Hiç bu kadar kötü durumda olmamıştık ve çözüm umudu da hiç bu kadar azalmamıştı!

Serhat İncirli

Eğer açıklamalar doğruysa, her şey iyiye gidiyor…

Mesela, tam tarih veremiyorum ama yakın bir zamanda Ercan Havaalanı tamamlanacak, 500 kişilik uçaklarla ülkeye turist yağacak!

-*-*-

Ülkede, “yasadışı” yabancı kalmayacak…

Toplayıp göndereceğiz…

Açıklamalardan anladığım budur…

-*-*-

Büyük olasılıkla, Azerbaycan bizi kesin tanıyacak çünkü bizim başkanla onların başkan Konya’da görüştü ve akabinde de onların savunma bakanı ile bizim dışişlerine bakan arkadaş Ankara’da bir etkinlikte yan yana oturdu.

-*-*-

Girne’den Balabayıs’a teleferikle gideceğiz!

Bu çok iyi bir fikir!

Ama yetmez! Bafra’dan Mağusa’ya gemi seferleri başlayacak!

Naçizane tavsiyemdir, trafik sorununu çözmek maksadıyla ne olur Lapta – Vasilya’dan da Girne’ye benzer gemi seferleri düzenlensin!

Hatta Gemikonağı – Girne seferleri de olabilir…

(Büyük olasılıkla bu gemiler, deniz suyu yakarak hareket edecek… Ucuz olması bakımından…)

-*-*-

Her şey yolundaymış gibi konuşuyorlar…

Hoyratça, görevden adam alıp, yerine başkalarını atıyorlar…

Demeçlerin biri gidiyor, öteki geliyor…

-*-*-

Mesela milli müzakereci Ergün Olgun, “şartlar federal çözüm için uygun değil” derken, aynı şartların eşit egemen devlet için uygun olduğunu mu söylemek istiyor?

Çok şakacı!

-*-*-

Vatandaş, bankaya, okula, oto galeriye veya tefeciye borcunu ödeyemiyor…

Ev kiraları aksıyor…

Mazbatalar artıyor, alacak – verecek davaları çoğalıyor…

-*-*-

Her gün yeni bir pis dedikodu ortalığı kasıp kavuruyor…

Akaryakıt alımları ile ilgili koku, dayanılmaz hal almış durumda; tapu ile ilgili iddialar korkunç…

Devlet Laboratuvarı yangını ile ilgili söylentiler skandal ötesi…

Ve ortada sonuç yok…

-*-*-

Ve yine her gün, yeni bir aile paramparça oluyor, artık göç eden gençler, onlar, yüzlerle değil; binlerle ifade ediliyor…

-*-*-

Güney Kıbrıs’ta çalışmaya gidenlerin sayısı 20 bini aştı…

Çözüm olmaksızın yaşanan bu gelişme, sadece Kıbrıslı Türk kimliğinin güçsüzleştirilmesidir…

Bir yandan Kuzey coğrafyada bu kimlik eziliyor, yok ediliyor; öte yandan Güney coğrafyada da hasara uğruyor…

-*-*-

Pahalılık dayanılacak gibi değil…

Bankalar artık otomobil kredisi değil, bisiklet kredisi vermeye başladı ki bence ekonomik durumu bundan daha iyi özetleyen başka bir şey olamaz…

-*-*-

Peki sonuç?

Vallahi Türkiyeli bir bakan misafirimizdi…

Söylediklerine, anlattıklarına bakacak olursak, bir sıkıntımız yok maşallah!

Anavatan da her zaman olduğu gibi yanımızda; olmadı arkamızda!

Sahi, “Ercan iç hat olacak” açıklaması ne oldu?

Hepsi sallama mı?

Hepsi sallama, o da sallamaydı, geçti…

-*-*-

Haaa bu arada UBP’de belediye başkan adayı enflasyonu da dikkat çekici!

Sahi, adayları kim seçecek?

Parti üyeleri mi?

Genel Başkan mı?

Başbakan mı?

Yoksa Ankara’dan abiler mi?

En son neredeyse 12 bin üye, iki kez parti genel başkanı seçti; olmadı da!

Kafama takıldı, sorayım istedim!

-*-*-

1958’den beri kötü yönetiliyoruz…

Her dönem çok ciddi aksaklıklar, büyük suçlar, ihmaller, yanlışlar söz konusudur…

Ancak, cumhurbaşkanı ya da toplum lideri seviyesinden başlamak üzere; hiç bu kadar yerlerde sürünür bir pozisyonda olmamıştık!

Çok şükür ki en azından hala nefes alabiliyoruz!

-*-*-

Kötü yönetim, kötü yönetenler bir yana; sürekli yalan söyleniyor!

Yalan söyleme de bir yana; işin içerisinde “münafıklık” da diz boyu!

