ gibi, UKÜ gibi ve eminim daha başka üniversitelerimiz de son derece titiz, kurallara uygun işi götürüyordu!
UKÜ ve LAÜ’de part time hocalık yaptım; dönem sonları hazırlamak zorunda olduğunuz dersleriniz, sınavlarınız, öğrenci bilgilerinizle ilgili dosyalar, YÖK denetimleri falan inanılmaz titizlikteydi…
-*-*-
Peki, şimdi bir bilemediniz üç üniversite ya da üniversitemsi sahtekarlıklar tel tel dökülmeye, diploma skandalları ortaya saçılmaya başlarsa, bu üniversitelerin milliyetçi sahip ya da yöneticileri ne olacak?
-*-*-
“Helal süt emmiş Türk çocuğu” mu onlar?
-*-*-
İşte bu yüzden yeniğiz biz!
En başından beri kaybetmemizin sebebi budur!
“Helal süt emmiş Türk çocukları”, ne yazık ki sahte diplomalı!
-*-*-
Çünkü devlet en baştan sahte!
Devletin sahte olduğunu gizlemek için, dışta hiçbir şey yapamayanlar, içte birbirilerine diplomalar veriyor, göstermelik diplomatik şovlar sergiliyor ve arkadan malı, avantayı, rüşveti, milyon milyon dolarları ya da barem içi artışları alıp alıp gidiyor!
-*-*-
Bakın, Lefke’de bir aile neredeyse asırlardır zeytincilikle uğraşır…
Bu ailenin son üç kuşağı, bu zeytincilik işini üç zeytinyağı fabrikasına kadar taşıdı…
Dede öldü, baba işi iki kızı ve damatları ile götürdü…
Dokuz zeytinyağı markası üretiyorlar…
Tertemiz…
Belgeler ortada…
Şirketin ismi Yeşil Lefke…
Defalarca söyleşiler yaptım geçmişte…
-*-*-
Pırıl pırıl iş yapıyorlar…
Mesleklerinde uzmanlar…
Ama hepsinden önemlisi, yaptıkları işi aşkla yapıyorlar; çoğunlukla ektikleri toprak kendilerinin atadan kalma toprağı…
-*-*-
Gidecek başka ülkeleri de yok…
25 yıllık Yeşil Lefke şirketi ve tabii ki onlar gibi olan bir çok firmamız, bazı hırsızların “sahte zeytinyağı” üretmesi ve özellikle otellere satması sonucu zarar görüyor!
-*-*-
Ve bu sahte zeytinyağı üretenler de milliyetçi!
Ülkeyi herkesten daha çok sevdiğini iddia eden, Türk Bayrağı ve KKTC Bayrağı’na sarılıp dolaşacak; ezan sesinden başka da ses işitmek istemeyecek kadar “yalaka”!
-*-*-
Ama, sorun Ersin Tatar’a, sorun Tahsin Ertuğruloğlu’na; hain kim?
Niyazi Kızılyürek!
-*-*-
Neden Niyazi Kızılyürek haindir?
Ganimetten köşe dönmeye çalışmak yerine, vatandaşlarının hakları için uğraştığından dolayı mı?
-*-*-
Efendim neymiş; Niyazi hocanın yaptıkları nedeniyle KKTC Devleti’nin itibarı zedeleniyormuş!
Efendim neymiş; Niyazi hoca KKTC’de propaganda yapmasınmış; çünkü KKTC egemen ve eşit bir devletmiş!
-*-*-
Sorun Ersin beye!
Sorun Tahsin beye!
Bu sahte diplomacılar kim?
Bu sahte zeytinyağcılar kim?
Bu sahte – sanal üniversitenin yönetim kurulundan KKTC Bakanlar Kurulu’na atanan ve Türkiye’nin de “kahraman” saydığı şaibeliler kim?
-*-*-
Utanan var mı?
Yok!
Neden utanmıyorlar?
Çünkü bayrakları ve (o bile sahte) dini inançları; şimdilik utanmaları gereken utanmazlıklarını örtüyor!
-*-*-
Şu soruyu tekrar edeyim; “bu insanların neden Kıbrıs’ta çözüme karşı olduklarını şimdi net bir şekilde daha kolay anlayabiliyor muyuz?”
-*-*-
Asırlık zeytin ve vatan aşkı ile son çeyrek yüzyılda Yeşil Lefke diye bir efsane marka üretiyor insanlar; geliyor Türkiye’den bir kişi, KKTC’ye yerleşiyor, vatandaş olmak için de başvuruyor ve “yağ” diye neyi bulursa karıştırıp, “Güzel Lefke” adını alıp, turistleri zehirlesin diye otellere satıyor!
-*-*-
Niyazi Kızılyürek’in seçim propagandası için defalarca yazılı sözlü açıklama yapan Ersinler, Tahsinler bu konuda, tıpkı diploma sahteciliğinde olduğu gibi “tıssss”!
-*-*-
Hesap vereceksiniz!
Hesap sormayan, sizden daha “siz” olsun!
Dostoyevski diyor ki: “Ya hatalarınla yüzleşir ; ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin… Cahil olmak ayrı, pislik olmak ayrıdır…”