Nisan yağmurlarının, ekinler için en bereketli yağmurlar olduğu söylenir.
Atasözü bu bereketi, “yılın eksiğini nisan getirir, nisanın eksiğini yıl getirmez” diye anlatır.
Toprak bu yıl bereketten nasibini aldı.
Oysa biz bir ‘Nisan’ alacaklıyız!
Bizler pencerenin ardında onu izlerken, mevsim yeşilden sarıya çalıyor yavaş yavaş.
Hayatlarımız ‘bekletme’ tuşunda, elimizden, avucumuzdan uçup gidiyor bu yılın belki de en güzel ayı!
‘İmkansız şey şiir yazmamak, eğer aylardan Nisan’sa ’ der Orhan Veli.
Oysa bu mevsim, ‘Nisan’ bize neredeyse imkansız.
Çiçeklenmek, yemişlenmek değil, kaygılanmak düştü bu yıl hesabımıza.
***
Bu ‘evlere kapanma’ hali, tıpkı kanserin metastaz yapması gibi, her geçen gün yeni anksiyetik etkiler olarak dönmeye başladı bizlere.
Kaygılıyız.
Sadece sağlığımızla ilgili değil, hayatımızı var eden her şeyle ilgili kaygılıyız.
Huzursuzuz…
Konsantre olamıyoruz…
Odaklanamıyoruz.
Yapmamız gereken işe başlayamıyor, başlasak bile sürdüremiyor, çoğunlukla da bitiremiyoruz.
Önümüzü göremiyor, geleceği öngöremiyoruz.
Plan yapamıyoruz.
Öylesi bir boşluk hissi ki, umut edemiyor, hayal bile kuramıyoruz.
Zaman ve mekan mevhumu anlamsızlaşıyor, gerçekliğini yitiriyor bir bir.
İçimize kapanıyor, etrafımızla sadece mekansal bağlarımızı değil, zihinsel bağlarımızı da koparmaya başlıyoruz.
İnsanlara ve çevremizde olup bitenlere uzaklaştıkça, kendimize de yabancılaşıyoruz.
Normal zamanlarda kolayca başa çıkabileceğimiz sorunları, onulmaz dertlermişçesine büyük hissediyoruz.
Aynı noktalara takılıp kalıyor, bitip tükenmek bilmeyen içsel sorugulamalar sarmalında tekerleniyoruz.
Ama baharı kaçırıyoruz diye üzülmek yerine, her şeye rağmen elimizi pencereden uzatıp, bir ucundan tutmayı denemek, bütün bu kaygıların yükünü hafifletebilmek için, mevsimi fırsata çevirmek de bizim elimizde.
İmkansız gibi görüneni var etmek için mücadele etmek kadar büyük bir başka umut kaynağı olabilir mi çünkü, hele de böyle bir zamanda?
Geçecek…
Zaman alacak belki ama geçecek.
Kaygılar bitecek, huzursuzluk dinecek.
Hayat elbet bir gün normale dönecek.
Turgut Uyar’ın dizelerini hatırlayıp, pencerenin ardında da olsa, yeter ki hiçbir mevsimi ziyan etmeyelim biz.
“küçük pencerem bahçeye bakar,
bademler, erikler, geceye bakar
bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır
filizler susmuş, tohumlar uyurmuş;
bir an durmuş, genişlemiş büyümüş,
bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz
vakit nisan ortasında bir akşam ”