Ada yarısında kurmaca devletimiz gibi toplum da “hesapsız” yaşıyor.
Peki, nereye kadar?
İşte o nedenle altın kavram: “Sahicilik.”
Siyasetin duvara tosladığı yeri mi görmek istersiniz?
Buyurunuz, buradan bakabilirsiniz!
* * *
Ekonomi, finans, hesap uzmanı Erkan Okandan taşı tam da gediğine koydu.
Seçen de seçilen de bunu düşünmeli...
* * *
Bir partimiz projelerini açıkladı.
Hep bildiğimiz “ceğiz, cağız” halleri.
Halkın Partisi.
Bir başka parti de olabilirdi.
Örnek böyle gelişti.
Diyor ki, “Sosyal hizmetlerden yararlanan tüm vatandaşlarımıza yapılan aylık ödeneklerin en az yürürlükteki asgari ücret kadar olmasını sağlayacağız.”
* * *
Sosyal yardım maaşlı birisi olsam “helal olsun” derim, içten bir umutla beklerim.
Ve doğrudur, gerçek dar gelirli kesimlerin en başında “sosyal yardım alanlar” gelir.
* * *
Uzmanımız meseleyi biraz açıyor.
Sosyal yardım ve emekli maaşı alan 8 bin 103 kişi var. Şu anki maaş toplamı bir aylık 9 milyon 812 bin lira. Söz verildiği gibi “en az asgari ücret” olursa bu rakam en az 17 milyon 624 bin liraya yükselecek. Her ay en az 7.8 milyon liraya daha ihtiyaç olacak. 13’üncü maaş da dahil yıllık fark 101 milyon 546 bin lira…
Peki, 101 milyon nereden bulunacak?
İşte bunun yanıtı yok!
* * *
Mesele “gelir dağılımındaki eşitsizlik” olarak karşımıza çıkıyor.
Talep ettiğimiz hatta yaşadığımız hayatların karşılığı bir üretim ya da kaynağımız yok.
Peki, ne yapmalıyız?
Üretimi ve gelirlerimizi artırmalı, çok daha iyi denetlemeli, kaçakları önlemeliyiz.
Bir de eşit bölüşmeliyiz...
İyi de acaba kim kendi “fazlasından” verecek?
Üstelik “erken emeklilik” tartışmaları yapılırken halen!
Hemen herkes “hep bana” derken.
* * *
“Türkiye buraları kontrolünde tutuyor, nüfusunu taşıyor, yatırımcısını getiriyor, parayı da versin” diyebiliriz.
Karnımızdan düşündüğümüz bu değil mi?
Öyle de...
Para gelirken, demokrasi elden gidiyor...
“Hesapsızlık” bir yere kadar...
Memleket bitiyor!