Düşünün ki, maçı idare etsin, Ankara’ya yağ çekip yalakalık yapsın ve makamda kalsın diye, Cuma günü camiye giden ve ayıptır söylemesi, “Besmele”yi doğru telaffuz edemeyen çok sayıda “yetkili kişimiz” var!

-*-*-

Not: Bu kötü gidişe, bu rezil duruma bir son verilmesi için çalışması gereken çok kişi, siyasi parti ve grup söz konusudur… Ama örneğin TDP ve TKP’li kardeşlerimiz ise hala kimin rüzgara karşı daha uzağa işeyebildiğini saptayamadıkları için, ne yazık ki birleşemiyor…

Evet, Hiç bu kadar kötü durumda olmamıştık ama “her açıdan ve her konuda” çözüm umudu da hiç bu kadar azalmamıştı!


Ercan som altından yapılsa ne olur?

Türkiyeli ilgili bakan geldi…

Bizim ilgili bakan ve bir ordu erkekle birlikte şimdilik adı hala “Ercan” olan havaalanı gezildi…

“İki aya kadar biter” dendi…

Ufak bir şerh koydu bizim bakan ve dedi ki, “… teknik cihazlar gelirse…”

-*-*-

Türkiyeli bakanın son derece “kibar” ve “samimi” açıklamaları dikkatimi çekti…

İyi niyetle, “pozitif” bir şekilde söylendiğinden eminim; mesela “… Türkiye'nin bir eli her zaman KKTC üzerindedir ve bundan sonra da olmaya devam edecektir…”

Mesela Faiz beyi bu elin yediğini demek istemedi tabii ki…

Bizdeki de fesatlık işte!

-*-*-

Yine Türkiyeli bakan dedi ki, “… yeni havalimanı terminalini, kasım ayına girmeden bütün müştemilatlarıyla birlikte dört başı mamur faaliyete geçireceğiz…”

Müştemilatın ne olduğunu bilmiyordum hatta ilk kez duydum; öğrendim, faydalı oldu…

“Eklentiler” demekmiş…

Yani ufaklı – büyüklü tüm ek binacıklar…

İngiliz galiba “extensions” der!

Google’a sordum, “outbuilding” dedi!

Her neyse, çözdük!

Hepsi bitecek!

Ekim sonu test uçuşları yapılacak, 15 Kasım’da açılacak!

-*-*-

Ve tabii ki KKTC’ye turist yağacak!

Havaalanı eskiyken getiremedik; şimdi yeni havaalanı yani yeni bir bina ve daha sağlam bir pist, turist getirmek için fazlasıyla yetecek ve artacak mı demek istendi, onu pek anlayamadım!

Neyse!

-*-*-

Bir de dikkatimi çeken ve “çok farklı yorumlar yapılabilecek” iki ifadesi var sayın konuk bakanın:

Birincisi; Kuzey Kıbrıs’a yakışacak bir yeni havaalanı olacak…

İkincisi; bütün KKTC vatandaşları bu havaalanı ile gurur duyacak…

Gerçekten merak ediyorum; “yakışma kriteri nedir?”…

Yani KKTC, yere göğe sığmaz bir siyasi – sosyal ve ekonomik başarı öyküsüdür ama tek eksiği modern bir hava limanı mıdır?

Ve kendi toplum liderlerimizden Dr. Fazıl Küçük’ün adını dahi veremediğimiz, bunu önerenlere yapmadığınızı bırakmadığınız bu yeni bina ile gurur duymamız için ne tür bir sebep vardır?

Bina çok güzel ve çok moderndir ve o yüzden mi?

Yapan firma, dizayn eden mimar, mühendis ve çalışanlar gurur duysun, şikayetim yok!

-*-*-

Siyasi çözüm yoksa, Ercan’daki terminali som altında yapsanız, işe yaramaz!

Bilmem anlatabildim mi?


1 Eylül akşamı, Dünya Barış Günü’nü Elye’de kutladık… SOS müzik grubunun tüm elemanları, gecenin sunucusu Yusuf abi, tüm gecenin ses düzenini kontrol eden Kazım Özalp, sanatçılar Muhittin Yangn, Mehmet Zeyin, Ersan Karaç, Esin Karaç, Yıltan Taşçı, Adamos Katsandonis,  Muzaffer Sevim, Emine Sevim, Vasfiye Çakırtaş, Tahsin Oygar, Saadet Çaluda, Umut Albayrak, Maria Konstantinou, Arif Edizer, Selçuk Garanti, Androulla Shati, Güney’den gelen halk dansları ekibinin tüm üyeleri… Emeği geçen Lefke Belediye Başkanı, Lefke Turizm Derneği yetkilileri, Elye Muhtarı, Elye Kooperatifi yöneticileri, Elyeliler… Sizinle aynı toprakların insanı olmak kadar gurur verici başka bir şey olamaz…